Eğitimde gerileme dönemi - Nazım Mutlu
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Eğitimde gerileme dönemi - Nazım Mutlu

23.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

2024-2025 öğretim yılının sonuna gelindi. İktidar partisinin etiketiyle “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin parçası olan bu “son”a şu sorular ışığında bakılabilir: 

19 milyon dolayında ilk ve ortaöğretim, 7 milyon dolayında yükseköğretim öğrencisinin içinden geçtiği bu öğretim yılı boyunca Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Yükseköğretim Kurumu (YÖK) hanesine yazılabilecek herhangi bir “başarı öyküsü” var mıdır? 

Geride kalan öğretim yılı bir yana; son beş yıl içinde göze çarpan herhangi bir “başarı öyküsü” var mıdır? Ya da genişletelim süreyi, son 10, 15, 20 yıl içinde bir “başarı öyküsü” var mıdır? 

AKP iktidarının 23 yılı boyunca anmaya değecek bir “başarı öyküsü” var mıdır? 

SÖZDE ‘BAŞARI’ ÖYKÜSÜ

Konunun daha kapsamlı özetini yapacak olursak: Eğitim tarihimize boylu boyunca bir “gerileme dönemi” olarak geçecek bu 23 yılın öncekilerden ayrı, kendine özgü karakteriyle değerlendirilmesi gerektiği gerçeğinin altını çizerek aslında bu “başarı öyküsü”nün sınırlarını daha da gerilere götürebiliriz. Cumhuriyetin ilk çeyreğinden sonraki ortalama üç çeyreklik dönem sorgulandığında rastlanabilecek geniş ölçekli herhangi bir “başarı öyküsü” yoktur. 

Yakın geçmişimiz, dünyadaki gelişmeler ölçü alındığında eğitimde altyapıya yönelik artış, öğrenci-öğretmen sayısındaki yükseliş gibi biçimsel değişiklikler dışında içerik, verim ve çıktılar bakımından hiçbir “başarı öyküsü” barındırmıyor ne yazık ki. Nüfus artışı ve teknolojik gelişmelerin doğurduğu söz konusu nicel artışın niteliğe etkisi ise ülkemizin “zarar” hanesini büyütmüş bulunuyor. 

Plansız programsız, sağlıksız kentleşme kıskacında trafikteki sıkışıklığı, tüketim toplumuna özgü pazar alışverişleriyle AVM patlamasını, cep telefonu çılgınlığıyla konut alıp satmayı gelişmişlik göstergesi diye yutturmaya çalışan bir üst söylemin yaygarasıyla kulaklar şişti. 

ELDE VAR SIFIR!

Kimimizin doğrudan, kimimizin dolaylı olarak içinde bulunduğu bir öğretim yılından veriler ışığında elimizde kalanların ne olduğuna bakılacak olursa: 

1. İlkokuldan üniversiteye, alacağı diplomanın ne işe yarayacağını bilmeyen, gelecek kaygısıyla yaşamı karabasana dönüşen yaklaşık 27 milyon öğrenci, 

2. Belirsizlikler nedeniyle çocuklarının geleceğine ilişkin bir öngörüde bulunma yetisini yitiren yaklaşık 55 milyon veli, 

3. Sayıları 1 milyonu bulan ataması yapılmayan öğretmen, 

4. Açıköğretim aldatmacasıyla örgün eğitimden koparılan yaklaşık 2 milyon ortaokul ve lise öğrencisi, 

5. Herhangi bir işte ya da okulda izlerine rastlanmayan 15-30 yaş arası 5 milyon genç, 

6. “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) gibi sözleşmelerle okullara serpiştirilen tarikat-cemaat üyeleri; 

7. Bilimden arındırılan içeriği ve süre-sınav biçimleriyle gündemden düşmeyen “eğitim sistemi”, 

8. Görev alanına ilişkin hiçbir yeni, verimli, bir yaraya merhem olacak gerçekçi tasarımı olmadığı için günaşırı siyasal çıkışlarla gündemde kalmaya çalışan bir milli eğitim bakanı, 

9. Çankırı Üniversitesi ve Karabük Üniversitesi örneğindeki gibi kendilerine 1 milyon liradan fazla maaş bağlayan üniversite rektörleri, 

10. Çağın ve yaşamın gerçekliklerini göremeyip hâlâ “dindar ve kindar bir nesil” yetiştireceğini sanan bir siyasal iktidar... 

Konu ne olursa olsun, kimi zaman tek bir veri bile her şeyi anlatır. Örneğin geçen yıl Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na başvuran öğrenci sayısı 3 milyon 36 bin 934 kişiyken bu yıl aynı sınava başvuranları sayısı 2 milyon 560 bin 640’tır. Kolaylıkla anlaşılacağı gibi bunun nedeni öğrenci sayısındaki gerileme değil, gençlerin yaşamında artık diplomanın bir anlam taşımaması gerçeğidir. Yetişen kuşakların geleceğe ilişkin umutları bitirildi. 23 yıl ayakta kalmakla övünen iktidarın en büyük başarısı da budur! Sonuç bu yıl da aynı: Sıfıra sıfır, elde var sıfır!

Eğitimci Nazım Mutlu 

İlgili Konular: #eğitim

Yazarın Son Yazıları

Bir kültür meselesi - Banu Özyurt

Geçtiğimiz günlerde Marmaris’ten sosyal medyaya düşen görüntüler, turizmin göbeğinde bir “eğlence” sahnesi olarak değil, daha çok kültürel bir çöküş sinyali olarak yayıldı.

Devamını Oku
12.07.2025
Cumhuriyetin değerlerini savunmak - Dr. Tunay Şendal

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Türk tarihindeki modernleşme ve ulus-devlet oluşturma çabalarının dönüm noktasıdır.

Devamını Oku
12.07.2025
Türkiye nereye sürükleniyor? - Basri Gürsoy

Her geçen gün yeni bir karanlık manşetle uyanıyoruz.

Devamını Oku
10.07.2025
Türkiye, demokrasi ve hukuk devletinin krizinde - Gülseren Delibaş

Türkiye; son dönemde özellikle muhalefet partilerine, sivil topluma ve özgür medyaya yönelik artan baskılarla uluslararası alanda dikkatleri üzerine çekiyor.

Devamını Oku
10.07.2025
CHP’ye sahip çıkmak - Ziya Yergök

CHP 38.Olağan Kurultayı’nda gerçekleşen lider değişikliği ve yenileşme, genel başkan Özgür Özel’in çalışkanlığıyla birleşince CHP, 2024 yerel seçimlerinde çok uzun bir aradan sonra yeniden ülkenin birinci partisi, halkın ve gençlerin umudu oldu.

Devamını Oku
10.07.2025
Hukuk var mı ki adalet olsun! - Av. Arif Anıl Öztürk

Geçtiğimiz günlerde avukat bir dostumla CHP’ye kayyum atanması ihtimali üzerine başlayan tartışmamız ülkemizdeki adaletin varlığı üzerine devam ediyorken ağzımdan şöyle bir cümle çıktı...

Devamını Oku
09.07.2025