Güçlülerin hukuku - Prof. Dr. Doğan Soyaslan
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Güçlülerin hukuku - Prof. Dr. Doğan Soyaslan

15.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Tarihin her döneminde toplumlar, aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek için çoğu zaman savaşa başvurdu. Silah ve askeri güç bakımından üstün olan taraf, kendi çıkarlarını diğer topluma kabul ettirmekte daha etkiliydi. Savaş, yalnızca devletlerin değil, bireylerin de kaderini belirledi; milyonlarca insan öldü, yerinden edildi, toplumlar yıkıma uğradı. Özellikle Sanayi Devrimi ve şehirleşmenin artmasıyla insanlar arası etkileşim yoğunlaştı, savaşın yıkıcı sonuçları daha görünür duruma geldi ve bu durum insanlık vicdanında bir sarsıntıya yol açtı.

19. yüzyılın sonlarında, savaşların yol açtığı büyük acıların önüne geçmek amacıyla bazı ilk adımlar atıldı. 1899 ve 1907 Lahey Konferansları sonucunda savaş hukukunun temelleri atıldı. Bu konferanslarda esirlere zarar verilmemesi, kadın ve çocuklara dokunulmaması, kimyasal silahların yasaklanması, sivil yerleşim yerlerinin hedef alınmaması gibi kurallar benimsendi. Aynı dönemde, devletler arasındaki anlaşmazlıkların mahkemeler yoluyla çözülmesi için Lahey’de Milletlerarası Daimi Hakem Mahkemesi kuruldu. Birinci Dünya Savaşı’na kadar devletler arasındaki uyuşmazlıklar doğrudan savaş nedeni olabiliyordu.

MİLLETLER CEMİYETİ’NİN KURULUŞU VE SAVAŞ

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra galip devletlerin öncülüğünde Milletler Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin temel amacı, barışı korumak, devletler arası işbirliğini artırmak ve yeni bir savaşın önüne geçmekti. Cemiyetin sözleşmesine göre, devletler savaşa girmeden önce mahkemeye, hakeme veya Milletler Cemiyeti Meclisi’ne başvurabileceklerdi. Ancak cemiyet, büyük ölçüde İngiltere ve Fransa gibi galip devletlerin güdümündeydi. Almanlara dayatılan ağır Versay Antlaşması, toprak kaybı, ordusuzlaştırma ve yüksek tazminatlar gibi yükümlülüklerle Almanya’yı siyasi ve ekonomik olarak ezdi. Bu baskılar, İkinci Dünya Savaşı’nın önemli nedenlerinden biri oldu. Devletler arasında uyuşmazlığı çözmek üzere 1921 yılında Milletlerarası Daimi Adalet Divanı kuruldu. 1928 yılında yapılan Briand– Kellogg Paktı ile savaşın bir çözüm aracı olarak kullanılmasına son verilmesi hedeflendi. Milletler Cemiyeti ikinci büyük savaşın çıkmasını engelleyemedi.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından savaş suçlarını yargılamak amacıyla Nürnberg Mahkemesi kuruldu. Alman yöneticiler, insanlığa karşı suç, savaş suçu ve saldırı suçu işlemekten dolayı yargılandı. Bu gelişme, uluslararası ceza hukuku açısından önemli bir adımdı. Aynı dönemde Birleşmiş Milletler Teşkilatı kuruldu. Güvenlik Konseyi’ni oluşturan savaşın galipleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa gibi beş daimi üye, uluslararası barışı ve güvenliği sağlama görevi üstlendi. BM şartı, savaşın ancak haksız saldırıya uğranması durumunda ve meşru müdafaa kapsamında yapılabileceğini belirtti. Meşru müdafaa durumunda, Güvenlik Konseyi kararıyla üye devletler yardımda bulunabilecekti.

1945 sonrası dönemde, savaş sırasında sivillerin, esir askerlerin ve malların statüsünü düzenleyen Cenevre Sözleşmeleri imzalandı. 1948 yılında ise Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme yürürlüğe girdi. Bununla birlikte, Soğuk Savaş dönemi boyunca büyük devletler arasındaki ideolojik kutuplaşma, Güvenlik Konseyi’nin etkisini sınırladı. Uluslararası düzene karşı işlenen suçlarda sorumluları yargılayacak bir daimi ceza mahkemesi kurulamadı.

ÖNLEYİCİ MEŞRU MÜDAFAA’ GEREKÇESİ

Ancak 1990’da Irak’ın Kuveyt’e saldırmasıyla uluslararası toplum harekete geçti. Kuveyt’in talebi üzerine BM Güvenlik Konseyi askerî müdahaleye onay verdi ve Irak kuvvetleri geri püskürtüldü. Bu başarıya rağmen, 2003 yılında ABD, Irak’ta kitle imha silahları bulunduğu ve terörist gruplara destek verildiği iddiasıyla BM’ye başvurdu. Konsey bu talebi reddetti, çünkü kanıtları yeterli görmedi. Buna rağmen ABD ve İngiltere önleyici meşru müdafaa gerekçesiyle Irak’a girdi. Savaşın sonunda Saddam rejimi devrildi fakat milyonlarca Iraklı öldü ya da yerinden edildi.

1993-94 yıllarında Güvenlik Konseyi eski Yugoslavya ve Ruanda’da, soykırım, insanlığa karşı suç, savaş suçu işleyenlerin yargılanmasını sağlamak üzere Lahey’de geçici ”ad hoc” mahkemeler kurdu ve suçlular cezalandırıldı. 2002 yılında Birleşmiş Milletler Patronajı altında yine Lahey’de aynı suçları işleyenleri yargılamak üzere daimi nitelikte uluslararası ceza mahkemeleri kuruldu.

2014 yılında Rusya, Kırım’daki Rus kökenli halkı koruma gerekçesiyle Kırım’ı işgal etti. Güvenlik Konseyi, Rusya’nın üye olması nedeniyle Ukrayna lehine karar alamadı. 2022’de ise Rusya, Ukrayna’nın doğusuna askeri müdahalede bulundu. Ukrayna, Rusya’yı Uluslararası Adalet Divanı’na şikâyet etti. Mahkeme, hâlâ Rusya’nın savaş suçu veya soykırım suçu işleyip işlemediğine karar vermedi.

7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e saldırısı sonucu yüzlerce sivil öldü. İsrail, bu saldırıya orantısız biçimde karşılık verdi; binlerce Gazzeli yaşamını yitirdi. Saldırılar Lübnan ve Suriye’ye de sıçradı. Adı geçen Arap ülkeleri orantısız güç karşısında meşru müdafaa konumuna girdiler. Ancak Güvenlik Konseyi, ABD’nin vetosu nedeniyle İsrail aleyhine karar alınamadı.

ULUSLARARASI HUKUK VE GÜÇ DENGESİ

İsrail’in saldırıları nedeniyle Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Gallant’ı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikâyet etti. Mahkeme, her iki kişi hakkında tutuklama kararı verdi. Ancak Almanya, Macaristan ve Polonya bu kararı uygulamayacaklarını açıkladı. Bu tutumun ardında İsrail’le siyasi yakınlıkları ve İsrail’in küresel nüfuzu yatıyordu.

Uluslararası hukuk, çoğu zaman güç dengesine göre işler. Güçlü devletler, çıkarlarına ters düşen kararları engelleyebilir. Mahkemeler karar verse bile uygulanabilirliği çoğu zaman politik tercihlere ve devletin gücüne bağlıdır. Güvenlik Konseyi üyeleri, meşru müdafaa durumundaki devletlere yardım konusunda çoğu zaman fikir birliğine varamazlar.

Devletlerin uluslararası hukukta etkin olabilmesi, yalnızca diplomasiye değil, aynı zamanda teknoloji üretme kapasitesine de bağlıdır. Teknoloji üreten toplumları; özgür, analitik düşünen, sorgulayan, özgüvenli, eleştiriye açık ve sorumlu bireyler oluşturur. Bu özellikler, bir toplumu hem güçlü kılar hem de uluslararası sistemde söz sahibi yapar. Oysa dogmatik, sorgulamayan ve teslimiyetçi kültürlerde teknoloji üretilemez. Bu tür toplumlar, sadece güçlülerin hukukuna tabi olur.

Prof. Dr. Doğan Soyaslan

İlgili Konular: #savaş

Yazarın Son Yazıları

Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025