Oğuz Özlem

Değer Bilmek

01 Aralık 2013 Pazar

Sanat bütün uyumları ve her konuda evrenselliği kendinde topladığı için 65 senedir Türkiye’nin yaşadığı iç ve dış tepkilerin her zaman korunağı ve şemsiyesi olmuştur. Cumhuriyet ilkelerinin en önemli kazanımlarından olan Batılı anlamdaki sanatseverlerin ve sanatçıların şimdilerde tedirgin ve üzüntülü olması, Türkiye’nin laik ve gülen yüzü olmanın gururunu yaşayan sanatçıları ve sanatseverleri üzüyor. Bin bir zorluklar sonunda büyük özverilerle kültür ve sanat adına en üst basamaklara tırmanmış kurumlar hakkında, hakkaniyetle düşünülerek karar verilmesi, bu kaos ortamındaki Türkiye’nin imajına dünyada müspet bir soru işareti bırakacaktır. İnsanlarımızda var olan Anadolu kültürünü, bu kültür birikimini daha evrensel bir boyuta getirmek, bu sanat kurumlarıyla olmuştur. Düşüncesi bile insana gurur veren Türkiyemizdeki bu sanatın amacı, topluluğumuza bu kültürün ahlaki değerinin çeşnisini, güzelliğini her ortamda sunmak, ne olursa olsun tuttuğunu koparan bir şekilde de devam ettirmektir. Anadolu insanı düşsel ve fikirsel olarak büyüdükçe içindeki tinsel değerler bir kıvılcımla gün yüzüne çıkar. Anadolu insanı, ilgi uyandıran estetik ve dengeli, hoşa giden değerleri öne çıkarır. Bunların en önemlisi sanattır. Bu anlamdaki sanata olan şaşılacak yetenekleri, her devredeki yakmak yıkmak düşüncelerine rağmen yurtiçi ve yurtdışı kazanımlarla bir gurur tablosudur. Bizleri aydınlatan bu güzelliklerin kıymetini, kaybetmeden asla anlayamayız. Uluslararası her alanda üzüntü veren sıralarda olmamıza karşın sanatımızın çok önlerde olması ne büyük bir başarıdır. Rusya hariç, komşularımız olan toplumların hangisinde opera, bale, orkestra tiyatrosu bizdeki çoğunlukta? En önemlisi sanatçılarıyla Avrupa’nın standartlarını yakalamış olarak... Ne büyük bir kazançtır, ne büyük bir şanstır yurt geneline dağılmış tam teşekküllü altı adet opera ve balesi müdürlüğü, on beşe yakın orkestra topluluğu ve yurdun dört bir yanma dağılmış Devlet Tiyatrosu. Program, repertuvar ve turneleriyle bir avuç insan, düşünsel evrimin bitmez tükenmez güzelliğini sunuyor. Bu kültür ve sanat kurumlarının bunca kazanımlarını bir hiç uğruna gözlerden ve gönüllerden uzaklaştırmak, hele zamanımızda dünyanın gözü Türkiye’nin üzerinde iken hiç de olumlu bir sonuç doğurmayacaktır. Topluma sanat ve kültür adına eğitim veren fakültelerin, kurumların büyük boyuttaki müthiş gelişmesi gözardı edilemez. Bu yöndeki gelişmenin öncüsü Devlet Opera ve Balesi ve Devlet Tiyatroları bu yöndeki özel kuruluşlardır. Bu kurumları fiziksel olarak küçültmek, fikirsel olarak dar bir alana yöneltme kararı almak, geçmişte ve şimdilerde başa gelenleri düşünürsek sonun başlangıcı olacaktır. Sanatın bir ülkede yaşayabilmesi için yeşerdiği, boy attığı ortamın özgür olması gereklidir. Sanatın kurumları, sanatçıları hiçbir zaman siyasi iktidarların görüşleri doğrultusunda zorlamamalı, sanatçıların giyimine, kuşamına ve repertuvarına karışmamalıdır.
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi 29 Ekim 2013 tarihinde Cumhuriyet Bayramı’nda tadilat sonrasında açılacaktı. Modern ve çağdaş bir toplum olmanın güzelliklerinin ve geç kalmışlığın itici bir gücü olarak o artık bir sembol olmuştur. Onu, tadilat olamayacak derecede yıprandı deyip yıkmak, bütün sanatseverleri ve sanatçıları yıkmak demektir. Akıl, vicdan ve diyalektik bir anlayışla onun eski haline getirilmesi, insan sevgisi, sanat sevgisi ve hoşgörünün, birbirine tahammül etmenin bir armonisi ve başlangıcı olacaktır.

*Ankara Devlet Bale Sanatçısı  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Değer Bilmek 1 Aralık 2013

Günün Köşe Yazıları