Maureen Murdock ile bütüne giden yolculuk!

Maureen Murdock, Kadın Kahraman’ın Yolculuğu’nda (Çeviren: Ayşe Deniz Yurdakul / Beyaz Baykuş Yayınları) dişil mitleri, Tanrıçaları, kadınsı rüyaları, sezgileri ve iç güdüleri kullanarak kadın kahramanını erkeğinkine paralel fakat yepyeni unsurlarla bezenmiş bir yolculuğa çıkartıyor. Kahramanın “dışarıdaki dünyayı” ya da “iş” dünyasını kendisine öğretildiği gibi eril değerler üzerinden kurgulamak zorunda olmadığını, iş hayatında ve ev dışındaki her alanda dişil değerlerin de eril değerler kadar önemli ve hayati olduğunu anlar, dişille barışacağı bir yolculuktur bu.

Yayınlanma: 14.08.2022 - 00:01
Abone Ol google-news

GÖMÜLÜ KADINLIK!

Maureen Murdock, Joseph Campbell’in Kahraman’ın Yolculuğu kitabında anlattığı arketipik yolculuğun kadınları dışladığını fark ettiğinde Kadın Kahraman’ın Yolculuğu’nu (Çeviren: Ayşe Deniz Yurdakul / Beyaz Baykuş Yayınları) yazmaya karar verdiğini söylüyor. Murdock kitabında dişil mitleri, Tanrıçaları, kadınsı rüyaları, sezgileri ve iç güdüleri kullanarak kadın kahramanını erkeğinkine paralel fakat yepyeni unsurlarla bezenmiş bir yolculuğa çıkartıyor.

Murdock’un Kadın Kahramanı da Campbell’in erkek kahramanı gibi yolculuğuna kendini aramak için çıkıyor. Kadın kahramanın yolculuğunun erkeğinkinden farkı ise kadının bu yolculuğu aslen hâlâ kendi içinde olan fakat içsel ve dışsal sebeplerden dolayı ruhunun derinliklerine gömdüğü, yaraladığı, sakat bıraktığı, karanlık zindanlara hapsettiği dişili tekrar bulmak ve onu özgür bırakmak için yapıyor oluşudur.

Kadın Kahramanın Yolculuğu her ne kadar mistik hedeflere ulaşmak için çıkılan bir yolculuk gibi görünse de yolculuğun asıl nedeni son derece maddeseldir.

Murdock, eril değerlerle örülmüş ve erkekler tarafından tanımlanmış bir alan olan iş dünyasında kendine bir yer edinmeye karar veren kadın kahramanın, bu yere ulaşmak ve bu dünyada başarılı olabilmek için çoğu zaman dişil özelliklerinin kendisine ayak bağı olacağını düşündüğünü söylüyor.

Kitabın doksanlı yılların başında kaleme alındığını da göz önünde bulundurduğumuzda Murdock’un kadın kahramanlarının bugünün koşullarından daha ağır bir patriyarki baskısına maruz kaldığını da unutmamak gerek.

DİŞİLDEN KOPUŞ

Kendini iş alanında kanıtlamaya karar veren kadın kahraman bu iş için rehber olarak en yakınındaki “başarılı” olarak gördüğü eril figürü, çoğu zaman da babayı rol model olarak seçerken, babayla yapılan bu sessiz işbirliği onun eril değerleri kucaklayıp, dişil değerleri bu alanda işlevsiz gördüğü için dışlayıp değersizleştirmesine neden olur.

Kadın kahraman, kendini gönüllü olarak dişil olandan koparırken anneden ve dişili temsil eden hemcinslerinden de uzaklaşıp erille, babayla, ataerkil kurallar ve otorite ile özdeşleşir. Bu da onun hırs, disiplin, rekabet benzeri eril değerleri yüceltip annelik, şefkat, sezgi, içgüdü benzeri dişil değerleri de baskılayıp küçümsemesine yol açar.

Kadın kahraman patriarkın kendisine gösterdiği hedeflere nihayet ulaştığında ise kendisini acı bir sürpriz beklemektedir. Patriarkinin eril mantalite ile / için tasarlanmış ödülleri (arabalar, büyük ofisler / maddiyat vs) kadın kahramanı tatmin etmek için yeterli değildir ve tam bu noktada esas yolculuk başlar.

Bu “ödüller” için cinselliğinden, sezgilerinden, yaratıcı gücünden feragat eden kadın nihayet koşusunu bitirip de ödüllerinin ne olduğunu anlayabilmek için duraksadığında kendisini büyük bir boşluk, amaçsızlık, köksüzlük ve karanlık içerisinde bulmuştur.

ACI, YALNIZLIK, İZOLASYON, BOŞLUK VE HİÇ BİTMEYEN AMAÇSIZLIK!

Murdock, kendini ağır bir depresyon şeklinde ortaya koyan bu duygunun asıl sebebinin kadın kahramanın, kendi yolculuğunu değil, erkek kahramanın yolculuğunu yaşamış olduğunu anlaması ile başladığını söylüyor.

Acı, yalnızlık, izolasyon, boşluk ve hiç bitmeyen amaçsızlık duyguları içine düşen kadın kahraman, kaybettiğini düşündüğü çoktan beridir koptuğu dişil ile olan bağlantısını yeniden kurmak için kendi yolculuğuna çıkar.

Çöller, devler, ejderhalar, dağ başları, kabuslar, uçurumlar, derin sular ile dolu olan bu içsel yolculuk kadın kahramanı hiç durmadan sınarken ona bu dikenli yolda sadece hemcinsleri değil, olumlu eril figürler de destek olur.

Kadın kahramanın zorlu yolculuğunda karşılaştığı büyük acılar ve maruz kaldığı tarifsiz yıkımlar, Haçlı Juhanna’nın anlattığı, mistiğin Tanrı’ya ulaşmak için geçmesi gereken “Ruhun Karanlık Gecesi”ni andırır. Çünkü her iki durumda da yolculuk sürecinde çekilen acı özünde bir “ceza” değil; hedefe ulaşabilmek için ödenmesi gereken bir bedeldir.

TÜM BİREYLER BU YOLCULUĞA ÇIKABİLİR!

Kadın kahramanın en çok korktuğu şeye tamamen teslim olmadan dönüşümünü tamamlaması mümkün değildir. Mistiğin Tanrı’ya teslim oluşu gibi, dişiliğini terk etmiş, küçümsemiş, reddetmiş birey ancak dişile teslim olup onun içinde eriyerek, onu içinde eriterek dönüşür.

Zaten her zaman içinde var olan ama öyle gerektiğine inandığı / inandırıldığı için kendi karanlık kuyularına, derin okyanuslarına hapsettiği dişili, nihayet hapsolduğu yerden kurtaran kadın kahraman bu tekrar birleşme sonucunda sadece dişili değil kendini de özgür kılar.

Yapılan yolculuğun sonunda kadın kahraman da mistik de kendisini değiştirenin ulaşılan yer değil gidilen yol olduğunu anlar.

Kadın kahramanın yolculuğu sadece biyolojik kadınlar için tasarlanmış değildir, dişil yönlerini reddeden ve onunla tekrar buluşmak isteyen tüm bireyler bu yolculuğa çıkabilir.

Yolculuğun sonunda kahraman “dışarıdaki dünyayı” ya da “iş” dünyasını kendisine öğretildiği gibi eril değerler üzerinden kurgulamak zorunda olmadığını, iş hayatında ve ev dışındaki her alanda dişil değerlerin de eril değerler kadar önemli ve hayati olduğunu anlar, dişille barışır.

Yolculuğunu tamamlayıp dönüşen her kadın, dünyanın da kendisi ile birlikte değişip dönüşmesi için gereken adımı atmaktadır. Maureen Murdock ise tüm yolculuk boyunca kahramanının yanında durup ona bu karanlık gecede yol arkadaşlığı yapmaktadır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler