Yakın Dönemden Bazı 'Dil Ucubeleri'
Uzun zamandan beri hem “biçim”i kullanıyoruz, hem de “şekil”i. İlkini gerektiği zaman “biçimsel” olarak kullanmayı bir yana bıraktık, onun yerine “şekilsel” diye nefis mi nefis bir sözcük türettik. “Biçim” Türkçe olduğuna göre ona Türkçe bir ek olan “-sel”, “şekil” de Arapça olduğuna göre ona da “-î” mi yaraşır? Yani “biçimsel” ya da “şeklî” mi? Ne diye uğraşmalı böyle ayrıntılarla? Bir yazarımız gibi, bir büyüklenme edasıyla “Ben amaca bakarım” der, geçersiniz.
Günlük hayatımızda “aklıselim”e eskisinden çok daha fazla yer verdiğimiz için belki de sevinmeliyiz. Bilim insanlarından yazarlara, futbol yorumcularından pazar esnafına kadar doğrusu sevmeyen, doya doya kullanmayan yok bu sözcüğü.
Kim kullansa ona bir ağırlık, bir saygınlık veriyor çünkü! Ah bir de gereğince kullanabilsek? Diyelim, “Futbolcu dediğin, sahada aklıselim olmalı” yerine, “Futbolcu dediğin, sahada aklıselim sahibi olmalı” diyebilsek? “Aklıselim”, Türkçesiyle “sağduyu” demek de ondan. Bu bağlamda da “aklıselimle” “aklıselim sahibi”, “sağduyuyla” “sağduyu sahibi” vb. kullanılmalı.
Yakın dönemde ortaöğretim öğrencilerine bir ders konuldu: “Medya okuryazarlığı”. “Medya”nın “yazılı, sesli ya da görsel tüm kitle iletişim araçları”, kısacası “basın yayın” anlamıyla dilimize kazandırıldığını (!) hepimiz biliyoruz. Bu sözcük yerine artık “basın yayın”, “basın yayın ortamı” ve benzerlerini kullanmanın bizi çok küçük düşüreceğini de. Konunun bu yönünü bir yana bırakalım. “Medya”, tüm basın yayın organlarını, özetle gazete, dergi, televizyon ve radyoyu kapsadığına göre bu ders nasıl okutulacak?
Gazete ve dergilere göre dersin “okuryazarlık” yönü tamam, ama televizyon ve radyolara göre nasıl olacak bu “okuryazarlık”? Demek ki sadece Batı kökenli diye bir sözcüğü seçmekle olmuyormuş bazı işler! “Ben böyle bir ders önerdim, oldu” ile de olmuyormuş!
Bir de “mezar olmak” buluşumuz var. Ölümlü çoğu kaza haberini, yangın haberini bu kalıpla duyuyor, okuyoruz artık: “Otomobil, dört kişilik aileye mezar oldu”, “Çıkan yangında, ev, sahibine mezar oldu” gibi.
Bu durumda ölenler her kimlerse oldukları yere bırakılıyor, öldükleri yer mezar sayılıyor demek ki? Böyle değil elbette. Değil de kalıplaşan bu saçmalığı dilimizden nasıl atmalı? “Mezar”ın ölümün “vuku bulduğu” yer değil, ölenin gömüldüğü yer olduğunu kime, nasıl anlatmalı bu saatten sonra? Öyle aklımıza esen her sözcüğe, bu bağlamda “mezar” sözcüğüne de değişmece ya da eğretileme anlamı veremeyeceğimizi nasıl öğretmeli?
Ya o canım “süper”e ne demeli? Yeter ki beğendiğimiz, güzel bulduğumuz bir şeyler olsun; “süper”, “süpper”, “süpeeeer”lerden biri ne güne duruyor? İnsanları nitelerken bile kullanılmasının ne sakıncası olabilir: “Süpersin ya!” Dilde ilerlemek dediğimiz budur belki de: “Güzel”, “çok güzel”, “olağanüstü”, “görkemli”, “nefis”… Hepsini tek bir sözcükle karşılamak!
Hem banka şubelerinin kapılarında görüyoruz, hem televizyon kanallarında duyuyoruz: “X Bankası Acıbadem Şube”, “X Ankara Bürodan … bildiriyor” vb. Bunların da elbette “… Acıbadem Şubesi”, “X Ankara Bürosundan … bildiriyor” olması gerekiyor.
Bir de seslendirme örneği verelim: “Yapiciiz”, “toplanaciiz” vb. Eski İstanbul hanımlarının dilinde kaldı bunlar. Bugün bu seslendirmeye özenmek, gülünecek bir duruma düşmekten başka bir değer taşımaz.
Örneklerin sonu kolay kolay gelmez. En iyisi bir iki soruyla bitirelim: Bunlara da “dil ucubeleri” denebilir mi? Denebilirse, ne yapmalı? Yıkalım deseniz, yıkılmaz da böyleleri…
Adil İzci - Yazar
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması