Yalnızlaştırlmış bir dilin sesi: “Obabakoak”

Bernardo Atxaga, Baskça kaleme alıp İspanyolcaya da çevirdiği kitabı “Obabakoak”ta, gözlerden ırak bir Bask köyü olan Obaba’dan sesleniyor bize. Cem Tunçer'in değerlendirmesi...

Yalnızlaştırlmış bir dilin sesi: “Obabakoak”
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 14.04.2015 - 14:58

Bernardo Atxaga'dan “Obabakoak”

Yalnızlaştırlmış bir dilin sesi

Baskça, herhangi bir dil ile akrabalığı ya da yakınlığı kanıtlanmamış izole bir dil. Günümüzde 600-700 bin kişiyi geçmeyen bir topluluk tarafından konuşulmakta. Hakim olduğu coğrafyalar gittikçe küçülen, kimi yerlerde ortadan kaybolan bu dil, günümüzden farklı olarak, tarihte yaşamın her alanında, baskın, kapsayıcı bir dil idi. Bu gerilemeye, ortadan kaybolmaya çeşitli unsurlar sebep gösterilse de Ibon Sarasola tarafından yazılan kitabın önsözündeki “Bask Edebiyatına Giriş” bölümünde, dili tecrit etme gayretlerinin ve medeniyetin uzağında kalmasının başlıca belirleyici unsurlar olduğunu belirtiyor. 

Hal böyle olunca, yazılı değil sözlü edebiyat, çok zengin ve çeşitli örnekleri olmasa da, daha çok gelişiyor ve her zaman daha büyük ilgi görür Bask coğrafyasında. Yazar Atxaga “Yirmi üç yaşıma geldiğimde diktatörün yakmayı başaramadığı Baskça yazılmış tüm kitapları bitirmiştim” sözüyle, bizlere bu durumu açıklar. Obabakoak, Baskça edebiyatın uluslar arası camia tarafından kabul görüldüğü önemli kitaplardan; fakat bu aşamaya gelene dek sürdürülen dili ayakta tutmaya, yazınsal bir dil oluşturmaya yönelik çabaların hiç de kolay olmadığını, kitabın giriş bölümünde bizlere Sarasola aktarıyor.

Edebi bir dil oluşturmada, yazınsal dilin kendi içinde lehçelere ayrılmış olması, Bask edebiyatının çağdaş Avrupa edebiyatına ve ideolojik akımlara açılamaması gibi sorunlar, kültürel hareketlerle ve önde gelen entelektüellerin kuramsal gayretiyle yavaş yavaş aşılır. 70’lere gelindiğinde genel panorama pek olumlu olmasa da, yazı yazmaya adanmışlık ve sağlam iş disiplini gibi yazınsal yetenekler Atxaga’da birleşip, üstüne bir de Baskların güncel, yazınsal ve kültürel sorunları karşısında gösterdiği zekâ kıvraklığı eklenince, yazar Atxaga Bask edebiyatında bir dönüm noktası oluşturur.

YALNIZ BİR BASK KÖYÜ: OBABA

Obabakoak, Baskça edebiyatın en önemli yapıtlarından biri olarak gösteriliyor. Bu kitap sayesinde Baskça bir eser, ilk kez diğer ülkelerde yılın en iyi eserleriyle yarışır ve seçkin bir grup tarafından en göze çarpan kitap olarak değerlendirilir. Baskça yazılan eser, yine yazar tarafından İspanyolca’ya çevrilmiş, Türkçede ise Mesun Özden Gözütok’un özenli çevirisinde hayat bulmuş.

Atxaga bir romancı ama Obabakoak bir roman olarak değerlendirilemeyebilir. Daha çok, kimi birbirine bağımlı kimi bağımsız, farklı tarzlarda ve çok yönlü öykülerden oluşan bir kitap. Kimi öykülerde tekrar eden ve rastlaştığımız karakterler varken, kimisi kitabın tümünden tamamen kopuk. Hepsinin ortak bir noktası, bir kesişimi var ise bu Obaba. Obaba, yalnız bir Bask köyü. Kitapta, Obaba’nın erkeklerinin kadınlarının, fakirlerinin cahillerinin, çocuklarının, hayvanlarının hikâyelerini dinliyoruz.

Kitaptaki öyküler çok yönlü ve birbirinden bağımsız olduğundan, içinde fabl’dan çağdaş bir öyküye, yazıma dair denemelerden ve tavsiyelerden klasik öyküye, her şeyi bulabiliyoruz. Bir çağdaş öykü, birden yıllardır dinlemekte olduğumuz geleneksel bir öyküye bağlanıyor, hemen sonrasında ise, kısa bir öykünün nasıl yazılması gerektiğine dair bir denemede buluyoruz kendimizi. Birçok farklı katmana ve yazınsal çeşitliliğe sahip bu kitap içindeki anlatılarda tam kaybolacakken, yazar direksiyonu ustaca başka bir yöne çeviriyor ve bizi bir anda Hamburg’a atıyor ya da bir kısa öykünün nasıl yazılması gerektiğine dair bir denemenin içine. Yazarın kitabı edebi çeşitliliği az olan bir dilde, Bask dilinde yazdığını düşünürsek, kitaptaki her bir öyküyü ve bölümü, Bask edebiyatının çeşitli durakları olarak görebilir, yazarın usta bir şoför gibi bizleri bu duraklar arasında dolaştırmasının tadını çıkarabiliriz.

BİR İLETİŞİM KURMA UĞRAŞI

Kitabın roman olarak düşünülemeyebileceğini söylemiştik. Kitaptaki öyküler, üç bölüme ayrılıyor: Çocukluk, Villamediana Halkı Onuruna Dokuz Kelime ve Son Kelimenin Peşinde. Bu üç bölümün üçünün de farklı tadı olsa da, Son Kelimenin Peşinde bölümünde yazar bizleri “öykünün ne olduğu”na dair bir yolculuğa çıkarıyor. “Beş Dakikada Bir Öykü Nasıl Yazılır” ya da “Metin Hırsızlığı İçin Bir Yöntem” gibi başlıklarda, yarı öykü yarı deneme diyebileceğimiz, öykünün ne olduğuna ve nasıl yazılması gerektiğine ilişkin anlatacak çok şeyi var yazarın.

Her bölümde, aslında yazının önemini, yazmanın ve edebiyatın önemini vurguluyor gibi yazar. Bask dilinin bu çıkmazını, ortaya yazınsal az ürün koyma çıkmazını kendine dert edinmiş gibi. Kitabın ilk bölümünde Esteban Werfell’in tuttuğu günlük ve aklından geçenler gibi, yazmanın ve yaşananları aktarmanın önemini vurguluyor kurduğu cümlelerle. Esteban Werfell, birilerine bir şeyler aktarma amacıyla tuttuğu günlük için, arada sırada, hayalinde, defterlerini inceleyen bir okuyucu yaratsa da buna pek inanmaz. Hayır, herhangi bir okuyucusu olmayacaktır. Üslubunu dert etmesine gerek yoktur. Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise, Esteban’a bir üslup dersi verir gibidir yazar, öykü nasıl yazılır’dan, metin hırsızlığı nasıl yapılır’a, iyi bir öykü nasıl bitmelidir’e süregiden bir derstir bu.

Peki bu dersi vermek için neden çabalar yazar? Cevabı yazarın yazdığı, hem bu yazının hem de kitabın giriş bölümünde saklı. Geçtiğimiz günlerde bir masada, aslında not bırakıp intihar edenlerin gerçek dünya ile hâlâ bir iletişim kurma denemesi içerisinde olduklarından konuşmuştuk. Esteban’ın günlüğünü ve Obabakoak’ı okurken aklımdan geçenler yazmanın ve okumanın, yalnızlığın ortasında bir iletişim kurma çabasının ürünü olduğu –ve bunu hangi kitapta okumuştum- şeklindeydi. Böyle düşününce, izole edilmiş, yalnız Bask köyü Obaba halkının ve kitapları yakılmış, dili gittikçe daha az konuşulmaya ve yok olmaya başlamış Baskçanın, 1988 yılında attığı bir çığlık Obabakoak. Yalnızlığın ortasında bir iletişim kurma, izole edilmiş ve yalnızlaştırılmış, intihar etmeye zorlanan bir dilin sesini uluslar arası dünyaya duyurma çabası. Yirmi beş dile çevrilen, doktoralara konu olan, çokça övgü alan bu kitapla, bu çaba başarıya ulaşmış görünüyor. Esteban Werfell’in günlüklerini sonunda birileri okudu ve bu deneyimden oldukça hoşnut kaldı. Övgüler dizdiler, makaleler yazdılar, günlükleri başka dillere çevirdiler.

Werfell’in günlüğünü başkasına okutma hayali gerçek oldu. Yine de Baskçanın macerası bitmedi. Atxaga’nın kitabın sonsözünde söylediği gibi: “Ama denemeye devam edeceğiz, yazmaya devam edeceğiz. Oyun tahtası, oynamamız için orada duruyor.”

Obabakoak/ Bernardo Atxaga/ Çeviren: Mesut Özden Gözütok/ Aylak Adam Yayınları/ 432 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler