Devlet yöneticilerinde ırk ve din farkı aramak - Prof. Dr. Hikmet Sami Türk
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Devlet yöneticilerinde ırk ve din farkı aramak - Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

28.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, cumhurbaşkanı yardımcılarının mezhebi ve etnik kökeni ile ilgili beklenmeyen bir öneri yaptı. Bu önerinin Lübnan’la karşılaştırmalı bir eleştiriye uğraması üzerine şu açıklamayı yaptı: “Terörsüz Türkiye’nin adım adım ilerlediği bir dönemde iki cumhurbaşkanı yardımcısından birisinin Alevi, diğerinin Kürt olabileceği değerlendirilmiştir. Bu fikri ve siyasi teklifi Lübnan’la ilişkilendirmek, çarpıtma ve samimi bir düşünceyi saptırmadır.” Bu önerinin zımni olarak Cumhurbaşkanının da Sünni olmasını, dolayısıyla devletin en yüksek makamlarında bir ırk ve mezhep koalisyonunu içerdiği anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın da bir süre önce yaptığı bir konuşmada söylediği “Türk, Kürt, Arap bir arada olursa, o zaman Türk vardır, Kürt vardır, Arap vardır” sözü de aynı yönde bir ittifak arayışıdır.

VATANDAŞLIK KAVRAMI

Çokuluslu Osmanlı Devleti’nden ulus devlet niteliğindeki Türkiye Devleti’ne kadar Türk hukukunda vatandaşlık kavramı ırk veya din temeline dayandırılmamıştır. 1876’da Sultan II. Abdülhamit’in fermanı ile ilan edilen ilk yazılı anayasamız Kanun-i Esasi’de yapılan vatandaşlık tanımı şöyledir: “Osmanlı uyrukluğunda bulunan bireylerin tümüne hangi din ve mezhepten olursa olsunlar, istisnasız Osmanlı denir...”(m. 8).

29 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce Cumhuriyet ilan edildikten sonra kabul edilen 1924 Teşkilat-i Esasiye Kanunu’nda verilen vatandaşlık tanımı şöyledir: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) denir.” (m. 88/I).

Türkiye Devletinin “laik” niteliği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na 1937’de yapılan değişiklikle girmeden önce yapılan bu tanım, 1945 Türkçeleştirmesiyle kabul edilen anayasada şöyle ifade edilmiştir: “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir.” (m. 88/I)

1961’de önce Milli Birlik Komitesi ile Temsilciler Meclisi’nden oluşan Kurucu Meclis, sonra Türkiye’de ilk kez halkoyu ile kabul edilen, Cumhuriyetin nitelikleri arasında “laik” sıfatını da belirten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, “Vatandaşlık” kenar başlığı altında şu yalın tanımı getirmiştir: “Türk devletine vatandaşlık bağı bağlı olan herkes Türktür.” (m. 54/I)

Aynı tanım, 1982’de önce Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisi’nden oluşan Kurucu Meclis, sonra halkoyu ile kabul edilen, Cumhuriyetin nitelikleri arasında “laik” sıfatını da belirten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, “Türk vatandaşlığı” kenar başlığı altında aynı tanıma yer vermiştir (m. 66/I).

Günümüzde yürürlükte olan tanım budur. Bu tanım, hiçbir etnik veya dini öge içermeksizin Türkiye Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi kucaklayan ortak veya üst kimliği ifade etmektedir. Bu, ırkçı bir yaklaşım değildir. Vatandaşlarımız, etnik kökenleri itibarıyla Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Gürcü, Boşnak, Arnavut, Arap, Yahudi, Rum veya Ermeni olabilirler. Ama vatandaş olarak Türk kimliğine sahiptirler, hepsi Türktür.

LAİKLİK VE EŞİTLİK

Dini inanç ve kanaat özgürlüğünün tanındığı Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanı veya yardımcıları için Sünni (Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli) veya Alevi kimlik aramak, Cumhuriyetin temel niteliklerinden laik devlet ilkesi ile bağdaşmaz (m.2). Kaldı ki eşitlik ilkesine göre “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” (m. 10/I)

Eşitlik, milletvekili ve cumhurbaşkanı adaylığında da geçerli bir ilkedir. Anayasamıza göre, “18 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir”. Bunun için Anayasa ve Milletvekili Seçimi Kanunu’nda öngörülen niteliklere sahip olmak, milletvekili seçilmeye engel suçlardan biriyle hüküm giymemiş olmak gerekir (AY m. 76/I-II, MSK m. 11).

CUMHURBAŞKANI VE YARDIMCISI

“40 yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından” seçilen Cumhurbaşkanı, bu göreve en çok “iki defa seçilebilir.” (m. 101/I-II). Üçüncü kez seçilmesi, ancak Meclis’in üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla (360 oyla) seçimlerin yenilenmesine karar vermesi durumunda söz konusu olabilir (m. 116/I).

Cumhurbaşkanı yardımcılığı, ilk kez 2017’de rejim değişikliği niteliğinde hükümler getiren 6771 sayılı kanunla yapılan Anayasa değişiklikleri arasında yer almıştır: “Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir.” (m. 106/I). MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin biri Alevi, diğeri Kürt olmak üzere iki Cumhurbaşkanı yardımcısı düşünmesine karşılık; 2018 ve 2023 seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, tek cumhurbaşkanı yardımcısı atamıştır.

Zaten cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması durumunda yeni Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar ya da cumhurbaşkanının hastalık veya yurtdışına çıkma gibi sebeplerle görevinden ayrılması hallerinde cumhurbaşkanına vekalet etmesi ve cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanması öngörülen cumhurbaşkanı yardımcısı, bu geçici durumlarda görev yapan yedek cumhurbaşkanı konumundadır. 2017’deki Anayasa değişikliğinden önce bu durumlarda TBMM başkanı, Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanı’na ait yetkileri” kullanırdı.

Bu hükmün yeniden yürürlüğe konması, gereksiz yere iki cumhurbaşkanı yardımcısı atanmasına ve onlar için farklı etnik ve dini kimlik aranmasına gerek bırakmayacaktır.

LÜBNAN ÖRNEĞİ

Karmaşık bir etnik, dini ve siyasi yapıya sahip olan Lübnan’da 1940’lı yıllardan beri uygulanagelen bir uzlaşma ile cumhurbaşkanı maruniler, başbakan Sünni Müslümanlar, meclis başkanı Şii Müslümanlar arasından seçilmekte; aynı denge diğer kurum ve yönetim kademelerinde de gözetilmektedir. Ancak bu uygulama ülkede kamplaşmaları, dini toplulukların egemen oldukları bölgelerde kendi milis kuvvetlerine sahip ayrı yönetimler kurmalarını ve iç savaşı önleyememiş, merkezi yönetimin çöktüğü dönemler yaşanmıştır.

Anayasa’ya göre, “devletin başı” konumundaki “Cumhurbaşkanı, devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder.” (m. 104/II). Cumhurbaşkanı ve yardımcıları için farklı etnik ve dini kimlik koşulu koymak, onların bu konumuyla bağdaşmaz.

Hiç gereği yokken Türkiye’de devletin tepesinde farklı etnik ve dini kimliklere sahip Cumhurbaşkanı ve yardımcıları seçilmesi koşulu, açıkça Anayasaya aykırı olacağı gibi, toplumsal ayrışma ve bölünmelere de yol açabilecek niteliktedir. Ulusal birliği ırk ve mezhep koalisyonunda aramak tersine sonuçlar verebilir. Toplumda farklı etnik ve dini kimlikler ekseninde tehlikeli kutuplaşma ve çatışmalara yol açabilecek uygulamalardan kaçınmak gerekir. Anayasamızın değiştirilemeyecek hükümleri arasında yer alan şu hüküm, ülke sorunlarına çözüm arayışlarında göz önünde tutulması gereken bir gerçeği ifade etmektedir: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” (m. 3/I). Bu hüküm, günümüz koşullarında komşu bazı devletlerdeki siyasi gelişmeler dikkate alındığında her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

İlgili Konular: #MHP

Yazarın Son Yazıları

Sarıkamış Felaketinden sözde demokratik açılıma: Dondurulan devlet aklı - Çiğdem Bayraktar Ör

Tarihten çıkarılacak dersleri ancak bu derse girenler bilebilir.

Devamını Oku
22.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025