Uğur Mumcu'yu anıyoruz
"Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde "tam bağımsızlık" bilinci yatar. Kurtuluş Savaşı tam bağımsız Türkiye'yi kurmayı amaçlamıştı."
İnsanlar vardır, çıkmaz sanılan sokaklarda, karanlığın sinsice çökmeye yüz tuttuğu kuytularda, sessizleşen köşelerde, sırların mıh gibi akıllarda acılı şüpheler yarattığı zamanlarda bilginin gücünü parlak bir ışığa dönüştürerek toplumlarına armağan ederler. Sayıları çok azdır, öylesine azdır ki, bildiklerini ne pahasına olursa olsun, eğilip bükülmeden, ceketlerini birilerine karşı iliklemeden, çocukların geleceğine sahip çıkarak, pastadaki payı umursamadan, ödünsüz, ilkeli ve başı dik, onurluca, kalemine haysiyetli bir biçimde sahip olarak, altın kaplamalı kalemlerden denetlenmiş sözler yazmayı daima reddederek, yalnızca doğruları mertçe dillendirmeye direnerek, kendi iradelerinin temsilcisi hür mü hür bir kalemle yazarlar, yaşarlar, aydınlatırlar, paylaşırlar, sorarlar… Uğur Mumcu gibi…
İnsanlar vardır ve pek azdır sayıları onların; karaağaçların ardına gizlenmiş gölgelerden korkmazlar, uğruna yaşadıkları bir toplumun sığıştırılmaya çalışıldığı o uzun trenin sahte biletlerini kesenlere karşı, treni götürenleri, uğradığı istasyonları, makası değiştirmeye uğraşanları anlayabilirler ve bunu paylaşabilirler.
Tren karanlığa sürükleniyorsa, bunu söyleyebilecek cesareti erdem, söyleyemeyecek fırsatçılığı ise en büyük esaret sayarlar. Bu insanlar bilirler ki, yaşamda; kaybedilmesinden korkulan bir onur vardır, onurluca yaşanabilecek bir de memleket vardır gerisi insani zaaftır…
Bu insanlar aydındır, aydından da fazlasıdır çünkü aydın olmak yetmez, toplum mühendisliği görevini en temiz bir ülkü olarak üstlenecek ve insanın kulluğuna karşı direnecek dürüst bir aydın olmak önemlidir. Bu nedenle sakıncalıdırlar. Uğur Mumcu gibi…
Gerisi ayrıntıdır. Cahil bir adama neden cahilsin diye kızamazsınız, zira bilgili bir adama neden doğruları söylemiyorsun diye en ağır hesabı sorabilirsiniz. İnsanın doğasına ihaneti, kendisine ihanetle başlar. Aydınlık beyinler bunun bilincini daima hissederek yaşarlar. Toplumları için bir bilginin gücüne dayanarak ilerleyen insanlar vardır, sayıları tahmin ettiğimiz kadar çok değildir onların, çünkü bu kudretli sorumluluğu herkes taşıyamaz, güç ister, cesaret ister, beyin ister…
Bu nedenle, bilmediğimiz bilginin şaşırtıcı ve sarsıcı yönleriyle süratle yüzleşir, silkinir, onlara aydınlanmayı bir borç biliriz. Güncel olan, gün kadar ortada olan bir gerçeği söze dönüştürüp söyleyebilmenin bile bugün alkışlanası bir durum olduğunu düşünürsek, bir yazarın ve aydının kafalarımızı kuma gömerek yaşayamayacağımızı hatırlatan, pek karışık işlerin sürüp gittiğini işaret ettiği yazılarının vardığı yer daima gerçek bir yurtseverin pusulasının kişiyi götürdüğü o anlamlı yerdir. Bu yurtsever gazetecilerin, yazarların, aydınların hiçbir zaman yüz çocuğa burs sağlayabileceğiniz kadar pahalı takım elbiseleri olmaz, konforlu bir yaşamı hak etmelerine rağmen insanların bilgilenmemeleri pahasına bunu sağlayacak ödünlerde bulunmazlar.
Cumhuriyetlerine, hürriyetlerine, bağımsızlıklarına, bilinçlerine, hakikatlara sahip çıkarlar bunu bir hamaset sayanlara rağmen yazarlar, yazarlar, yazarlar. Çünkü bilincin aydınlığına hükmedilemez. Olsa olsa çok uzun vadeli taahhütlerle gerçekler çarptırılabilir, aydınlanmamış bir toplum karşısında gerçekler çok kolay biçimde yoruma açık hale getirilebilir. Yalanın ve bilgi saklanışının meşrulaştığı bir toplum yaratılmasına karşı en önemli direniş bu değerli insanların direnişidir. Horgörünün şok edici hale gelişi, suçun ve saptırmaların olağan hale gelişiyle mümkün olabilir. Öyle ki bu değerli insanlar yalnızca gerçek bir yurtsever ve gerçek bir aydın oldukları için acı çekebilirler ama yine de onlar yazmaya devam ederler. Bu hüzünlü durum, kendisini bilginin ışığıyla fesheden bir karanlık içindir. Ulusal bilinç içindir. Öyle pek de kolay gafil avlanmayacak bir toplum ülküsü içindir.
Basın özgürlüğünü daima savunan, özgürlükçü bir idealle yazılar ve araştırmalar kaleme alan Uğur Mumcu, korku yaratması istenen cinayetleri kaos ortamlarını, yasa dışı olayları ve bunların arka plandaki bağlantılarını yaşamı boyunca son derece etkileyici siyasi yazılarla gün ışığına çıkarmıştır. Bunlar kuşkusuz çok sayıda insana ulaşması için yazılmış yazılar ve kitaplardır. Öyleyse çok sayıda insana ulaşmış olmalıdır, ulaşıyor olmalıdır. Bir toplumun bilinci ve ahlakı onun fikir anlamındaki gelişmişliğiyle anlamlı bir ilişki içindedir. Fikrin, bilgiden beslenmesiyle başlar bu anlamlı serüven. Sonra büyür, paylaşılır, yayılır, genişler, ahlaka ve ilkeye dönüşür. Uğur Mumcu’nun yazdığı kimi kitaplardaki siyasi ve toplumsal mizaha, Aziz Nesin’in deyimiyle acı acı güleriz. Günler gelip geçer, aylar ve yıllar geçer, acı acı gülmek baki kalır.
17 yıl önce 24 Ocak günü bombalı bir saldırıyla yitirdiğimiz sevgili Uğur Mumcu ulusal bir bilinçlenme inşasının en önemli simgelerinden biridir. Birken bindir, yüz bindir, milyondur…
Bazen köprü yıkılır, celladı bir avuç su olur; su suya karışır tanınmaz olur ama Uğur Mumcu gibi gerçek kalemlerin varlıkları suyu sudan ayırabilecek aydınlığı yaratır. Saygıyla ve özlemle anıyoruz…
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev