“Sayın gençler, yaşam mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı yaşamda yalnız iki şey vardır. Galip olmak, mağlup olmak. Size, Türk gençliğine terk edip bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. Milletin yükselme gerek ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti, o yükselme aşamasına götürmek için, dikilecek engelleri hep birlikte önleyeceğiz. Bunun için beyinlerinize, sezişlerinize, bilginize, gerekirse bileklerinize, pazılarınıza, bacaklarınıza başvuracak fakat sonuçta ne olursa olsun kesinlikle o amaca varacağız. Bu millet, sizin gibi evlâtlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır.”
Mustafa Kemal Atatürk, 1923.
2011 yılında başlayan Suriye iç savaşıyla birlikte ortaya konan açık kapı politikası, düzensiz göçün serpilmesine olanak tanıdı. Düzensiz göç politikası, Türkiye’nin büyükşehirlerini, sınır şehirlerini demografik, siyasal ve iktisadi açıdan tehdit ederek geçen gün cumhurbaşkanı tarafından ifade edilen “Türk-Kürt-Arap” konfederatif kimliğinin oluşumuna da katkı sağladı.
Cumhurbaşkanının, AKP genel başkanı sıfatıyla yaptığı konfederatif kimlik tanımı ve alternatif tarih anlatımı, Samuel Huntington’ın 30 yıl önce ortaya attığı Medeniyetler Çatışması teziyle de ciddi ölçüde benzerlik gösteriyor. Huntington tezinde; Türkiye’yi, Kemalizm ve Atatürk devrimlerinden dolayı “kararsız ülke”, “kimlik bunalımı yaşayan ülke” olarak tanımlayarak, Türkiye’nin tarihsel, dini, kültürel misyonuna sahip çıkarak, neoOsmanlı gibi davranmasını, medeniyetler haritasında Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya uzanan coğrafyada neoOsmanlı olmasını öneriyordu. Yalnızca Türkiye’yi de değil, yerküredeki çeşitli ülkeleri (Rusya, Avustralya vb.) tarihsel, dini, kültürel motiflerle oluşturulacak tasarımla bölgesel medeniyetlerin paydaşı haline getiriyordu.
Düzensiz göç politikasıyla demografik mühendisliğe soyunan, Türk kimliğini neoOsmanlı ile ikame eden siyasal İslamcı anlayış; oluşturduğu konfederatif kimliği Huntington’ın “identity redefinition”(kimliği yeniden tanımlama) kavramına uygun şekilde bu zeminde yeniden tanımlıyor. Huntington, Fuller, Barkey gibi siyasal İslamcılığı destekleyen isimlerin, ısrarlı ve kasıtlı şekilde devletin Kemalist kodlarına, laik karakterine, üniter yapı ve ulus devlet kimliğine hücumları da bu sayede gün yüzüne çıkmaktadır.
NE YAPILMALI?
Ulusal kimliğin, ulus devletin, üniter yapının, yurttaşların eşitliğinin, devletin kuruluş kodlarının hayati tehlike yaşadığı günümüzde, bu kavramları içselleştiremeyen pirincin içindeki beyaz görünümlü siyah taşlara tahammülün olmadığı bir eşikteyiz. Çözüm değil çözülme süreci olan bu sürecin başrollerinin karşısında konumlanmanın stratejik gerçekliğe dönüşmesi için; DEM ile yürünen yolun, kimlik siyasetini sahiplenen politikacı vitriniyle yürünen yolun iktidar getirmediği gibi ilkesel olarak yozlaşmaya sebep olduğu anlaşılmalıdır.
Ülkenin kuruluş farkındalığına sahip çıkarak, Türk yurttaşlığının, Lübnan, Yugoslavya, Irak, Suriye gibi olunmamasında en önemli kalkan olduğu halka anlatılmalıdır. Başta CHP olmak üzere, Türk muhalefetinin bileşenlerinin sırtlarını Toroslara dayaması, Türk milletinin haklı ve doğal öfkesine, hassasiyetlerine tutunarak çoban ateşinin ev sahibi olması kaçınılmazdır. Türk milletinin bozkırın gerçek sahibi olduğunu anımsanmalı, söylemde ve eylemde oluşacak politikaların da öznesi Türk milleti olmalıdır. Terör, ekonomi, sığınmacılar üçgeninde boğulmak istenilen, hukukun siyasal bir silah olarak kullanıldığı düzende hedef alınan ulusal kimlik, yurtseverlerin yeni Sakarya’sıdır, geçirilmemelidir.
Geceden sabaha kurtuluşun olmadığını tarihsel sorumlulukları gereği bilen Kemalist yurtseverlerin, gelecek kuşaklara borcu, yürütülecek mücadelenin omurgası, akan teri, atılan her bir adımı olmaktır.
BURAK KETMEN
SİYASET BİLİMCİ