Yayınevi duruşması ertelendi

Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde biri Alman 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın 12'nci duruşmasında tanık Varol Bülent Aral'ın ifadesine başvuruldu. Sanık Emre Günaydın"Varol Bülent Aral bana devlet desteği sağlayacağını söylemişti, bu desteği nasıl sağlayacağını mahkemede açıklasın"dedi. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde ise, Yıldız Özdemir ve Ebubekir Öktem'in ifadesine başvuruldu.

Yayınevi duruşması ertelendi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.10.2008 - 14:40

Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde biri Alman 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın on ikinci duruşmasının öğleden sonraki bölümünde tanıklar Yıldız Özdemir ve Ebubekir Öktem'in ifadesine başvuruldu.

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada konuşan Yıldız Özdemir, sanıklardan Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım ve Salih Gürler'i tanıdığını belirterek, şunları söyledi:
''Emre Günaydın'ın kız arkadaşı olduğu söylenen Turna Işıklı'nın arkadaşıyım. Emre Günaydın'la 2006 yılında ÖSS'ye hazırlık için gittiğimiz dershanede tanıştık. Abuzer Yıldırım'ı da dershaneden tanıyorum. Salih Gürler'i de Emre Günaydın'ın yanında görmüştüm.''

Özdemir, Mahkeme Başkanı Eray Gürtekin'in, kullandığı telefonun neden Turna Işıklı'nın adına kayıtlı olduğunu sorması üzerine, ''Hattı alırken yanımda kimliğim yoktu, onun adına aldık'' dedi.

Eray Gürtekin'in, ''Emre Günaydın, MHP ve milliyetçi kökenli bir aile çevresinde yetişmiş, Turna Işıklı da DTP'nin dünya görüşüne paralel bir dünya görüşüne sahip. Bu ikisinin dünya görüşünü biliyor musun?'' sorusuna Özdemir, ''Hayır'' yanıtını verdi.

Ebubekir Öktem de olaydan bir gün önce Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırım'la görüştüğünü, kendisinden eldiven istediğini, çalıştığı internet kafenin yanındaki sağlık kabininden bir çift alıp verdiğini söyledi.

Mahkeme Başkanı Eray Gürtekin'in, ''bu eldiveni ne yapacağını sorup sormadığı'' yönündeki sorusu üzerine Öktem, ''Sordum, lazım olduğunu söylediler'' yanıtını verdi.

 

Suç duyurusunda bulunacağız

Öktem'in mahkeme heyetinin bazı sorularına hatırlamadığı yönünde cevap vermesi üzerine müdahil avukatlar, gerçeği gizledikleri gerekçesiyle Yıldız Özdemir ve Ebubekir Öktem hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söylediler.

Tanıkların ifadesinden sonra olay yerinde ele geçirilen kanlı havlu, 5 bıçak, 2 silah ve sanıkların elbiseleri mahkeme heyetine gösterildi.

Bu arada mahkeme heyetinin, geçen duruşmada İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden istediği Ergenekon davası iddianamesinin gelmediği de belirtildi.

Öte yandan sanıklardan Abuzer Yıldırım, duruşmadan çıkarken söz alarak, tanıklardan Varol Bülent Aral'ın duruşma salonundan çıkarken kendilerini tehdit ettiğini, ''Ölmeden önce bunlara iyi bakın son görüşünüz olacak'' dediğini, bu sözü avukatların da duyduğunu öne sürdü.

Müdahil avukatlar da ''Böyle bir şey dedi, ama belki de sizin tehdit altında olduğunuza dikkati çekmek istemiş olabilir'' dediler. Duruşma ertelendi.

Müdahil avukatlardan Murat Dinçer, adliye çıkışında gazetecilere yaptığı açıklamada, kendilerinin de tanık olarak dinlenmesini istediği bazı kişilerin olduğunu ifade etti. Dinçer, Yıldız Özdemir ve Ebubekir Öktem'in mahkemeye hiç yardımcı olmadıklarını, sanki sanıklarmış gibi ifade verdiklerini ileri sürdü.
 

Duruşmanın öğleden önceki bölümünde ise, tanık Varol Bülent Aral'ın ifadesine başvuruldu. Aral, Emre Günaydın'la misyonerlikle ilgili bir konu konuşup konuşmadığı yönündeki soru üzerine ise ''Misyonerlikle ilgili konuşmadık, ama PKK ile ilgili konuştuk'' dedi.

Varol Bülent Aral, mahkeme heyetinin, 3 Mayıs 2007 tarihinde Adıyaman Kapalı Cezaevinde Zirve Yayınevi davası ile ilgili verdiği ifadenin doğru olup olmadığı yönündeki sorusuna şu yanıtı verdi: ''3 Mart 2008 tarihinde burada da ifadem alındı. O ifadelerdeki anlattıklarım, Ergenekon olayı ile ilgili yazmayı düşündüğüm bir kitabın kurgusudur. Kitabımın ismi 'Teferruat'. Onlar 'Önemli olan vatan gerisi teferruat', diyorlar ya.''

Mahkeme heyetinin ''Müdahil avukatlardan Orhan Kemal Cengiz'i tanıyor musun?'' sorusuna Aral, ''Hayır'' yanıtını verdi.

Bunun üzerine mahkeme heyeti, ''İfadende adı geçiyor'' dedi.

Aral, ifadesinin yazmayı düşündüğü kitabın kurgusu olduğunu savundu. Mahkeme heyetinin Adıyaman'da kalaşnikof silahla yakalandığı olayı anımsatması üzerine Aral, ''Silahı, 10 yaşında bir çocuğun elinde kamuflajlı gördüm. Onun elinden aldım. Eski Saray Polis Karakolundaki bir memurla aramız bozuktu, oraya götürmek istemedim. Aynı cadde üzerindeki bir başka karakola götürdüğüm sırada yolda yakalandım'' diye konuştu.

 

"Hizbullah ile bağlantım yok"

Mahkeme heyetinin, ''Bu anlattıkların da kurgu gibi'' ifadesi üzerine, Aral, ''Kurgu olarak algılanıyorsa MOBESE kamerası koysunlar. Hrant Dink olayında kameranın faydası görüldü'' dedi.

Aral, mahkeme heyetinin ''Hizbullah'la bağın var mı?'' sorusuna, ''Bağım yok'' yanıtını verdi.

Mahkeme heyeti, Taraf gazetesine verdiği bir demeçte, ''Veli Küçük'ün cezaevinde olmasını hazmedemiyorum'' dediğini hatırlatınca Aral, ''Veli Küçük bir zanlı. Suçlu olunca bu düşüncemi bir daha düşüneceğim'' dedi.

Varol Bülent Aral, polisteki kendisine ait ajandada Mehmet Ağar, Kemal Kerinçiz, Tuncay Özkan'la ilgili yazılar olduğunun sorulması üzerine, ''Birtakım bilgiler geldi, değerlendirmek için not ettim'' diye konuştu.

Mahkeme heyetinin, ''Sen kimsin de sana bilgi geliyor'' sorusu üzerine Aral, ''Polis ve subay çevrem çoktur, çay içiyoruz, konuşuyoruz'' yanıtını verdi.

Müdahil avukatlardan Özkan Yücel'in, ''Size bilgi geldiğini ifade ettiniz, bunun nedeni ne? Jandarma ya da emniyette haber alma adına çalıştınız mı?'' sorusuna Aral,''Hayır'' yanıtını verdi.

Bu arada, sanıklardan Emre Günaydın, söz alarak, ''Tanıkla misyonerlikle ilgili konuştuk. Madem konuşmadık, konu ile ilgili bu kadar şeyi nasıl biliyor?'' dedi.

Mahkeme başkanının ''Seni olayı gerçekleştirmen konusunda bu mu ikna etti?'' sorusu üzerine Günaydın, ''Cevap vermeme hakkımı kullanıyorum'' dedi.

Aral ise ''Emre Günaydın, hiçbir şeyi hatırlamıyor, yalan hastalığına tutulmuş olmalı. Tedavi görmeli'' diye konuştu.

Müdahil avukatların ''Herhangi bir yerden tehdit alıyor musun?'' sorusu üzerine Aral, şunları söyledi: ''Adıyaman ve Malatya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tarafından tehdit ediliyordum. Hatta Emniyet, birlikte çalışmamı istedi. 2 Ekim 2008 tarihinde tutuklandığımda sivil iki polisin yanıma gelip, 'Sana senden olur her ne olursa, başın ağrımaz dilin rahat durursa' dedi. Polise, 'Bunu Veli Küçük'ün söylediğini duymuştum, sen kimden duydun?' diye sordum. O da 'Atalarımızdan duydum' dedi.''
 

 

"Devlet desteğini açıklasın"

Sanıklardan Emre Günaydın, söz alarak “Tanıkla misyonerlikle ilgili konuştuk. Madem konuşmadık, konu ile ilgili bu kadar şeyi nasıl biliyor?” dedi. Mahkeme başkanının “Seni olayı gerçekleştirmen konusunda bu mu ikna etti?” sorusu üzerine Günaydın, “Cevap vermeme hakkımı kullanıyorum” dedi.

Aral ise “Emre Günaydın, hiçbir şeyi hatırlamıyor, yalan hastalığına tutulmuş olmalı. Tedavi görmeli” diye konuştu.

Emre Günaydın, “Aral bana devlet desteği sağlayacağını söylemişti, bu desteği nasıl sağlayacağını mahkemede açıklasın” dedi. Emre Günaydın’ın iddiasını yalanlayan tanık Varol Bülent Aral “Cezaevine ceket içinde SIM kart gönderenler bunu nasıl başardıysa, diğer desteği de sağlarlar” dedi.




Olay

Malatya'da, 18 Nisan 2007'de Zirve Yayınevinde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel boğazları kesilerek öldürülmüş, polis, zanlılardan Salih Gürler (20), Cuma Özdemir (20), Hamit Çeker (19) ve Abuzer Yıldırım'ı (19) olay yerinde yakalamıştı.

Olaydan sonra üçüncü katın penceresinden kaçmak isterken düşerek yaralanan Emre Günaydın, kaldırıldığı İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde tedavi altına alınmış, tedavisinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler