Tufan Kıymaz: ‘Stoacılık, temelde bir yaşam felsefesidir’
Binlerce yıl önce batan bir gemi dünyada binlerce insanı etkileyecek desek ne düşünürdünüz? MÖ 334 yıllında dünyaya gelen, 20’li yaşlarında “kraliyet moru” olarak bilinen boyanın ticaretini yaparken gemisinin sulara gömülmesiyle kendini felsefeye veren ve Stoa Okulu’nu kuran Kıbrıslı Zenon bugün ‘Bilişsel-Davranışçı Terapi’ye ilham veren ilkelerin yaratıcısıydı. Kıbrıslı Zenon - Mutluluk Hayatın Dirençsiz Akışıdır (Destek Yayınları) kitabının yazarı, Bilkent Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tufan Kıymaz Zenon’u ve Stoacılığı anlattı.
‘ANLAMA ARZUSUYLA FELSEFEYE YÖNELDİ’
- Zenon’un felsefeyle tanışması nasıl oldu? Buradan hareketle sizce insanı “felsefe yapmaya” iten şeyler nelerdir?
Zenon, bir gemi kazasında tüm servetini kaybettikten sonra hayatın anlamını ve amacını sorgulamaya başlamıştı. Bu sorgulama onu felsefe öğrenmeye itti. Özellikle Sokrates’in felsefeyi bir yaşam tarzı olarak gören yaklaşımı onu çok etkiledi.
Bu yaklaşıma göre, felsefe kitap sayfalarının ya da okul duvarlarının arasına hapsolmuş bir bilgi yığını değil, hayatın içinde, günlük karar ve eylemlerimizle iç içe geçmiş bir bilgelik, akla dayalı bir yaşama biçimidir.
Genel olarak, insanı felsefeye iten şeyin anlama arzusu olduğunu söyleyebiliriz. Anlamak istediğimiz şey ampirik yöntemlerle soruşturulabilecek bir şeyse, bilime yöneliriz.
Fakat eğer sorduğumuz sorular gözlem ve deneyin yardımcı olamayacağı kadar derin sorularsa, ki anlam ve değere dair sorular genelde böyledir, ve bu sorulara dogmatikçe değil aklımızı kullanarak cevap aramak istiyorsak, felsefe yapacağız demektir.
‘STOACILIĞA GÖRE İYİ YAŞAM ERDEMLİ YAŞAMDIR!’
- Stoacılık temelde bize neyi anlatır?
Stoacılık, temelde bir yaşam felsefesidir. İnsanın varoluşsal konumunu ve doğasını göz önünde bulundurarak, “iyi yaşam”ın ne olduğu ve ona nasıl ulaşılabileceği sorularını merkeze alır. Stoacılığa göre iyi yaşam, erdemli yaşamdır. Erdemden kasıtları da asıl olarak bilgeliktir, insanın seçim ve davranışlarında somutlaşan, insanın karakterinden dünyaya taşan bir bilgelik. Bilgece yaşam, insanın akılcı ve toplumsal doğasına uygun yaşamdır, ve insanın huzurlu ve mutlu olması buna bağlıdır. Bilge bir insanın mutluluğu dış koşullara endeksli değildir, tam tersine mutluluğu kendi erdemli davranışlarında bulur. Stoacılıkta kişinin kendi çıkarı ile başkalarının çıkarı arasında çatışma görülmez, çünkü başkalarına yardımcı olarak kendimizi daha erdemli (ve dolayısıyla daha huzurlu) olma yolunda şekillendiririz, yani başkasına yapılan iyilik aynı zamanda kişinin kendisi için de iyidir.
- Bugün üstesinden gelmekte zorlandığımız en büyük problemler için Stoacılık bize neler önerir? (Korku, kaygı, ölüm vs.)
Stoacılara göre, en yaygın hatalarımızdan biri gücümüz dahilinde olan şeylerle olmayan şeyler arasındaki ayrımı görmezden gelmemiz, gücümüz dahilinde olmayanları değiştirmeye çalışmamız, gücümüz dahilinde olanlar karşısında ise pasif kalmamızdır. Eğer bir şey benim gücüm dahilinde değilse onun hakkında duyacağım kaygı tamamen yararsız olacaktır; fakat o şey benim gücüm dahilinde ise yine onun hakkında kaygılanmak gereksizdir, çünkü zaten o şeyi değiştirebilirim. Stoacılara göre, gücümüz dahilinde olanlar yalnızca kendi seçim ve eylemlerimizdir, ve kendi seçim ve eylemlerimize odaklanıp mümkün olduğunca erdemli şekilde yaşamayı amaçlarsak, bunu gerçekleştirmek de gücümüz dahilinde olduğundan, hayal kırıklığına uğramadan yani huzurlu bir şekilde yaşamak da elimizde olacaktır.
Zenginlik, itibar, hatta sağlık bile tam anlamıyla kişinin gücü dahilinde değildir, bunlarda son söz kişiye değil dış koşullara aittir. Kişinin gücü dahilinde olan, sağlıklı yaşama uygun seçimler yapmak ve davranışlarda bulunmaktır, fakat yine de elinde olmayan sebeplerden dolayı sağlığı bozulabilir. Erdemli yaşam amacına ulaşmak ise tamamen kişinin elindedir. İyilik ve kötülük, Stoacılara göre, kişinin başına gelenlerde değil, kişinin başına gelenlere verdiği tepkilerdedir. Bu da erdemli yaşamın her halükarda mümkün olduğu anlamına gelir. Erdemli insan, tabii ki sağlıklı ve güçlü olmak da isteyecektir, fakat sağlıksız ve güçsüz olmasının onu kötü bir insan yapmayacağını bildiğinden, bu gibi durumlarda bile huzuru bozulmaz. Ölümlü olması da kişinin kontrolü altında olan bir şey değildir. Bilge bir insan bu gerçeği kabullenir ve gücü dahilinde olana, yani iyi ve erdemli bir hayat yaşamak için yapması gereken seçim ve eylemlere odaklanır.
- Stoacılık insanı nasıl ele alır?
Antik Stoacılar panteistti. Evrenin akıl sahibi bir varlık olduğuna inanıyorlar ve onu “Tanrı” olarak adlandırıyorlardı, o yüzden de insandaki aklın kutsal olduğunu ve akılcı bir hayatın aynı zamanda tanrısallığa yaklaştıran bir hayat olduğunu düşünüyorlardı. Çağdaş Stoacılar ise genelde panteizmi kabul etmiyor, fakat yine de insanın aklını en merkeze alıyorlar. Neden? Çünkü diğer hayvanlarla da paylaştığımız birçok içgüdü, dürtü ve duygularımız var, fakat insan dışı hayvanların aksine, biz bu dürtülerimizi ve duygularımızı aklen yargılayıp, hangilerine uymanın doğru hangilerine uymanın yanlış olduğuna karar verebiliyoruz. Yani, bir türün doğasında akıl ortaya çıktığında artık o türün doğası akıl haline geliyor. Bu yüzden de Aristoteles “İnsan düşünen hayvandır” diyor. Stoacılığa göre de insanın doğası en temelde akılcıdır, akletmeyi reddeden bir insanı uçmayı reddeden bir kartal gibi düşünebiliriz.
Stoacılıkta insan doğasının bir diğer önemli unsuru da toplumsallığıdır. İnsanın varlığı ve kimliği ancak toplum içerisinde anlamlıdır. Bir dağ başında tek başınıza yaşamaya karar verseniz bile yine çocukluğunuzda öğrendiğiniz dili kullanarak düşüneceksiniz. Toplumu içinizden çıkarıp atamazsınız.
Stoacılar için erdemli yaşam, insanın akılcı ve toplumsal doğasına uygun yaşamdır, hem kendine hem başkalarına huzur veren insanın yaşamıdır.
‘STOACILIKTA AMAÇ KİŞİSEL DÖNÜŞÜMDÜR!’
- Bilişsel davranışçı terapide Stoacılıktan nasıl izler buluruz?
Bilişsel davranışçı terapinin kurucuları sayılan Albert Ellis ve Aaron Beck, bu terapi anlayışının temelinde yatan “psikolojimizi etkileyen dış olayların kendileri değil, onları nasıl anlamlandırdığımızdır” görüşünü Antik Stoacılara dayandırıyor. Albert Ellis, Stoacı filozof Epiktetos’tan ilham aldığını özellikle vurguluyor.
Antik Stoacılıkta bilişsel-davranışçı terapinin ruhuna uygun birçok pratik vardı. Stoacılıkta amaç kişisel dönüşümdür. Akla uygun erdemli bir yaşama sahip olmak, ancak bilge ve erdemli bir insana dönüşmekle olur. Bu dönüşüm de alışkanlık yönetimi, ve dolayısıyla bilişsel ve davranışsal pratikler gerektirir. İyi insan olmaya giden yol, iyi düşünüp iyi eylemekten geçer. Alternatif bir yol da yoktur. Seneca’nın da dediği gibi, “kimse şans eseri bilge olmaz.”
BİLİŞSEL VE DAVRANIŞSAL EGZERSİZLER...
- Stoacılığı bir yaşam tarzı olarak benimsemek isteyenlere ne gibi egzersizler önerirsiniz?
Antik Stoacılar psikolojik olarak güçlenmek ve dört temel erdem yolunda, yani daha bilge, daha adil, daha cesur ve daha ölçülü bir insana dönüşme yolunda ilerleme kaydetmek amacıyla çeşitli bilişsel ve davranışsal pratik ve egzersizleri uyguluyorlardı. Bir örnek vereyim. Bir tür farkındalık (mindfulness) meditasyonu tarzında, haftada birkaç gün özel olarak vakit ayırıp başlarına gelebilecek sıkıntıları göz önünde bulundurma, zihinde canlandırma egzersizi yapıyorlardı. Bu hem zor durumlara karşı bir tür hayali tatbikat neticesinde hazırlıklı olmalarına hem de hayatın değiştiremeyecekleri gerçeklerini metanetle kabullenmelerine yardımcı oluyordu. Başlarına gelebilecek bu sıkıntıların onları kötü bir insan yapmayacağını, erdemin yalnızca kendi seçim ve eylemlerinde olduğunu da kendilerine hatırlatmış oluyorlardı. Fakat bu egzersiz herkese uygun olmayabilir, mesela travmatik bir deneyim yaşamış bu insanın buna benzer deneyimleri gözünde canlandırmasının olumlu değil tam aksine olumsuz etkileri olabilir. O yüzden bu tür egzersizleri herkesin her şart altında uygulayabileceği bir liste şeklinde sunmak doğru değil bence. Ben “Kıbrıslı Zenon - Mutluluk Hayatın Dirençsiz Akışıdır” kitabında bu egzersizlerden kısaca bahsettim, ama burada önemli olan, kişisel gelişimi bir proje olarak önümüze koymamız ve elimizdeki en güncel bilimsel bulguları göz önünde bulundurarak ve kendimizi gitgide daha iyi tanıyarak erdem yolunda ilerlememizdir. Ve şanslıyız ki bunun için elimizde modern psikolojinin delillerle desteklenen yöntemleri var. Stoacılığın en önemli vurgusu, bu tür egzersizlerin daha zengin olmak, insanları daha iyi manipüle etmek gibi amaçlar için değil daha erdemli bir insan haline gelmek için kullanılmasıdır. Bu da, yukarıda da belirttiğim gibi, huzuru ve mutluluğu beraberinde getirecektir.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 6 asker şehit olmuştu
- Naci Görür'den korkutan uyarı