Yapay zekâ ve yeni bir insan türüne doğru - Ahmet Özer
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Yapay zekâ ve yeni bir insan türüne doğru - Ahmet Özer

26.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Tekerlek mekânda, yazı ise düşüncede hareketi geliştirdi, uygarlıklar bu hareketlenmenin sonucu ortaya çıktı. O günden bugüne çok şey değişti.

Birinci değişiklik şuydu; bütün bu gelişmeler zekânın sonucu ortaya çıktı, şimdi zekâ çağı kapanıyor onun yerini yapay zekâ alıyor. Zekâ yapay olunca insan da giderek yapay bir hal alacaktır. Dolayısıyla yapay zekâlı bir insan türü doğacaktır. İnsanlığın doğuşundan itibaren et ve kemikten oluşan çeşitli insan türleri oluştu, bunların hepsi de sonuç olarak “insan”dı. Şimdi bunun yerine kablolardan ve elektrikten müteşekkil bir tür geliyor. Burada soru şudur; tür evrim mi geçiriyor yoksa kökten değişen yepyeni bir türle mi karşı karşıyayız? Biraz zaman gerekli bunu anlamak için. Dünün binlerce yıl süren evrimi yanında da bu süre bir iki gün gibi kalır.

İkincisi zekâya dayalı bu hareketlenme ile çok icatlar yaptı insanoğlu. Örneğin matbaayı buldu, atom bombasını icat etti. Ancak hiçbir matbaa kendi başına kitap yazmadı, hiçbir bomba nereye atılacağını kendisi belirlemedi. Ama insan zekâsının ürünü olan yapay zekâ bunu kendi başına yapabilir. İşte tehlike burada. Bu yeni türü biz mi yöneteceğiz yoksa o mu bizi yönetecek? Daha sert bir soruyla; onunla barış içinde yaşayabilecek miyiz yoksa onun kölesi mi olacağız? İşte sorudan ziyade sorun bu. Üstelik bu öyle hırslı bir tür ki insanı dönüştürmek için yanıp tutuşuyor. Şimdi kablo ve elektrik, su, et ve kemikten çok yer alacak insanoğlunun bedeninde. Bu yeni türün bir biçimi şimdilerde ortaya çıktı bile; “Siborg”lar: Yarı insan yarı makine.

KÖTÜLÜĞÜ DE KATMERLİ OLACAK!

Burada diğer bir nokta da etik mesele. Orada da insanoğlu kendine zarar veriyor. Çünkü her türlü hileye, yalana başvuran insanoğlu yeni türe “doğru, dürüst biri ol” diyemez, dese bile onlar bunu yemez. Çünkü bu makineler yaratıcısından ne gördüyse onu katmerli uygulayacak. Hem de onun aklının almayacağı bir hızla ve güçte.

Yani ruhunda iyilik ile kötülüğün iki köpek yavrusu gibi hırlaştığı insanoğlu açgözlülüğü ve de tatminsiz zevkleri sayesinde hep kötü köpeği besledi, iyi olanı küçüldü gitti bir köşeye sindi. Şimdi bu kötülüğü katmerli işleyecek bir tür geliyor. Onun şimdiki tam tahayyül edemediğimiz kötülükleriyle karşı karşıyayız. Nasıl ki insanoğlunun yaptığı her şeyi misliyle yapabiliyorsa yapay zekâ kötülük söz konusu olduğunda onu da misliyle yapacaktır.

ŞİMDİDEN ÖNLEM ALINMAZSA GEÇMİŞ OLSUN!

Ve daha büyük bir tehlike de şu; biyoloji ile irade çatıştığında hep biyoloji kazanır, irade kaybeder, dayansa da bir yere kadar dayanır. Şimdiki türde insani anlamda ne biyoloji ne de irade söz konusu.

İkisini sıfır noktasında buluşturan çelikten yapabilme gücü var. Çünkü hiçbir zaman hiçbir yeri acımayacak, vicdanı sızlamayacak, “Şunu niye yaptım” diye hayıflanmayacak. Dün biz onun fişini çekiyorken, yarın o hiç düşünmeden bir kızgınlık anında bizim fişimizi çekebilir. Kim ona ne diyecek ya da kim ne yapacak? Varın tehlikenin büyüklüğünü siz düşünün.

EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, ADALET...

Ve oraya varıncaya kadar, yapıp etmeleri işe yaramadığı için ıskartaya çıkardığı “işe yaramayan insanları” (o veya onunla iş tutan tekno-oligarklar tarafından) yok edilecek.

Çünkü yeni çağda hemen hemen her alanda insanın yaptığı işleri yeni yapay zekâ ile makineler yapacak. Bu robotlardan öteye giden bir şey. Bir anda milyonlarca sürücü, muhasebeci, savcı, doktor vb. işsiz kalacak. Dün “makbul, muteber” olanlar yarın işe yaramaz olacak. İşe yaramayanların doldurduğu bir dünya ise onlara fazla gelecek ve bu fazlalık budanacak, bir anda bir ormanın kesilmesi bir tarlanın anızlarının yakılarak yok edilmesi gibi, hatta ondan da kolay yok edilecekler. Demek ki bu yapay zekâlı makineler insanların yerini almaya değil, insanları gereksizleştirmeye geliyorlar.

Geriye ne kalıyor? Binlerce yıl içinde insanoğlunun uğruna savaşarak ortaya çıkardığı değerler kalıyor: Eşitlik, özgürlük ve adalet.

İnsanoğlu eşitliği sağlamak için çok çaba sarf etti, teoriler geliştirdi, mücadele etti, sistemler kurdu. Özgürlük için kan akıttı, can verdi. Adil bir dünyada eşit ve özgür yaşamak istedi. Bütün bunların nirengi noktasında yer alan şakul taşı ise vicdandı. Vahşet, katliam, zulüm, sömürü karşısında sonunda hep “vicdana” sığındı. Bundan dolayı pişman oldu, kendini tuttu, kötüden sonra iyiyi inşaya çalıştı.

Peki bu yeni “makineleşmiş insan”da bu hasletler olacak mı? Bilemiyoruz. Olsa da onların yarattığı din, ahlak, felsefe nasıl olacak? Evlilikler ne kadar sürecek, yönetim nasıl şekillenecek? Şimdiden düşünülmeli ki yarın geç kalınmış olmasın.

MÜCADELEYİ KİM KAZANACAK?

Bildiğiniz gibi insanoğlu tarihi süreçte hep iki mücadele içinde olageldi: Kendisiyle ve doğayla. Kendisiyle mücadele silahları, silahlar savaşları, savaşlar insanoğluna ölüm ve kıyım getirdi. Şimdi bir de yapay zekânın katıldığı savaşı düşünün...

Doğayla mücadele ise aletleri ortaya çıkardı, o da sanayileşmeye, sanayileşme ise kirlenmeye yol açtı.

Bir düşünelim, sanayileşme başlangıçta iyiydi, değil mi? Yaşamı kolaylaştırdı, kalitesini artırdı ancak durdurulamayan sanayileşme yarışı, sonunda küresel ısınma ile iklim değişikliğini getirdi, ozon tabakası delindi, ormanlar yok oldu, çevresel kirlilik yeni hastalıklara yol açtı, bunlar her yıl milyonlarca insanın yok olmasına yol açtı.

Şimdi bu durumu yapay zekâyla tahayyül ve tahmin edin. Şimdilik işler iyi gidiyor gibi... Peki ya sonra!..

PROF. DR. AHMET ÖZER

SEÇİLMİŞ ESENYURT BELEDİYE BAŞKANI

İlgili Konular: #Yapay zeka

Yazarın Son Yazıları

Devlet geleneği, demokrasi ve vicdan - Halil Sarıgöz

Dün İsmet İnönü’yü aramızdan ayrılışının 52’nci yılında andık..

Devamını Oku
26.12.2025
‘Asgari’ sömürü - Aydın Öncel

Aralık ayının son günlerinde yaşanan “asgari ücret” tartışmalarında gelenek bu yıl da bozulmadı!

Devamını Oku
25.12.2025
İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025