Aydın Engin

Bayram bitti, artık önümüze bakalım

14 Haziran 2015 Pazar

Yanıldığımı sanmıyorum, bu gazetenin okurlarının büyük çoğunluğunun, eskilerin deyimi ile “kahir ekseriyeti”nin 7 Haziran seçimlerinden beklentisi AKP’nin tek başına hükümet kuramayacak bir güç kaybıyla çıkmasıydı.
Bu oldu.
Daha romantik, düşgücü daha gelişkin olanların beklentisi CHP’nin en azından bir koalisyonla hükümet kurabilmesiydi.
Bu olmadı.
HDP’nin yüzde 10’luk utanç barajını yıkarak Meclis’e girmesi, Kürt siyasal hareketine şiddetten başka mücadele yöntemi bırakmayacak pusulaların boşa çıkarılması isteniyordu.
Bu da oldu.
Galiba AKP seçmeninin bile karabasanına dönüşmüş “başkanlık sistemi” ise “Ben miting meydanlarına çıkar, ekranlarda bir boy gösterir, bir konuşursam her meseleyi halleder; her engeli yıkarım” hesabı yapmış bir garibanın artık rüyasını bile göremeyeceği bir kötü anıya dönüştü…
Bu en güzeli oldu...
Ancak bütün bunların üstünden yedi uzun gün geçti.
Yani bayram bitti.
Şimdi önümüze, geleceğe, siyasal önceliklerimize bakmak gerek.

***

Birkaç gün önceki bir Tırmık’ta “Bu pilav daha çok su kaldırır” diye yazmıştım. Hâlâ da öyle düşünüyorum. Bir hükümet kurulacaksa bu bir koalisyon hükümeti olacak. Azınlık hükümeti formülü ki bence pek ciddi değil“dışarıdan koalisyon” gibidir ve koalisyondan çok daha zayıf bir çözümdür.
Tamam koalisyon zorunlu ama kim kiminle ve hangi koşullarda koalisyon kuracak?
Bu sorunun en azından bu pazar gününde somut, üstünde yorum yazılabilir bir cevabı yok.
Ancak bugünden belli olan, hatta seçimden önce de kestirilebilir bir gerçek var:
AKP 13 yıllık iktidar keyfini kolay kolay bırakıp gitmez.
Gidemez…
Pek çok nedeni var. Ama iki başat nedeni saymak yeterli olsa gerek.
Biiiiir: Korku!..
Evet, korku. Düne kadar yolsuzlukların üstüne örtmek, kamu mülkünün yağmalanmasına yol açmak, kapı aralamakla sınırlı sayılan adi suçlara, gün ışığına çıkarma onuru Cumhuriyet’e ait olan savaş suçu eklendi. Bu vahim ve sonuçları ürkütücü bir suçtur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararı ve onayı olmaksızın bir yabancı ülkeye silah göndermek, bir yabancı ülkede savaşan taraflardan birinin yanında saf tutup mesela onların savaşçılarını güvenli Türkiye topraklarından geçirip savaşın bir başka cephesine taşımak tartışmasız bir savaş ve insanlık suçudur. Bu suçlara da son icat Sulh Ceza Mahkemeleri değil Uluslararası Ceza Mahkemesi, Lahey Adalet Divanı gibi yaptırım gücü yüksek uluslararası hukuk kurumları bakıyor.
Gel de korkma. Bu korku içinde gel de sımsıkı yapıştığın iktidarın elinden kayıp gitmesine razı ol.
İkiiiii: Gücün asıl kaynağı: Parrrrraaaa!..
AKP yurttaş kimliğini, etnik kimliğini ikincil sayıp kendini Müslüman kimliği ile tanımlayan yaygın bir seçmen kitlesinin oylarını alıyor. Buna kemik seçmen deniyor. AKP tepeleri ne halt ederse etsin oylarını ona akıtan bir kitle bu.
Ancak iktidar sadece seçmen yığınlarının oy desteği ile elde edilmiyor. Sandıktan çıktıktan sonra sahiden iktidar olabilmek için sınıfsal bir temele dayanması ve bu temelin sağlam olması gerekiyor. AKP 13 yıllık iktidarı sırasında bu temeli adım adım ördü. Var olan büyük sermaye ile uzlaşma, anlaşmayı yeğlemedi. Hatta onu sık sık karşısına aldı. İktidarını pekiştirdikçe karşısına alma yerini düşmanlığa bıraktı. AKP kendi sermayedar sınıfını yaratmayı yeğledi.
Hatırlayın, 2002’de AKP iktidara geldiğindeMÜSİAD bir sermaye örgütü olarak TÜSİAD’ın yanında bir ikinci lig oyuncusu idi. Hatta kimikibirli TÜSİAD patronları onlardan “Yeşildirek’te dokuma atelyesi, mahalle arasında büyük bakkal” diye dalga geçerek söz etmekteydiler.
Bugünse MÜSİAD üyelerinin kontrol ettiği sermaye ve meta üretimindeki payı henüz eşitdeğilse bile TÜSİAD’la boy ölçüşmeye hazırlanıyor…
Dahası özellikle inşaat sektöründeki büyük müteahhit firmaları artık AKP takımından olan ve olmayanlar diye ayrılmakta ve bu destekten yoksun bırakılanlar oyun dışı kalmaktalar. Onların yerini ise “milletin şeyini şey etmeye” yeminli AKP destekçileri aldı.
Bilmem ne köyünün ilköğretim okulunun kenefinin yenilenmesinden tutun da İstanbul’da 3 havalimanı inşaatına, HES’lerden nükleer santrallara kadar enerji ve inşaat sektörü AKP’yi destekleyen, AKP’nin sırtını dayadığı müteahhitlik hizmeti veren yeni ya da saf değiştirmiş bir sermayedar kesim 7 Haziran’da AKP tek başına iktidar olamayacak diye bütün bu kazanımlardan hemen vazgeçecek öyle mi?
Buna kargalar bile güler…
Örneğin Tayyip Erdoğan “Bu millet beni seçmedi. Ben de iktidarı bırakayım da görsünler günlerini” diye bir öfke nöbetiyle AKP’yi de yedeğine alıp çekilmeye kalksa, sözünü ettiğim irili ufaklı sermayedar kesimler ona dönüp “Hoooop dedik efendi. Hele sen yedek bekle. Biz bir yolunu bulur, AKP’nin hükümetin bir bacağına, hem de en kalın bacağına yine yapışmasını sağlarız” diyeceklerdir…
Başlıkta “Bayram bitti, artık önümüze bakalım” dendi ya, önümüzün pek de aydınlık olmadığını da göz ardı etmeyelim…
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları