Doğu Akdeniz kaynıyor - Çağdaş BAYRAKTAR
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Doğu Akdeniz kaynıyor - Çağdaş BAYRAKTAR

10.12.2018 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Kıbrıs Türkiye’nin sırtında “kambur” değil, nefes borusudur. Kıbrıs’tan vazgeçmek karada boğulmak, Akdeniz’de hâkimiyeti kaybetmek ve balık bile tutamamak demektir.

2018’i geride bırakmaya hazırlanırken elimizdeki veriler, dünya ticaretinin en az yüzde 85’inin denizler üzerinden yapıldığını gösteriyor. Bu kapsamda büyük devletler donanmalarına yatırım yapmayı öncelikli görüp ciddi bütçeler ayırıyorlar. Gelişmiş ülkelerin ordularında denizci subaylar, Genelkurmay Başkanlığı seviyesine kadar yükseliyor. 21. yüzyılda denizcilikte gelişmek, güçlü olmanın altın kıstası. Başarılı orduların farkındalıkları, kara-deniz-hava entegrasyonlarındaki başarılarında saklı. Sıcak savaşların yerini vesayet savaşlarının ve “etkin” caydırıcılığın aldığı yerde bir kavram öne çıkıyor: “Deniz diplomasisi.” Bu gelişme, yukarıda açıkladığımız “gelişmelerin” sonucu. Deniz gücünün temel belirleyici olmaya başladığının göstergelerinden bir tanesi de ülkeler arası suların ısındığı yerde donanmaların en önde sahaya sürülmesi. Tüm güç aktarımlarının (asker, silah, güdümlü mermi) donanma aracılığıyla yapılmasında da fayda var. Öte yandan da karadaki zenginlikler azalıyor. Bu durum, denizdeki zenginlikleri çok daha cazip hale getiriyor. Çünkü gelecek artık denizlerde, okyanusta; denizcileşmede.
Deniz Kuvvetleri bu gelişmelerin farkındaydı. Deniz Kuvvetlerinin altın çağını yaşıyor olması yabancı askerlerin de dikkatini çekiyordu. Öyle ki bir toplantı esnasında Türk askerinin ödün vermez tavrı, ABD’li amiralin şu cümleyi kurmasına yol açıyordu: “Vay canına! Türk Deniz Kuvvetleri ne kadar da aşama kaydetmiş... Ama biz her şeyi konuşarak halletmeyiz Amiral.” Bu sözlerden kısa bir süre sonra Türk Deniz Kuvvetleri, gelişmişliğinin ve farkındalığının bedelini kumpas davaların merkezinde hedef alınarak ödedi.

Mavi vatan olgusu
Vatan toprağı deyince sadece kara parçasını anlıyoruz. Oysa devletlerin bir de karasuları, kıta sahanlıkları ve Münhasır Ekonomik Bölgeleri (MEB) vardır. Bunların toplamına kısaca Mavi Vatan diyoruz. Deniz egemenliğimiz de en az kara egemenliğimiz kadar hayati. Mavi Vatan en az Anadolu kadar vatan toprağı, Hakkâri’deki bir karakol, Çukurova’daki pamuk tarlası gibi.

Kıbrıs: Kambur mu?
Kıbrıs’la ilgili yaratılan algıyı bu gerçekler ışığında değerlendirmeli. Tarih bir gerçeğin altını çiziyor: Anadolu’yu kapsayan devletler deniz gücüne önem verdiğinde yükselmiş, önem vermediğinde de gerilemiş ve çökmüştür. Milli Mücadele’de “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da, kulağım İnebolu’da” diyen Atatürk, denizlerin ve deniz gücünün farkındaydı. Akdeniz’de yapılan bir tatbikatta subaylara, “Arkadaşlar, Kıbrıs düşmanın elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz, bu ada bizim için önemlidir.” demesi, Kıbrıs’ın önemini bilmesindendir. Kıbrıs Türkiye’nin sırtında “kambur” değil Türkiye’nin nefes borusudur. Kıbrıs’ı kaybetmek demek karada boğulmak, Doğu Akdeniz hâkimiyetini kaybetmek ve Akdeniz’de balık bile tutamamak demektir.
Emperyalist devletler kontrol altında tutmak ve sömürmek istedikleri ülkelerin denizcileşmesini istemezler. Çünkü denizcileşmek demek, teknoloji, fikri hür, vicdani hür yurttaş, kişi başına düşen GSMH’nin artması demektir. Emperyalizm bu yüzden bizi “kara”ya hapsetmek istiyor. O yüzden Kıbrıs’ta yaşanan son gelişmeler Türkiye’de yeteri kadar kendisine yer bulamıyor. Bugün tüm dünyanın gözü Doğu Akdeniz’de. Kıbrıs, küresel güçlerin ablukasında. Ve bizim yapmamız gereken; bir an önce Münhasır Ekonomik Bölge ilanı yapmak. Mersin ve Kıbrıs’ta üs bulundurmak, Doğu Akdeniz’deki deniz gücümüzü artırmak olmalıyken KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, hayati önem taşıyan asker bulundurma ve garantör hakkını sözde kendi kendine tartışmaya açıyor, ikramda bulunuyor. Kıbrıs’ta kıyamet kopuyor, Türkiye’de katıldığı programlarda bile garantör meselesi hakkında konuşmuyor, kimse de ona bunu sormuyor! Siyasi iktidar Türkiye Cumhuriyeti’nin beka sorunu yaşamaması için gerekli olan adımları kararlılıkla atarsa, kumpas davalarının yaralarını önemli ölçüde sarmış Deniz Kuvvetleri Türkiye’nin haklarını savunacak, gerekli caydırıcılığı sağlayacak güce de isteğe de sahiptir. Fakat Akıncı’nın vitrininde olduğu bu ölümcül yanlıştan dönülmez ve Ankara’nın sözde “yerli ve milli” özde “teslimiyetçi” tavrı devam ederse oluşacak enkazın altında herkesin şahsiyeti paramparça olur. Bu konuda gerekli hassasiyeti göstermek, askerinden siyasetçisine, yazarından okuruna herkes için tarihsel sorumluluk ve yaşamsal bir zorunluluktur.  

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

Yazarın Son Yazıları

Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025