‘Atatürk, Zaman, Mekân, Yaşam’
Atatürk, Zaman, Mekân, Yaşam (Atayurt Yayınları / 518 s.) kitabı da bağımsız ve özgür bir ülkenin vatandaşı olarak varlığımızı borçlu olduğumuz bu büyük insana bir teşekkür kitabı. Yirmi beş aydın insanın Atatürk’ün ülkemize kattıklarıyla ilgili, benim de sunuş yazısını yazmakla onurlandığım bir inceleme, derleme çalışması. Tek yol göstericinin bilim olduğunu, sanatsız kalan bir toplumun yaşam damarlarından birini yitirdiğini söyleyerek bilime ve sanata verdiği önemi vurgulayan; Türkiye’yi Türkiye, bizi biz yapan Atatürk’e gönül borcumuzun küçük bir bölümünü bu yazılarımızla ödeyebilirsek ne mutlu bize.
25 YAZARIN DAĞARINDAN ATATÜRK!
Atatürk hakkında hemen her dilde sayısız makale, kitap bulmak mümkündür. O, yalnızca Türkler için değil tüm uluslar için dünyanın en önemli insanlarından biridir ama anısı ve ilkeleri belki de en çok kendi ülkesinde saldırıya uğrar. Bunun nedenlerini Cumhuriyet Kitap Dergi’nin okuyucuları zaten yakından bilir.
Çağdaş dünyanın bilimle, sanatla, hukukla, vicdanla oluşturulması gereğine inanan insanlar onun yalnızca adını anmakla kalmaz, yaptıklarıyla da onun devrimlerine inandıklarını kanıtlarlar.
Aslında hepimiz bağımsız ve özgür bir ülkenin vatandaşı olarak varlığımızı ona borçlu olduğumuzun farkındayız. İşte bu borç duygusu, onun gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda inançla yürümemizi sağlar.
Atatürk, Zaman, Mekân, Yaşam (Atayurt Yayınları / 518 s.) kitabı bir çeşit teşekkür kitabıdır bu açıdan bakınca. Yirmi beş aydın insanın Atatürk’ün ülkemize kattıklarıyla ilgili bir inceleme, derleme çalışmasıdır.
Kitabın oluşturulma düşüncesi Prof. Dr. Nilay Evcil’den çıktı. Başta Prof. Dr. Ayşen Akpınar ve Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Öztürk olmak üzere yazarların bir bölümü kitabın oluşması için yoğun çaba harcadılar. İletişimi Doç. Dr. Ebru Karahan sağladı.
Kitap kapağı olarak Sayın Erol Abiral’in özel kolleksiyonunda bulunan ve İbrahim Çallı’nın pek de bilinmeyen bir yağlıboya portresi kullanıldı.
Atatürk’ün bu tablodaki çatık kaşları belki de bugünlere olan kızgınlığının o zamandan tahmin edilmiş ifadesidir. Bu tablonun fotoğrafını, kitabın içinde de ilginç bir aile anısı bulunan tanınmış fotoğraf sanatçımız Ersin Alok çekti.
Kısacası kitap bir imeceyle hazırlandı, yayına sunuldu. Atayurt Yayınları da sert kapaklı, başarılı bir kitap çıkardı. Her yazının arkasında yazarının özgeçmişi ve kitabın sonunda ayrıntılı bir dizin bulunmakta.
Çoğu akademisyen olan yazarların her biri kendi ilgi ve meslek alanlarında Atatürk’ün yaptığı ya da onun sayesinde yapılan katkıları derlediler. Zengin bir içerik meydana geldi.
Atatürk’ün gençliğinden beri çağdaş bir toplum özlemi içinde olduğunu, bu konuda okuduğunu, düşündüğünü biliyoruz.
İşte ulu önderin, çağdaş toplum, çağdaş devlet ve özgür, onurlu birey yaratma özleminin tüm devrimlerine nasıl yansıdığını göreceğiz bu kitabı okurken.
Yazılara kısa göz atarsak, Ayşen Akpınar, “Atatürk’ün Çağdaş Toplum Tasavvuru: Bilimin Öncülüğünde Ulusal Eğitim” başlıklı yazısında, Mustafa Kemal’in nasıl bir çağdaşlaşma planı uyguladığını ülkemizdeki eğitimin tarihsel gelişiminden başlayarak geniş bir perspektifle ele alınıyor.
Osmanlı’nın bazı eğitim kurumlarının Cumhuriyet’in çağdaş kurumlarına Atatürk’ün hedefleri doğrultusunda dönüşümü anlatılıyor, eğitimin Atatürk’ün tüm devrimleriyle olan kopmaz ilişkisi, toplumsal sorunlarımızın çözümünde ulu önderin eğitim politikasının önemi yansıtılıyor.
Gamze Özkaptan Alptekin, “Cumhuriyetin ilk yıllarında sürdürülebilir kalkınmanın temelleri eğitim öğretim ve köy enstitüleri” adlı yazısında, Köy Enstitülerinin sosyal yapıya ve milli eğitime neler kazandırdığını anlatarak bu enstitüleri sürdürülebilirlik kavramı açasından değerlendiriyor.
Neslihan Aydın Yönet’in, “Cumhuriyet Döneminde Köy Ortaokullarının kırsal gelişime etkisi- Piraziz Şeyhli Köyü Örneği” başlıklı çalışmasında, Atatürk’ün eğitim anlayışı ve bu anlayışa bağlı atılan adımlar ayrıntılı bir biçimde anlatılıyor. Bir ulusun kuruluşunu ve gelişimini eğitimin biçimlendirdiği gerçeğinden hareketle Cumhuriyet’in ilk yıllarında özellikle eğitim öğretim alanında kurulan tüm okulları, alınan kararları ve çıkarılan kanunları buluyoruz bu yazıda.
Deniz Arslan Hindioğlu’nun, “Atatürk Döneminden Günümüze Tarım Politikaları” başlıklı yazısında Ülkemizde tarımın tarihini ve tarım potansiyelinin nasıl yanlış kullanıldığını, her dönemdeki verilerden üzüntüyle görebiliyoruz.
Ayşin Şişman, “Gelenekselden Modern Yaşama Toplumsal Hayatta Kadın” başlıklı yazısında Cumhuriyet’e kadar olan dönemdeki kadın dergi, gazete, dernek ve örgütlerine değinmekte, ama özellikle Türk Ocakları, Türk Kadınlar Birliği ve Halkevlerindeki kadın gücünden, etkisinden, hareketinden ayrıntılı bir biçimde söz ediyor.
Neslihan Dostoğlu’nun “Atatürk ve Endüstrileşme: Bursa Örneği” başlıklı yazısında İzmir İktisat Kongresiyle başlayan ekonomi hareketlerini, önce liberal sonra devletçi ekonomi politikalarını, Bursa’nın son yüz elli yıl içindeki gelişmelerini anlatıyor, sanayi ve mimari mirasın korunmasının önemine eğiliyor.
Resim: İBRAHİM ÇALLI
Nur Taviloğlu, “Nuri Bey ile Mustafa Kemal’in Sohbeti” başlıklı yazısında Atatürk’ün “Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal” adlı kitabını nasıl yazdığından, bastırdığından söz ediyor. Atatürk’ün henüz 33 yaşında genç bir kurmayken yazdığı bu kitabın onun olayları kavrama, kültür birikimi, mantığı ve ruhuyla nasıl gelişmiş bir kişilik olduğunu görüyoruz.
Ekrem Özdemir, “Atatürk Dönemi Savunma Sanayi ve Kırıkkale Fabrikaları” adlı yazısında savunma sanayimizin ayrıntılı bir tarihini vererek Kırıkkale Silah fabrikasını anlatıyor.
Sevgi Onay’ın “Cumhuriyeti aydınlatan güneş: Atatürk’ün sağlık bakanlığı 100 yaşında” başlıklı yazısında kapsamlı bir biçimde Osmanlı’nın son döneminde cılız sağlık hizmetlerinden günümüz bilimsel sağlık hizmetlerine gelinen yolu izliyoruz.
“Erken Cumhuriyet Döneminde Kent ve Siyaset: Ulus İnşasının Mekânsal Politikaları” yazısında, Modern mimarlık ve şehirciliğin yeni ve modern bir toplum yaratmadaki önemini ve bu alanda yapılan tüm yeniliklerin de Atatürk’ün devrimlerinin yansıması olduğunu belirtiyor. Kentleşme biçiminin sanayileşme ve planlamayla ilişkisini anlatıyor.
Ö. Sıla Durhan, “İstanbul’u Planlama Deneyimleri: Cumhuriyetin İlk Yıllarında Yabancı Uzmanlar” adlı çalışmasını oldukça çok sayıda belgeye dayandırmış ve İstanbul’un planlanmasında geç Osmanlı döneminden Cumhuriyetin kuruluş ve gençlik yıllarına dek ne çok değişikliklerin yapılmış olduğunu sergiliyor.
Hale Gezer, “Kent Meydanlarımızda Tüm Zamanların Değişmez yapıtları; Atatürk Anıtları “Heykeltraş Hüseyin Gezer Atatürk Anıtları Üzerinden” başlıklı yazısı, kent-meydan-anıt ilişkileri konusunda düşünmemizi sağlıyor. Meydan kavramının kent için anlamını, modernleşmeyle meydan ilişkisinin kavramsal bağından söz ederek Cumhuriyetin kentsel kimliği nasıl değiştirdiğini anlatıyor, Gezer’in Atatürk anıtlarını ayrıntılarıyla tanıtıyor.
Sinan Polvan, “Genç Cumhuriyet’te Heykel ve Yabancı Sanatçılar” başlıklı yazısında eski Sanayi Nefise Mektebi’nin ilk heykel öğrencilerinden ve hocalarından söz ederek ilk birkaç kuşak heykelcimizi Atatürk anıtları ile birlikte tanıtıyor ve Atatürk anıtlarını yapmak üzere görevlendirilen yabancı heykelcileri anlatıyor.
Atatürk’ü sanatsız düşünmek mümkün mü? “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” diyen bir devlet kurucusunun bu sözleri o devlet için güneş kadar parlak bir müjdedir aslında.
Banu Manav, “Atatürk’ün Güzel Sanatlara Bakışı” adlı yazısında, Mustafa Kemal’in gençliğinden beri ilgilendiği ve izlediği tüm sanat dallarını ülkenin kültür devriminin bir parçası olarak nasıl ele aldığını ve tüm sanat alanlarında ön açıcı girişimlerini, desteklerini, kurduğu sanat kurumlarını anlatıyor.
Nilüfer Çatak Oylum’un “Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi Çağdaş Kültür-Tasarım anlayışı” başlıklı yazısı, Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken bir yandan da ülkenin kültürel yapılanması üzerine nasıl akıl yorduğunu, çağdaş ulusların geçtiği sanat ve tasarım aşamalarını nasıl özümseyerek ülkesini büyük bir sıçramayla onlarla aynı güncel platforma taşımadaki başarısını özetlemekte.
“Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür Bir Toplum Yaratmada Sanat” adlı yazısında Murat Tuncay, Atatürk’ün çağdaş bir toplum kurmada kültür devriminin önemini; sanatın, bilimle birlikte toplumun yaratıcı gücünü oluşturduğunu vurgulayarak Tiyatronun, opera ve balenin kuruluşu ile gelişimini anlatıyor.
Oğuz Makal, Atatürk’ün sinema ile olan ilişkisini ayrıntılarıyla anlattığı “Atatürk ve Sinema” başlıklı yazısında hem Atatürk’ün izlediği filmlere, hem katkıda bulunduğu yapımlara belgeleriyle yer veriyor. Yazıda, Muvahhid’in, Muhsin Ertuğrul’un sinemaya başlaması, Nur Baba filmine verilen tepkinin tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kanununa yol açması gibi ilginç olaylar da yer alıyor.
Atatürk’ün kültür devriminin önemli bir parçası olan müzikteki yenilikleri ele aldığı “Atatürk’ün Müzik Devrimi” başlıklı yazısında Gülper Refiğ, Adnan Saygun’un Özsoy Operasını 27 günde besteleyişinden ve sahneye koyuşundan başlayarak çağdaş Türk bestecilerinin başarılarını anlatmakta.
Ümran Topçu, “Atatürk ve Şiir” adlı yazısında, Atatürk’ün yazmış olduğu beş şiirden söz ederek, şiir yazmasına neden olan duygu dünyasına değiniyor. Onunla ilgili yazılmış şiirlerden kendi seçtiği onunu da yazısına alıyor.
Gönül Bakay, “Atatürk ve Çocuklar” başlıklı yazısında, kendisinin bizzat Atatürk’le çocukken karşılaşmış olan kişilerden 2008-2010 yıllarında derlediği anıların bir bölümünü almış.
Aralarında Ülkü Adatepe, Nilüfer Gürsoy, Halil İnalcık, Özden İnönü Toker, Macide Tanır, Teoman Özalp gibi tanınmış insanların da olduğu çok sayıda kişiden kaydedilmiş ilginç anılar, bize Atatürk’ün, Cumhuriyete çocukların ve gençlerin sahip çıkacağı inancını, onlara duyduğu sevgiyi gösteriyor.
Sühendan Kumcu’nun “Atatürk’ün Sofraları” başlıklı yazısı, Atatürk’ün sevdiği yemeklerden, sofra kültüründen ve özellikle bu sofraların memleket meselelerinin konuşulduğu, çözüldüğü bir mekân olduğundan söz ediyor. Atatürk’ün yakın dostlarının anıları ve incelemelerden derlenen yazı, Atatürk’ün sofrayı bir kültür, düşünce ve eğitim mekânı olarak gördüğünü gösteriyor.
Murat Görgülü, “Şişli Atatürk Evi” başlıklı yazısında, Atatürk’ün Şişli’de, müze haline getirilmiş evini anlatıyor. Evin, Atatürk tarafından kullanıldığı dönemleri, kendisinden sonra el değiştirmesini, geçirdiği onarımları, mimarisini, dekorasyonunu ve müzeye dönüştürülmesini, evde bulunan eşyayı ayrıntılarıyla tanıyoruz.
“Türkiye’de ve Dünyada Atatürk Üzerine Yer Adlandırmaları” başlıklı yazısında Ayşe Nilay Evcil, Atatürk’ün adının verildiği kent parçalarını, cadde, sokak, meydan, bina, vb. inceliyor.
Dünyada Atatürk adının verildiği kent parçalarına, Atatürk heykel ve büstlerine ilişkin de tatmin edici bir döküm yapan Evcil, Atatürk’ün tüm dünya için, ezilen uluslar için ne kadar önemli bir insan olduğunun, kadın hakları konusunda tüm doğuda ilk hareketi başlattığının altını çiziyor.
Ersin Alok, “Mustafa Kemal Atatürk ve Babam Seyfi Alok” başlıklı anı yazısında babası Seyfi Alok’un General Trikopis’i teslim alarak Atatürk’ün önüne çıkarmasını, hava kuvvetlerinin ilk pilotlarının arasında yer almak üzere yetiştirilmesini anlatıyor.
Kitabın son yazısı önemli bir kültür insanına ait. İlhan Tekeli, “Türkiye Kurucu Babasıyla ilişkisini Nasıl Kurguluyor” başlıklı yazısında, Toplumun Atatürk’le ilişkisini tanımlıyor.
Başından başlayarak, Atatürk’ün bu başarıları elde etmesini sağlayan kişiliğini ve bugüne dek gelen dönemler içinde Atatürk’le ilgili tartışmaları dönemlerin özelliklerine bağlı olarak analiz ediyor ve bu ilişkinin nasıl normalleşebileceği üzerinde düşünüyor.
Benim de sunuş yazısını yazmakla onurlandığım bu ortak kitabı, her aşamasında Atatürk’ün dehasını da gördüğümüz Cumhuriyetimizin kurulması ve gelişmesinin farklı açılardan bir incelemesi olarak
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği