Mahmut Şenol

Yüce ruhlar mezarlığı

17 Kasım 2013 Pazar

Kanada’nın batısındaki Alberta eyaletinin, son zamanlarda yıldızı parlayan başkenti Edmonton’da şehrin ortasından geçen nehrin üzerinde, kuzeyi güneye bağlayacak yeni köprü inşaatı ruhlar yüzünden sorun çıkarıyor. Milyonlarca dolara mal olacağı beyan edilen Walterdale Köprüsü, köhneleşmiş eskisinin yerine kurulmak üzere geçen yıldan beri güya inşa ediliyor... Eskisi, 19. yy. sonlarında yapılmış, bizim Haliç Köprüsü misali bir şeydir; paslı demir yığını... Yenisi yapılınca bu eskisi müzeye kaldırılacaktı, ancak inşaat bir türlü tamamlanamıyordu. Zira köprünün Saskatchewan Nehri üzerinde asılı durması için her iki tarafında yapılacak kazı sonucu dikilmesi beklenen ayakları altında Kızılderili mezarlığı bulunuyor. Alberta’da bulunan yirmi bir adet Kızılderili kabilesinin bugünkü üyeleri derhal ayaklanmıştır. “Atalarımızın yattığı mezarlığı gelişigüzel kazamazsınız! Orada ulu Manitu ruhları yatıyor!” diye demediğini bırakmayan Kızılderili ahali bir yandan federal hükümetten kişi başına ayda bin dolara yakın sırf bu toprakların ilk sahipleri oldukları için bunun hatırına karşılıksız yardım alarak yan gelip yatmakta, öte yandan ataları söz konusu olunca mezarlığı, elbette haklı olarak savunmaktadır. Kızılderili ahalinin “yüce ruhlar mezarlığı” diye adlandırdığı yere köprü dikmek kimin aklına hizmet ise bir kez olan olmuş, projeler hazırlanmıştır. Edmonton şehrini ortasından bölen suları azgın nehri, bu noktadan geçtin geçtin, yoksa başka yerlerden köprü bağlaması zordur. Yeni bir yer arayışıyla, kent planlarının baştan sona değişmesi gerekir ki yenilir yutulur lokma değildir. Fakat öte yanda Kızılderili ahali vardır. İki ucu kirli değnek misali zor iştir ve yerel hükümet, kent belediyesi, dahi federal hükümet meseleye dikkatle yaklaşmaktadır. Geçen yıldan beri bir türlü ilerlemeyen inşaatın böylesine habire ertelenmesinin nedeni olarak köprü ayaklarının oturacağı alanda en az 500 yıllık Kızılderili mezarlığı gösterilince bu kez arkeologlar eşliğinde kazı faaliyetlerine girişildi. Arkeologlar, toprağı milim milim kazmaya başladı. Azıcık hızlanacak olsalar, öte tarafta ellerinde davul ve zilleri olan tamtam çalmaya meraklı Kızılderililer vardı... Üniversitelerden yardım istendi, raporlara bakılırsa, nehir kenarında mezarlık en az iki bin yıl öncesine dayanıyordu. Birçoklarına bakılırsa, Amerika’nın kâşifi Kolumbus deyince derhal asabileşen Kızılderililer köprüyü bahane ediyordu. Kızılderili ahalisi birkaç yüzyıl evvelinin adeta öfkesini, intikamını almak ister gibi Avrupa’dan gelmiş Beyaz Adam’a direniyor, köprüye geçit vermemek ısrarında görünüyordu. Öte yandan Beyaz Adam da aslına bakılırsa ortada yoktu: Kanada’nın Hint, Çin, Vietnam, Afrika, Rus- Ukrayna, Arap, İtalyan ve Yunan kökenli, hasılı yetmiş iki milletten hülâsa halkı içinde Beyazlar, azınlığa düşmüştü; Kızılderili hâlâ ruhların eziyetini ondan biliyordu. Bu arada, kazı bölgesinde ortaya çıkarılmış 3 bin kadar yerli halka ait, Aborijinal arkeolojik kalıntıların Alberta Üniversitesi laboratuvarlarına gönderildiği haberi alındı; bir daha kıyamet koptu. Kanada Kızılderilisi atalarından yadigâr bu malların kendilerine teslimini talep ediyordu. Her defasında, sabah güneşiyle Kızılderililer köprü yapıcılarına davul eşliğinde tamtam yaptı; zira orada gömülü ruhların rahatsız edilmemesi gerekiyordu. Aksine, toprağa kazık çakan makineler de bomba gibi saniye sektirmeden patlıyıveriyordu. Barışcıl Kızılderili önderlere göre şayet ruhlar, mesela hayatın devamını sağlayan Nanabozo adlı ruh bu tamtamları duyarsa sorun çıkmazdı, her şey yolunda giderdi. Ciddi ciddi devlet yöneten Kanada’nın Federal ve Alberta’nın yerel hükümetleri ruhlar rahatsız olmasın diye, bu yüzden polis tedbirini kaldırıp Kızılderili ahalinin büyücü, duacı türünden kimi kimsesi varsa inşaat sahasına soktu. Başlarındaki kaz tüylü sembol takı bantları üzerine koruma amaçlı inşaatçı beresini de koymaları gerekiyordu. Kızılderililer buna hayır demedi. Kulak kenarından kaz tüyü sarkan inşaatçı beresiyle araziye çıkıp her bir kemik parçası bulunduğunda tamtam çaldılar. Böyle böyle inşaat güya ilerliyordu. Öte yandan Kızılderili ahalisine destek olan çevreci-yeşilci- feministanarşist- ilerlemeci-duraksamacı-kötümser ve iyimser, yogacı kim varsa, hasılı kendisine ne ad verilirse verilsin protestocular da mezarlık meselesine müdahil olmakta gecikmedi. Şenlikli bir toplumduk! Hep beraber, cümbüş içinde Kızılderililer tamtam çalıp ruhları sükûnete davet ederken yeşilciler nehir üzerine yapılan beton heyulayı protesto etti. Feministler, fırsat bu fırsattır diye köprü inşaatında çalışan birkaç kadın işçinin haklarını savundu. İnşaat yüzünden trafikte bunalmış çoğu, Pakistanlı, Hintli taksi şoförü de korna çalıp durumu protesto etti. Bir türlü demir putrelleri çakılamayan köprü, nehir üzerinde bir kara heyula gibi duruyor. Önümüzdeki yıl bitmesi tasarlanmış köprünün açılışı Kızılderili direnişiyle 2015’e sarkmış bulunuyor. Günde 35 bin aracın geçeceği tahmin edilen köprüyü hayırlısıyla Kanada milletinin istifadesine takdim üzere kurdele kesecek siyasi babayiğit de ortada pek görünmüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüce ruhlar mezarlığı 17 Kasım 2013

Günün Köşe Yazıları