Yeni Bir Yıla Girerken...

Yeni Bir Yıla Girerken...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.01.2011 - 09:23

Yeni bir yıla girerken, Atatürkün binbir özveriyle ve güçlükle kurmuş olduğu Cumhuriyete layık insanlar olup olmadığımızı sorguluyorum. O büyük insanın, yokluk ve yoksulluk ortamında çağdaş bir Türkiyeyi gerçekleştirebilmek için, birbiri ardına yaptığı devrimlere acaba bizler bağlı kalabildik mi ya da bu devrimleri sürdürebilmek için yeterince çaba harcayabildik mi?.. Bu soruları, ne yazık ki, olumlu bir biçimde yanıtlayamıyorum!

2011 yılına girerken ülkemizde geleceğe yönelik umutlarımızın yeşerebileceği bir ortam söz konusu mu?..

Geçen yıl içinde, her güne, Atatürkümüzün ilkelerinden birinin çiğnenmesine tanık olarak uyandık. Her yeni güne, Cumhuriyetimizin dayandığı temel ilke ve kurumlarına ters düşen uygulamalarla gözlerimizi açtık. 1920li ve 1930lu yıllarda, coğrafi konumu itibarıyla parçası bulunduğu Ortadoğu ülkelerinin fersah fersah önüne geçen Türkiye, 21. yüzyılın başlarından itibaren, giderek bu ülkelerin toplumsal yapılarıyla özdeşleşme gayreti içerisine girmiştir. Bu, Atatürk’ün ülkemiz için hedeflemiş olduğu çağdaşlaşma yolunda ilerlemeye ters düşmemekte midir?..

Yeni bir yıla girerken, ülkemizi çağdaşlaşma yolunda ileriye götürmesi gereken aydınlarımız da, bir bölünmüşlük içinde gözükmektedir. Kendilerini “liberal” olarak tanımlayan bazı aydınlar, Atatürk’ün ilkeleri ve devrimlerini “modası geçmiş” olarak nitelemekte; bunların, “küreselleşme” olgusunun yaşandığı dünyamızla örtüşemediği görüşünü ileri sürmektedir. Küreselleşmeyi, gelişmiş Batı dünyasının, kendi amaçlarına uygun evrensel bir ortamı yaratmak için kullandığını ve bu dünyada bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri kendi çıkarları uğruna sömürmek olduğunu görmezlikten gelen bu “sözde” aydınlar, ülkemizi son derece tehlikeli olabilecek yönlere çekmede bir sakınca görmemektedir.

Yeni bir yıla girerken, üniter devlet yapımızı sarsıntıya uğratacak olan federal devlet sistemi söylemi, ön plana çıkarılmak istenmektedir. Dilde ve kültürde çok yapılılık, giderek devlet yapısında da teklik yerine çokluk rejimini devreye sokabilecektir. Böylelikle, Atatürk’ün kurmuş olduğu üniter yapılı Cumhuriyet devleti, yerini çokuluslu bir devlet yapısına bırakabilecektir. Devlet yapısında oluşabilecek olan bu son derece radikal dönüşüm, “Atatürk Cumhuriyeti”nin ortadan kaldırılarak, bunun yerine yeni niteliklere ve özelliklere sahip bir devletin almasını olanaklı kılabilecektir.

İşte, 2011 yılına girerken Türkiye, tüm bu sorunlarla karşı karşıyadır!

2011 Haziran’ında yapılması öngörülen genel seçimlerin sonucunda iktidara gelecek olan hükümet, ya Atatürk Cumhuriyeti’ni, onun vasiyet etmiş olduğu ilkelere dayalı bir biçimde sürdürme yolunu benimseyecek ya da yepyeni ilkelere dayalı yepyeni bir devlet modelini yaşama geçirerek, ülkemizin çağdaşlaşma yolunu tümüyle kapatacaktır.

İsteğimiz ve ümidimiz, 2011 seçimlerinde, ulusumuzun bu gerçekleri görerek ve sağduyulu davranarak, Atatürkçülük yolundan ayrılmamayı ve Atatürk devrimlerini sürdürmeyi amaçlayan bir siyasal partiyi iktidara taşımasıdır!

2000’li yılların başlarından itibaren yaşamak zorunda bırakıldığımız tüm olumsuzluklara karşın, ben inanıyorum ki, Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyet, yeni yılda yine onun ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş uygarlık yolunda ilerlemeyi kendine hedef olarak benimseyecektir.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler