Hüzün ve Ayrılık

İDOB’un yeni temsillerinde bu kez konular: Hacı Bektaş, balet Yunus rolünde dans ediyor ya da Türk mitolojisinden şamanlar, ruhlar ve kaderin buluşmasına izin vermediği âşıklar, Alaz ile Cemre, gölde ölüyor. Baharda neşe yok.

Yayınlanma: 22.03.2022 - 04:00
Hüzün ve Ayrılık
Abone Ol google-news

Süreyya Opera Sahnesi’nde bale izlemek, küçük sahnesine karşın, büyük zevktir. Salon o kadar keyifli ki insan kendini Viyana’da zannediyor! Çetin Işıközlü’nün birer perdelik iki balesiyle seyircisiyle buluşan İstanbul Devlet Opera ve Balesi biri neoklasik, diğeri modern bale ve Türk kültür dünyası içerikleri ile nerede olduğumuzu hatırlatıyor; Viyana değil İstanbul, Türkiye: “Yunus Mânâ” ile başlayan gösteri, hayli ağır bir içerikte. Hacı Bektaşi Veli, Taptuk Emre, Bacım Sultan gibi karakterlerle “Bana Seni Gerek Seni” melodisi eşliğinde aşk var ama hangi aşk? Mana arayışı ile sonlanan eserde Yunus’u canlandıran Çağatay Özmen çok başarılı. Oyundan sonra arkadaşlarını izlemek için salona gelen Çağatay’ı kutlarken dansı ne kadar sevdiğini hissediyorum. Ne ki gerek müziği, gerek içeriği, gerek kostüm, baleye aşina olmayanlar için zor.

KADER DEĞİŞMİYOR

Alaz ile Cemre ise mitolojik bir öyküden hareket etmekle birlikte en azından tasavvufu işlemediği için dansla anlatması çok daha kolay, müziği daha hareketli ve dekor ve kostüm daha iç açıcı olduğu için izlemesi ve anlaması daha kolay olduğundan daha çok alkış aldı. Batur Büklü (Alaz) ve Berfu Elmas’ın (Cemre) sergilediği kavuşamayan âşıkların dansları ise ne kadar hüzün verici. Bir o kadar da dansa elverişli! İster bale olsun, ister müzik, ister sinema, aşk ve ayrılık, vazgeçilemeyen tema; masallar mutlu sonla bitse, Şamanlar sevenlerin kaderlerinin ayrılık olmadığını görse fallarda? Cemre’nin bir yaralı beyaz kuğu gibi dansı ile göz kamaştırmasına karşın iki eserde de başrollerin baletlerde olduğu, balede pek rastlanan bir durum değil. Genellikle başroldeki balerinleri kaldırıp indirmekle uğraşan baletlerin bu kez sahnede acı çekmesi, bana tarihe geçmiş ünlü baletleri ve koreografları anımsattı, Bejart, Nureyev gibi. Gençlerimiz çok başarılıydı ve alkışı hak ettiler. İki eserin librettosu ise acaba Ankara’dan yukarılardan “Türk kültüründen eserler yazın, biraz tasavvuf da olsun, Şaman da” mı talebi geldi diye düşündürmedi değil.

Genç seyircilere baleyi sevdirmek istiyorsak, güncele ve neşeye daha çok yer versek? Güncel dünyada yeteri kadar dram varken... 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler