Atatürk, Cumhuriyeti vicdanında sır gibi sakladı
Tarihçi-yazar Sinan Meydan Cumhuriyet'in sorularını yanıtladı.
Tarihçi-yazar Sinan Meydan, Cumhuriyet fikrinin Atatürk’ün zihninde aşama aşama geliştiğini belirterek, Cumhuriyet kuruluşunun ülkenin şartlarına uygun bir zamanlamada Atatürk tarafından ilan edildiğini belirtti. 95. yıldönümünde her şeye rağmen Cumhuriyetin temellerinin çok sağlam olduğunu belirten Meydan, çünkü Cumhuriyetin “bağımsızlık savaşının kızgın ateşinde harlandığının” altını çizdi.
Meydan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şunlar:
-Atatürk’te Cumhuriyet düşüncesinin filizlenmesinde hangi fikir insanlarının ve olayların rolü oldu?
Meydan: Atatürk, Cumhuriyet fikriyle gençlik yıllarında okuduğu kitaplarla tanışıyor. Özellikle Cumhuriyetçi Fransız aydınlarının Atatürk üzerindeki etkisi büyük... Örneğin Atatürk, Harp Okulu yıllarından itibaren J. J. Rousseau’dan etkileniyor. Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, Atatürk’ün bu tür fikirsel etkileşimlerde kendi özgün çıkarımını da yaptığı gerçeği. Atatürk, Türkiye’yi Cumhuriyete taşırken sadece Fransız modelinden esinlenmiyor. Atatürk’ün zihninde “Cumhuriyet” fikrinin ete kemiğe bürünmesinde yerli-milli kökler de var. Öncelikle Atatürk, İslam tarihinde, dört halife devrindeki “meşveret” uygulamasının “bir tür Cumhuriyet” olduğunu söylüyor. Böylece “Cumhuriyetin” din dışı olduğunu düşünen muhafazakâr kitlelere, cumhuriyetin dine aykırı olmadığını anlatmaya çalışıyor. İkincisi, Anadolu’da 1290-1354 yılları arasında var olduğu iddia edilen Ankara Ahi Cumhuriyeti’nden esinlendiğini ifade ediyor. Ayrıca 1913’te Batı Trakya’da kurulan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nden ve 1919’da Kars’ta kurulan Güneybatı Kafkas Cumhuriyeti’nden habersiz olması da düşünülemez. Bu son iki cumhuriyetten ilki Bulgarlarca ikincisi İngilizlerce kısa sürede yıkılıyor. Bu iki başarısız Cumhuriyet denemesi Atatürk’e, tam bağımsız olmayan bir ülkede Cumhuriyet ilan edilemeyeceğini düşündürmüş olmalı...
x
-Atatürk’ün zihninde Cumhuriyet fikri ne zamandan beri vardı?
Meydan: Tam bir tarih vermek zor. Fakat Atatürk’te “Cumhuriyet” fikrinin gelişiminde II. Abdülhamit istibdadının çok özel bir yeri var. Atatürk de, döneminin bütün asker-sivil istibdat karşıtları gibi öncelikle Abdülhamit’e karşı “hürriyet” (özgürlük) mücadelesi veriyor. Atatürk, Harp Okulu’nda ve Harp Akademisi’nde öğrenciyken “hürriyet mücadelesi” vermeye başlıyor. Harp Okulu arkadaşlarından Asım Gündüz’ün anlattıklarına göre Atatürk okulda cuma akşamları arkadaşlarına gizli gizli konuşmalar yapıyor, o konuşmalarda genelde “hürriyetten” söz ediyor. Atatürk, o yıllarda gizli gizli yatakhanede “hürriyetçi” aydınların eserlerini okuduğunu sonradan bizzat ifade ediyor. Hatta okulda bir de gazete çıkarmaya teşebbüs ediyor, orada da “hürriyetçi” fikirleri yaymaya devam ettiği için tutuklanıyor, kısa bir süre hapis yatıyor. Demem o ki, aslında Atatürk’te “Cumhuriyet” fikri doğrudan doğruya “Cumhuriyet” olarak değil, Abdülhamit istibdadına karşı “hürriyet” mücadelesi şeklinde ortaya çıkıyor.
Hürriyeti dönüştürdü
Atatürk’ün asker-sivil diğer “istibdat karşıtı” ve “hürriyetçi” arkadaşlarından farkı şu: O, diğerlerinin yapamadığını yaparak Abdülhamit’e karşı verilen “hürriyet” mücadelesini, genel olarak saraya/sultana karşı “Cumhuriyet” mücadelesine dönüştürmeyi başarıyor. Osmanlı aydınlarında bile “hürriyet” fikrinin “Cumhuriyet” fikrine evrildiğini gösteren somut bir kanıt yok. Atatürk dışındaki “hürriyetçiler”, sadece meşrutiyetle yetinirken Atatürk, meşrutiyeti asla yeterli görmüyor. İşte Atatürk, meşrutiyeti aşan bir idare ararken doğal olarak Cumhuriyetle tanışıyor.
-“Milli Mücadele aynı zamanda bir Cumhuriyet mücadelesidir” diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Meydan: Milli Mücadele başlarında, emperyalist işgale karşı saraydan/sultan bağımsız halk direnişi Atatürk’ün dikkatini çekiyor. Halkın belli bir kesiminin padişahın ağzına bakmadan kendi kendine harekete geçmesi, mitingler yapıp yerel kongreler düzenleyip Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurup hakkını, hukukunu savunmaya başlaması, Atatürk’ü etkiliyor. O, bu haklı halk direnişini, “milli egemenlik” olarak formüle edebileceğini düşünüyor. Kongreleri toplama şekli, Ankara’da halk temsilcilerinden oluşan bir meclis açması, halkçılık programını yayımlaması, 1921 Anayasası’nı kabulü, daha Lozan imzalanmadan saltanatı kaldırması Atatürk’ün aslında Türkiye’yi adım adım “Cumhuriyete” taşıdığının somut göstergeleridir.
Açıkça kullanmadı
-Atatürk Milli Mücadele sırasında Cumhuriyetten söz ediyor mu?
Meydan: Milli Mücadele’de Erzurum’da Mazhar Müfit Kansu gibi birkaç arkadaşına gelecekte “Cumhuriyeti” ilan etmeyi düşündüğünü söylüyor, ancak Milli Mücadele bitmeden “Cumhuriyet” kavramını açıkça hiç kullanmıyor. Kendi ifadesiyle Cumhuriyeti, “vicdanında milli bir sır olarak saklıyor.” Çünkü Milli Mücadele’deki birlik bütünlüğü dağıtabilecek bir yanlış anlaşılmaya yol açmaktan korkuyor. Muhafazakâr milletvekillerinin yoğun olduğu I. Meclis’te “Cumhuriyet” sözünü kullanmanın büyük sorunlar yaratabileceğini kolayca görüyor. Ancak Milli Mücadele’nin başından sonuna kadar “üstü örtülü” biçimde olağan-üstü bir Cumhuriyet mücadelesi veriyor. “Cumhuriyet” demiyor, ama daha Amasya’dan itibaren “İrade-i Milliye” diyor. Ankara’ya geliyor, “Hâkimiyet-i Milliye” diyor. Bu adlarla iki gazete kuruyor. 1921 Anayasası’nı “Egemenlik bilakaydüşart milletindir” diye başlatıyor. 1920’den itibaren “halk hükümeti” kavramını kullanıyor.
Nutuk’ta, “Ruhlarının kavrama sınırları biten arkadaşlarım Cumhuriyete gittiğimi anladıklarında bana cephe aldılar” diyor. Cumhuriyet, Atatürk’ün eseridir. Atatürk olmasaydı Türkiye’de 1923’te Cumhuriyetin ilan edilmesi bence imkânsızdı.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke