Yönetim Kurulu üyelerinden Ankara Barosu Başkanı'na 'sessizlik' tepkisi: Bu suskunluğu reddediyoruz

Erdoğan'ın Türk Tabipleri Birliği ile Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) isminden "Türkiye" ibaresinin çıkarılacağını açıklamasının ardından Ankara Baro Başkanı Hakan Canduran'a sessiz kaldığı yönünde tepki geldi.

Yayınlanma: 14.02.2018 - 21:26
Abone Ol google-news

Erdoğan'ın Türk Tabipleri Birliği ile Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) isminden "Türkiye" ibaresinin çıkarılacağını açıklamasının ardından Ankara Baro Başkanı Hakan Canduran'a sessiz kalmasına 10 yönetim kurulu üyesinin sekizinden tepki geldi. Yönetim kurulu üyeleri manifesto niteliğinde bir açıklama yayınladı.

"Öncelikle son günlerde Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipleri Birliği’nin isimlerinden "Türk" ve "Türkiye" ibarelerinin çıkartılacağı, bu ibarelerin, takdiri hangi muktedire ait olduğu halen bilinmemekle birlikte "layık" olan kurumlara verileceği ve meslek örgütlerine kayıt zorunluluğunun ortadan kalkacağına ilişkin siyasal erk kullanılarak yapılan tehdidi büyük bir şaşkınlık ve hukuksuzluk tarihinde özne ve potansiyel mağdur olmanın verdiği dehşet duygusu içerisinde izliyoruz.
 
"Hukuksuzluğa sessiz kalmak tarihin unutmayacağı tercih ve vazgeçiştir"

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Av. Metin Feyzioğlu, anılan açıklamalara istinaden ivedilikle baro başkanlarını toplantıya çağırarak kararlı duruşunu ve eylem planını açıklamış ve 24 Şubat’ta tüm baro başkanlarını, seçilmiş organ ve kurullarını ve tüm avukatları Ankara’ya davet etmiştir. Ne yazık ki Ankara Barosu Başkanı Sayın Av. Hakan Canduran tarihi nitelikteki bu baro başkanları toplantısına katılmadığı gibi bir haftadır herhangi bir eylem planı açıklamamış, yönetim kurulunu olağanüstü toplantıya davet etmediği gibi konuyu olağan yönetim kurulu gündemine dahi getirmemiştir.
 
Tüm bunlar olurken; bir başka deyişle ülkenin hukuk kaleleri zapt edilmiş ve sistematik bir şekilde işlevsiz hale getirilmiş, kemikleşmiş bir OHAL yönetimi kural haline getirilmiş, adliyeleri dağıtılmış ve masumiyet karinesinin kutsallığı yok edilmeye çalışılmışken, bu hukuksuzluğa sessiz kalmak tarihin unutmayacağı hem tercih hem de bir vazgeçiştir.

"Başkanımızın girdiği bu suskunluk sarmalını reddediyoruz"

Şahsi ve mesleki varlığımızın demokratik bir hukuk devletinde devamı için hem vatandaş hem avukat sıfatımızla varlık savaşı vermemiz gereken bugünlerde Ankara Barosu Başkanı Sayın Hakan Canduran'ın tercihli bir sessizliğe büründüğünü görüyor ve Ankara Barosu Yönetim Kurulu'nun sekiz üyesi olarak başkanımızın girdiği bu suskunluk sarmalını reddediyoruz.
 
Zira üst birliğimizin, baroların ve mesleklerimizi icra ettiğimiz sistemin Cumhuriyet tarihi boyunca hiç olmadığı kadar tehdit altında olduğu bugünlerde her türlü suskunluğun saldırgan bir suskunluk; var olmamızda ve mesleklerimizin devamında hukuksuzluğa pasif nitelikte bir destek olduğuna inanıyoruz. Tesis edilmeye çalışılan bu totaliter düzende kulakları sağır eden sessizliklerin, adaletsizliğin kural ve var olmanın muktedirin lütfuna bırakıldığı bir sisteme hizmet ettiğinin farkındayız.
 
Barolar, medeniyet tarihi boyunca devletin hakimi ve savcısı karşısında halkın yanında olan ve bu kutsal tarafı sadece bireysel mevcudiyetleriyle değil örgütsel oluşumlarıyla var eden baskı gruplarıdır. Gittikçe tek adam iktidarına çevrilmeye çalışılan düzende, baskı grubu niteliğini haiz baroların dernekleştirilmeye çalışılması, adaletin tenzil-i rütbesinden başka bir şey değildir.

Adaletin tenzili rütbesi ise adalet arayan ve adalete sığınan her bireyin bir araya gelerek oluşturduğu halkı "yığınlar"a dönüştürme amacına hizmet eder. Zira her birey adalet arama potansiyelini bizzat kendi varlığında, yaşadığı her dakika yeniden ve yeniden inşa etmektedir. Zira biz dahil hepimiz, belki de beş dakika sonrasının şüphelisi, tutuklusu ya da savunma yapmak için savcılıklarda avukatını bekleyen sıradan vatandaşlarıyız.
 
Bugün 15000 üyesine kapatılma gözdağı verilmiş Ankara Barosu, sadece son 5 yılda 3500 kadın ve çocuk cinsel istismar ve şiddet  mağduruna ulaşmış; 190.000 sanığa ve 60.000 mağdura ücretsiz avukatlık hizmeti vermiştir ve var olduğu müddetçe, kanının son damlasına kadar, cübbelerimiz cebren ve hile ile çıkartılana kadar vermeye de devam edecektir.
 
"Halkın yanında durma günüdür"

Ve tam da bugün, devletin hakimi ve savcısı karşısında halkın yanında var olan avukatların yanında bu sefer halkın durma günüdür. Halk için karakollara, savcılıklara ve adliyelere koşan avukatların yanına bu sefer hak aramanın kutsallığına inanan vatandaşların koşma günüdür. Zira adaletsizliğin ve güçlünün iktidarı karşısında bizim halktan başka kimsemiz olmadığı gibi halkın da bizden başka kimsesi yoktur.  Varlığımız tehdit altındadır.
 
Varlığımızı devam ettirmek ve bu varlığı adaletten şüphe duyulmayan bir hukuk devletinde yeniden tesis etmek için küllerinden doğan bir Anka Kuşu gibi, bu sefer mücadele ederek ve hiç yılmadan; tercihli suskunluğunu bağıran yetki sahiplerine rağmen sadece kendimiz, meslektaşlarımız için değil adaletin ana damarı savunma hakkı ve çocuklarımızın geleceği için devam ettireceğimizi ve bu mücadelede bir saniye dahi sesimiz kısılmadan ve boynumuz bükülmeden var olacağımızı, öncelikle Türkiye'ye ve sonrasında tüm meslektaşlarımıza adaletsizliğin kural olmasından başka hiçbir şeyden korkmadan büyük bir onur ve tarifsiz bir gururla bildiririz.
 
Dönem sıradan bir gündemin idarei maslahatçı çözümlerinin yeterli olmayacağı kadar elzem ve acildir.
 
Kimileri bu tartışmayı sarı öküzü feda ederek bitirme niyetinde olsa ve hatta bu fedadan kendisi için bir istikbal hayal etse de biz baroların bırakın başkanını tek bir görevlisini dahi feda etmeye razı değiliz.
 
Ve bu nedenle Ankara Baro Yönetim Kurulu Üyesi olmanın bizlere yüklediği göreve istinaden sorumluluğu üstlenmek ve gereğini yapmak zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
 
Bu kapsamda;
 
- Türkiye Barolar Birliğinden “Türkiye” isminin kaldırılmasını ve baroların parçalanarak yok edilmesini kesinlikle kabul etmediğimizi,
 
- Bu günden itibaren seferberlik ilan ederek tüm avukatları 24 şubattaki direniş için örgütleyeceğimizi,

- Ve bundan sonra Ankara Barosu avukatları olarak bu mücadele ve eylemleri, bugün yapılacak Ankara Barosu yönetim kurulu toplantısında karara bağlayacağımızı, bildiririz.  
 

"Biz kendimizi feda etmeye hazırız"

Baroların özgürlüğü ve bağımsızlığı için bir fedakarlık yapılması gerekiyorsa biz kendimizi feda etmeye hazırız."

Başkan Canduran'dan açıklama


Sessiz kaldğı eleştirilerine yanıt veren Ankara Barosu Başkanı Hakan Candurdan yaptığı açıklamada, "Avukatlara ve barolara yapılan saldırıyı fırsat bilip baroyu bölmeye ve bundan çıkar sağlamaya çalışmak, kimsenin haddi değildir" dedi.  Canduran'ın açıklaması şöyle:


"Ankara Barosu, bugün tarihinde eşi görülmemiş talihsiz bir basın açıklamasına sahne olmuştur. Ankara Barosu'nun sekiz yönetim kurulu üyesi, kriz fırsatçılığı yaparak basının karşısına çıkmış ve şahsımı hedef alan asılsız açıklamalarda bulunmuşlardır.    

"Baromuzu ele geçirmeye çalışanların ekmeğine yağ sürüldü"

Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipleri Birliği'nin isimlerinden "Türkiye" ve "Türk" sözcüklerinin çıkartılması girişimi bahane edilerek bilgim dışında düzenlenen bu basın açıklaması, mesleğimizin ve örgütlülüğümüzün varlık mücadelesine değil, ne yazık ki varlığımızı tehdit edenlerin, Baromuzu ele geçirmeye çalışanların ekmeğine yağ sürmüş ve sadece birilerinin ikbal ve istikbal beklentisine hizmet etmiştir.  

Öncelikle belirtmek isterim ki; Ankara Barosu Başkanı olarak, Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipleri Birliği'nin isimlerinden "Türkiye" ve "Türk" sözcüklerinin çıkartılması girişimine gündeme geldiği ilk andan itibaren var gücümle karşı çıktım. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Av. Metin Feyzioğlu'nun baro başkanlarına yönelik toplantı çağrısını ve açıkladığı eylem planını can-ı gönülden desteklediğim için Baromuz adına yaptığımız basın açıklaması ile yetinmeyip, başkaca basın açıklamaları da yaptım. Yapılmak istenen hukuksuzluğu gazetelere demeçler vererek ve sosyal medya hesaplarımdan yaptığım açıklamalarla kamuoyuna duyurdum, anlattım.     

Varlığımız tehdit altındadır, doğrudur. Varlığımızı tehdit edenler, bugünkü basın açıklamasını gülerek ve ellerini ovuşturarak izlemişlerdir. Bu durum ile mücadele etmenin yolu, kişisel çıkarlar uğruna Ankara Barosu'nu bölmeye çalışmak değil, Türkiye Barolar Birliği önderliğinde 24 Şubat’a destek vermektir. Gün, birlik ve beraberlik günüdür. Bu sistematik saldırıdan ancak, birlikte ve örgütlü bir şekilde mücadele ederek kurtulabileceğimiz aşikârdır.    

"Bir ve beraber olmaya davet ediyorum"

Ankara Barosu başkanı olarak ben, bu saldırıyı püskürtmek için tüm gücümle en ön safta mücadele ediyorum ve edeceğim. Baro Başkanlarımızdan Sayın Sadık Erdoğan’ın cenaze töreni nedeniyle üzüntü içerisinde olduğumuz bir günde ve yönetim kurulu toplantısının hemen öncesinde, bu kabul edilemez basın bildirisine imza atan arkadaşlarımı da oturup bir kez daha düşünmeye, varlığımızı tehdit edenlere karşı bir ve beraber olmaya, varlık mücadelemizi birlikte vermeye davet ediyorum. Zira ihtiyacımız olan şey, bölünmek değil, birlikte mücadele etmektir.    

Bir kez daha belirtmek isterim ki; Ankara Barosu'nun üyelerinin ekseriyet oyu ile seçilen Baro Başkanı'nı kamuoyu nezdinde yıpratmaya, avukatların ve baroların içine düşürülmeye çalışıldığı bir krizi fırsat bilip baroyu bölmeye ve bundan çıkar sağlamaya çalışmak kimsenin haddi de hakkı da değildir.

Ankara Barosu Başkanı olarak Baromuza zarar verecek bu tip girişimlere asla izin vermeyeceğimi, tüm meslektaşlarımın ve komuoyunun dikkatine sunuyorum.  


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler