"Uzlaşmayı bilmiyorsun"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer siz toplumsal uzlaşmanın ne olduğunu bile hala bilmiyorsanız kusura bakmayın ama sizin Başbakanlık koltuğunuz her zaman tartışma konusu olur" dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.05.2012 - 13:23

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin 67'inci Genel Kurulu'nun açılışında yaptığı konuşmada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın terör konusundaki "toplumsal uzlaşma nedir?" şeklindeki sözlerine yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, "Bir; terör Türkiye'nin son 40 yıl en temel sorunudur. İki; hükümet programı okunurken mecliste terörle ilgili bir cümle dahi yoktu. Üç; eğer bugün ülkede terör bitmiyorsa bunun tek sorumlusu vardır o da siyaset kurumudur. Kimse kusura bakmasın. Dört; çözüm üretilecekse, terör sorunu bitecekse, bu toplumsal uzlaşma ile çözülür. Bunu biz söylüyoruz. Sayın Başbakan diyor ki; 'Toplumsal uzlaşma ne demektir?' Keşke burada olsaydı da toplumsal uzlaşmanın ne olduğunu o da dinleseydi" dedi.

Toplumsal uzlaşmaya örnek olarak TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu örnek gösteren Kılıçdaroğlu, her partiden eşit sayıda milletvekilinin bu komisyonda yer aldığını belirterek, "Ne yapıyoruz, bir toplumsal uzlaşma ile çağdaş, özgürlükçü bir Anayasa yapmak için biraraya geldik. Sivil toplum örgütlerinden görüş alıyoruz, dağdaki çobandan da görüş alıyoruz. Mardin'den, Diyarbakır'dan, Tekirdağ'dan, Rize'den de görüş alıyoruz. Herkesin ortak talebini bir noktada bütünleştirmek istiyoruz ve istiyoruz ki bir vatandaşımız eline Anayasa kitapçığını aldığında 'Bu benim Anayasamdır' desin. Peki terör konusunda niye bir komisyon kurmuyoruz mecliste" diye konuştu. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

"Söylüyorum; her siyasi partide terörün sonlandırılmasıyla ilgili gerçekten de akil insanlar var, bilgili insanlar var. Nasıl Anayasa komisyonunda bu konunun uzmanlarını seçiyorsak terör konusunda da her siyasal parti, iki mi, üç mü, dört mü, milletvekili görevlendirir ve parlamentoda uzlaşma komisyonu kurarız. Yeter mi, hayır. Bunun ikinci ayağı da var; parlamento dışında ikinci bir komisyon kurulması lazım. Parlamento dışındaki ikinci komisyon yine her siyasal partinin, akil adamlarından, kanaat önderlerinden, üniversite hocalarından oluşan bir heyet. Onlar herkesle, her ortamda görüşme yapabilirler; yurtdışına da gidebilirler, yurt içinde de görüşebilirler. Biz terörle müzakereyi savunan bir parti değiliz. Terörle mücadele eden toplumsal uzlaşmanın ne olduğunu zaten bilemez. Analar ağlamasın deniyorsa, bizim bulduğumuz yolla analar ağlamaz. Herkes, her siyasal parti elini taşın altına koyacak, 'ben bu sorunu çözerim' diyecek, masadan da kalmayacak. O sorunu çözmek için masaya oturacak işte toplumsal uzlaşma budur. Eğer siz toplumsal uzlaşmanın ne olduğunu bile hala bilmiyorsanız kusura bakmayın ama sizin Başbakanlık koltuğunuz her zaman tartışma konusu olur. Önce şunu çok iyi bileceğiz; toplumsal uzlaşma. Ekonomik ve Sosyal Konseyin kuruluş nedeni de toplumsal uzlaşmadır, anayasanın değişmesi için de toplumsal uzlaşmayla bir komisyon kurduk. Terör konusunda da siyaset kurumu görevini yapacak."

Kaliteli demokraside, seçimle gelenlerin halka hesap verdiği bir düzenin yakalanması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Seçimle gelenler halka hesap verirse bilin ki o ülkede demokrasi vardır" dedi. Kılıçdaroğlu TBMM'de nasıl bir plan-bütçe komisyonu varsa, aynı şekilde başkanı muhalefet partisinden olmak kaydı ile bir kesin hesap komisyonu kurulması gerektiğini belirterek, "Bir yıl önce kabul edilen bütçe kaynaklarının nerelere harcandığının hesabı verilebilmeli, demokrasi budur. Eğer bunu yapmazsanız demokrasinin gereğini yerine getirmezsiniz" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, "Demokrasi, demokrasi diyoruz. Elinizi vicdanınıza koyun, boynuna poşu taktı diye, altını çiziyorum hiçbir delil yok o öğrenci hakkında, bir hukuk fakültesi öğrencisi 11 yıl hapisle mahkûm ediyorsunuz. Hangi demokrasiden söz edeceğiz, kime nasıl anlatacağız demokrasiyi? Demokrasi diyoruz, Uludere faciasının hesabı verildi mi? 34 tane yurttaşımız öldürüldü, hesabı verildi mi? 'İstihbaratı milli kaynaktan aldık' dediler. Milli kaynağımız ne, Milli İstihbarat Teşkilatı. MİT dedi ki 'Hayır istihbaratı biz vermedik'. İstihbaratın alındığını nereden öğreniyoruz? Amerika'da yayınlanan gazeteden. Bunun hesabı bu ülkede sorulmadığı sürece sağlıklı bir demokrasiden söz edemeyiz. Anayasayı, yasaları darbe hukukundan arındırmak, daha sağlıklı, daha iyi işleyen bir demokrasiyi kurmak hepimizin ellerindedir. Güç verirseniz, destek verirseniz parlamento demokrasiyi yeniden inşa etmek konusunda kendi üzerine düşen sorumluluğu yapabilir ama bunun için demokrasiye ve özgürlüğe destek vermeyenlerin eleştirilmesi lazım" dedi.

"Pedalı tefeciye çevirirseniz düşersiniz"

Hükümetin ekonomi politikalarını da eleştiren Kılıçdaroğlu, dün 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olduğunu belirtirken, Atatürk'ün 'Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybederler' sözlerini okudu. İşin özünün üretmekten, alın teri dökmekten geçtiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bugün dünyada yaşanan krizin çok iyi tanımlanması gerektiğini ifade etti. Bu krizin yoksulların, üretenlerin değil, finans kapitalin, sıcak paranın yani bankaların yarattığı bir kriz olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan çok güzel bir örnek verdi dedi ki; 'Bir bisikletin üzerinde pedalı düzenli çevirirseniz, düşmezsiniz ve yolunuza devam edersiniz. Ama o pedalı üreten kişi çevirirse düşmezsiniz ve yolunuza devam edersiniz. O pedalı uluslararası tefeciler yani sıcak para getirenler çevirirse, sıcak para gittiği zaman siz de düşersiniz. Onun için işin özünde üretim vardır. Üretimi destekleyeceksiniz" dedi.
Türkiye'nin dünyadaki en büyük ilk 20 ekonomisi içinde 1998 yılında 15'inci sırada iken, 2009'da 16'ıncı, şimdi ise 18'inci sırasında yer aldığını, "Bizim büyüme hızımız düşüyor, el parasıyla büyürseniz geldiğiniz nokta budur" dedi.

AKP iktidarında 9,5 yılda 4'üncü teşvik paketinin çıkarıldığını belirten Kılıçdaroğlu, "Ne oldu bu teşvik paketleri? Doğu, Güneydoğu'dan gelen arkadaşlarım var. Bitlis'te mi durum iyileşti? Hakkâri'de mi, Tunceli'de mi? Yozgat'ta mı, Çankırı'da mı durumumuz iyileşti? Nerede durumumuz iyileşti? Teşvik yapıyorsunuz, Buradaki sanayiyi alıyorsunuz komşu ile götürüyorsunuz. Oradaki avantajı kullanıyorsunuz. Rekabet eşitliğini bozuyorsunuz. Buradaki kişi aynı malı 100'e üretiyor. Öbür tarafta aynı malı 80'e üretiyor teşvik aldığı için. Nasıl rekabet edecek sanayici? Teşviği daha farklı ele almak, kalitesi yüksek malları teşvik etmek gerekiyor. Anadolu'nun içini boşalttınız, herkes İstanbul'a gidiyor. O zaman teşvik politikanız doğru değil" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, teşvik politikasının sağlıklı olmasının birinci yolunun da sanayi envanteri çıkarmak olduğunu söyledi. AKP'nin TRT payını kaldıracağı yönündeki iktidar vaadini de yerine getirmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dünyanın en pahalı, mazotunu, benzinini, doğalgazını kullandığını belirterek, gençler arasındaki işsizlik oranın da yüzde 22 olduğunu belirtti.

Bülent Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde, 2002 krizinde bir esnafın Başbakanlığın önünde yazar kasa fırlattığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "O kriz bizim belleklerimize kazınmıştır. O krizin olduğu 2002 yılında icra dairelerindeki dosya sayısı 10 milyon 26 bindi. Ekonominin sözde en parlak olduğu dönemde 2011'de icra dairelerindeki dosya sayısı 20 milyon 506 bine çıkmış durumda, bu gerçekleri bileceğiz" dedi. 10 yılda 6 kez mali af çıktığını belirten Kılıçdaroğlu, "Mali af niye çıkarıyorlar? Vergisini düzgün ödeyenden şantajla ek vergi almak için. Beyan ediyorlar; 'Matrahı artıracaksın, artırmazsan seni denetleyeceğiz, ceza yazacağız'. Ne diyor işe adam; 'Lanet osun, gidip ödeyeyim de ben de bu işten kurtulayım' diyor.

"İnsan söylediğinde samimi olur"

Başbakan Erdoğan'ın "Dayatmayla reform olmaz" sözlerine de yanıt veren Kılıçdaroğlu, "Doğrudur. Pek ben şu soruyu sormak isterim, eğitim sisteminde yapılan değişiklik nasıl oldu? Dayatmayla olmadı mı? Milletvekilleri tekmelenmedi mi? Konuşma hakları ellerinden alınmadı mı? 'Konuşmasınlar' denmedi mi? 'Dayatmayla olmaz' ne kadar güzel bir laf. Eğitim gibi bir ülkenin en stratejik konusu, Milli Eğitim Şurası'nda görüşülmedi. Hükümet Programı'nda yok. Kalkınma planlarında yok. Bakanlar Kurulundan yasa tasarısı olarak gelmiyor. 5 tane milletvekili Kanun teklifi veriyor, hiç birisi de eğitimci değil. Yıldırım hızıyla geçiyor, muhalefeti konuşturmuyorlar, efendim, dayatmayla reform olmazmış. Bir insan söylediğinde samimi olur. Eğitim konusu çok önemlidir" dedi. Kılıçdaroğlu, insani gelişme endekslerine bakıldığında Türkiye'nin ne kadar geriye gittiğinin görüleceğini, OECD'nin eğitimle ilgili sıralamalarında Türkiye'nin sondan ikinci sırada olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, 20 milyar dolarlık milli eğitim ihalesinin 2030 yılına kadar Kamu İhale Yasası'nın dışına çıkarıldığını ifade ederek, "Kim dedi yolsuzluk yok diye. Yüzlerce, binlerce örneği var. Eğer Sayın Başbakan, bu ülkede 'yolsuzluk yoktur' diyorsa dünya kadar örneğini onun önüne koymaya hazırım. Yeter ki dinlesin, 'Gel arkadaş, sen yolsuzluk var diyordun çıkar şu dosyaları' desin. Hepsini çıkaracağım; demiyor ki" ifadelerini kullandı. Deniz Feneri olayında savcıların başına ne geldiğini herkesin bildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Daha geçen gün emekli olan bir hâkim şunu söylüyor: Hakimler korktuklarını söylemekten korkuyorlar. Siz yargı bağımsızlığının ne kadar kutsal bir anlam ifade ettiğini herhalde benden iyi bilirsiniz. Bir ülkede yargı bağımsızlığı yoksa orada adalet olmaz. Adaletin olmadığı yerde de tuz kokar, tuz. Fitne hırsızlığı yapacaksınız, zekât hırsızlığı yapacaksınız, kurbanlık koyun hırsızlığı yapacaksınız sizi soruşturacak yargıç bulunamayacak. Dosya elde kaldı. Kimse almıyor, kimse başına bela almak istemiyor" dedi.

"Bildiğim kadarıyla Murat Karayılan askerlik yapmadı"

Tutuklu milletvekilleri konusuna da değinirken, "Bir ülkede ülkenin halkı tarafından seçilen milletvekilleri hapiste tutulursa o ülkede kimse kusura bakma demokrasiden söz edilemez" diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

"O arkadaşlarımız milletvekilliği için gittiler savcılığa başvurdular, temyiz kağıdı aldılar. YSK 'seçime katılabilirler' dedi. Seçildiler. 'Efendim, siz meclise gelip yemin edemezsiniz'. Niçin? Hâkim öyle istiyor. Bunlar mahkûm değiller, tutuklular bunlar. Masumiyet karinesine göre, bir kişi yargı kararıyla mahkûm edilmediği sürece masumdur. Yarın beraat etse ne olacak? Hem milli irade diyeceksiniz, hem milli iradeyi hapiste tutacaksınız. Aldatmaca varmış. Neymiş? 'Bu değişiklik kabul edilirse Murat Karayılan da milletvekili olabilirmiş.' Benim bildiğim kadarıyla milletvekili olmak için askerlik yapmak şart değil mi? Ve benim bildiğim kadarıyla da Murat Karayılan hiç askerlik yapmadı. Niye milleti kandırıyoruz, niye millete doğruları söylemiyoruz? Dünyanın en saygın cerrahlarındandır Mehmet Haberal. Yazık değil mi bu ülkeye? Cumhurbaşkanı Yanlış' diyor, Meclis Başkanı Yanlış' diyor, Hükümet sözcüsü 'Yanlış' diyor. Yanlışı düzeltemiyoruz. O zaman bu nasıl parlamento diye vatandaş sormayacak mı?"


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler