Remzi İnanç

‘Zulmün artsın!’

17 Ocak 2017 Salı

Sevgili dostlar,

Turhan Günay ve Güray Öz’le öteden beri tanışıyoruz. Öbür dostları yazar ve çizer olarak, yöneticileri de Cumhuriyet’e katkılarından ötürü sevgiyle izliyor, saygı duyuyorum.

Gelelim Güray Öz dostumuza… 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, yirmi yıla yakın Almanya’da yaşadı. Benimsediği bir konuda çalışarak ülkesine döneceği günü bekledi. Almanya’nın Essen kentindeki “Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı”nda basın temsilcisi olarak sekiz yıl çalıştı. Daha sonra Cumhuriyet gazetesi Avrupa temsilciliğini on yıldan biraz fazla sürdürdü. Bu arada gazetede haftalık olarak “Avrupa” adlı köşesinde yazılar yazdı. 2008 yılında Cumhuriyet’in İstanbul merkezinde altı yıl yazıişleri müdürü olarak görev yapan Güray Öz, haftalık köşe yazılarını aksatmadı. Kahramanımız 1997 yılında Ankara’ya bir gelişinde, daha önceleri de yaptığı gibi, Kitabevi’ne uğradı. Elinde tuttuğu dosyayı masanın üstüne bıraktı. Evet, o da pek çok Türk yazarı gibi şiir söyleyerek yola koyulmuştu. Hemen okumaya başladım. Pek de acemice değildi. Tamam, dedim. Kurumuş Gül Ağacı böylece ortaya çıktı. (Eylül 1997). Yakınlarda öğrendim, ikinci kitabı, Irak’ın savaş güncesini anlattığı köşe yazılarından bir demet: Salı Sabaha Karşı, (2006). Bunların dışında bir de anlamlı bir ödülü var şairimizin: Dil Derneği’nin 2010 yılında verdiği “Dil Bayramı Onur Ödülü.”

Güray Öz’ün, sevgili arkadaşlarıyla birlikte gün doldurduğu Silivri Cezaevi’nde, bir yandan da şiir ve deneme yazmakta olduğunu duyduğumda sevindim ama nedense şaşırmadım.

Silivri’nin saygıdeğer konukları,

Silivri’de konukluğunuz ikinci ayını da bitirdi. Birlikte olduğunuz arkadaşlarınızla ne ile suçlandığınızı sizin gibi pek çok kimse de merak ediyor. Herhalde yurdumuzun hemen her yerinden ne ile suçlandığını bilmeden içeriye alınanlar yok mudur? Bundan ötürü olmalı, yetkililer 2017’de 175 cezaevi yaptırılacağını müjdeliyor. Kimi kendini bilmezler de(!) “Hapishanelerle ördük anayurdu dört baştan!” diyerek gıcık veriyor. Tövbe, tövbe!

Şaka bir yana, ne demeli bundan sonra? Söylenmedik, yazılmadık ne kaldı Allasen?

Söylenenlerin hepsi bir yana, kamuoyu araştırmalarından biri müthiş tehlikeli. Kaç aydır yazılıp konuşuluyor: Yargıya güven yüzde 30’un altında…

***

Silivri’nin aziz konukları, Geçen haftaki Radikal Kitap ekinde (23 Aralık 2016) Burak Kuru imzalı bir yazar, ustaca sorup aldığı yanıtlarla önemli bir çalışma yapmış. Tanıttığı kitap çok önemli çünkü. Bir yurttaş olarak ümidim tazelendi, sevindim sanki.

İş Bankası Kültür Yayınları olarak yakınlarda çıkan Türkiye Sözlü Basın Tarihi’nde 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül travmalarını yaşayan, Türk basınındaki değişimi bizzat yaşayanlar anlatıyor. Burak Kuru, söyleşinin son sorusunu yöneltiyor: “Basın için en karanlık dönem hangisi?” Suat Gezgin’in yanıtı: “Son on yıl, en karanlık dönemdir.”

***

Anadolu halkı da Timur’dan bu yana sıklıkla karşılaştığı baskı ve baskıcılar önünde sabrını şöyle dile getirirmiş: “Zulmün artsın!”

Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Turhan Günay, Önder Çelik, Bülent Utku, M. Kemal Güngör, aydınlık simgesi siz dostlarımın tez zamanda tahliye edileceğine inanmak istiyorum. O günlerde sağlığım elverirse, sizi kucaklamak için mutlaka Silivri’ye geleceğim.

Hepinize sağlık, esenlik ve iyilik dolu yıllar diliyor, sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Zulmün artsın!’ 17 Ocak 2017

Günün Köşe Yazıları