Yeni bir tür: ‘Barrack-us’ - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Yeni bir tür: ‘Barrack-us’ - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

15.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Devletler arasındaki çıkarları uzlaştırma sanatı” olarak tarif edilen diplomasiyle ülkelerarası diyalogun yapılandırılmasında; bir devletin kimi, nereye, ne zaman gönderdiği son derece önemlidir. Ne var ki bir büyükelçi devletler arası ilişkileri doğrudan kurgulamasa bile onu gönderen devletin merkez politikasının yansıtma odağıdır. O nedenle bir diplomatın görevlendirildiği ülkede yaptıkları, söyledikleri; temsil ettiği ülkenin iktidarının diğer ülkeye bakışı olarak değerlendirilir. Büyükelçiliklere “misyon” denmesinin nedeni de tam olarak budur. Bu durumda büyükelçiler de onları gönderen siyasi iradenin politik misyonerleridir.

“Göster bana büyükelçini, söyleyeyim sana kim olduğunu” demek bu nedenle abartılı bir yorum sayılmaz.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye Büyükelçisi Thomas Barrack’a yükselen tepkilerin temeli de bu görev ve görevliye yüklenen geleneksel anlamdan kaynaklıdır.

DİPLOMATA YENİ BİR KARTVİZİT: CEO

Devletlerarası ilişkilerin elçiler marifetiyle yürütülmesi anlamını taşıyan diplomasi sanatının yapıcıları olan diplomatlar, bu kıdemli mesleğin nasıl uygulanacağını öğrendikleri özenli bir eğitim sürecinden geçirilirler. Elbette diplomasi yalnızca büyükelçilikler aracılığıyla sürdürülmez. Kimi zaman ülkesinin çıkarlarını korumak zorunda olan başkanlar, kabine üyeleri ya da özel görevli temsilciler de bu görevle anılabilirler. Yine de diplomaside aslolan devletini dışarıdaki politikasıyla ve kollarıyla temsil eden, bunun için özel bir eğitim sürecinden geçirilmiş büyükelçilerdir. Ancak şimdilerde çokça tartışıldığı üzere, diplomasi sanatını ve içermesi gereken bilgeliği taşımayan bir ABD büyükelçisinin profilinde, diplomasinin nasıl bir enkaz halini alabildiğini izliyoruz.

Öyle ki diplomatik yeterlikleri taşımaması bir yana, “milyarder bir iş insanı” küstahlığıyla ülkelere, uluslara, halklara ve genel olarak tarihin birikimine sığ söylemleriyle yaklaşan, tüm kariyeri sadece “zenginleşmek” üzerine kurulu birinin çok hassas bir dönemde, birçok cephede savaş yaşanan bir bölgeye, hem de en kıdemli, en dirençli ülkeye, sömürgecileri söküp atmış Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne ABD büyükelçisi olarak gönderilmesi tarihin kırılmalarından biridir.

ULUSAL YAPILARI YEMEYE HAZIR

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Thomas Barrack, bütün teamüllerin aksine bir diplomat değildir; profili, milyarder iş insanı ABD Başkanı Trump’a ve yönetimine çok uygun düşen bir başka milyarderdir. 90’ların başında kurduğu yatırım şirketinin CEO’su olarak en büyük sıçrayışlarını iflas bayrağını çekmek üzere olan şirketleri ucuza alıp satmasıyla yapan; ekonomik kriz yaşayanların taşınmaz mallarını olabilecek en düşük fiyatlarla kapatıp onları çok büyük kârlarla satan fırsatçı bir iş insanıdır. Yani zor durumda kalanların ipoteklerini, kelepirlerini takip eder, onları toplar; sonra da piyasa şartlarında çıkarlarını en üst seviyeye çıkararak satar ve ciddi bir servet edinir. Bunların yanı sıra büyük otel zincirlerinden, AVM’lere, gökdelenlerden, casino zincirlerine, lojistik merkezlerinden Hollywood’daki büyük film şirketlerine, hemen bütün devasa alım satım, finans ortaklığı işlerinde boy gösterir.

Lübnan kökenli aile geçmişinden de epeyce yararlanır, bunu Ortadoğu’daki kişisel çıkarları için kullanmaktan da çekinmemiştir. Başta BAE olmak üzere Kuveyt, Katar ve pek tabii Suudi Arabistan ile olan bağları “Körfez varlık fonları”ndaki kazanımlarıyla taçlanır. Ne var ki bu çıkar ilişkileri nedeniyle ABD’de sonunda beraat ettiği bir ajanlık suçlamasıyla bile karşı karşıya kalır.

Şimdilerde ise şirketini, dijital çağa uygun olarak bir teknoloji ve alt yapı devine dönüştürdü. Artık gelenekselleştirdiği yöntemlerle taşınmaz mal alım satımı yapmıyor; bunun yerine; fiber optik ağlardan veri merkezlerine, bulut altyapı tesislerinden GSM sistemlerine uzanan geniş bir yelpazede, teknoloji altyapı şirketleriyle ve fonlarıyla ilgileniyor.

Özetle; Trump’ın seçim kampanyasında ona fonlar akıtan yakın dostu Barrack’ın, mevcut ABD yönetiminin Ortadoğu’yu nasıl değerlendirmek istediğini özetlememizi kolaylaştıran ve bizleri hiç de şaşırtmayan bir kariyeri var ülkemize gönderdiği sözde büyükelçinin.

Her şeyi “sermaye, finans ve kazanma” olarak algılayan ve tasarlayan Barrack için “ülkeler” değil, şirketler var; “uluslar” değil, “tüketici”ler var; sadece o devletin yurttaşlarına ait olması gereken “doğal zenginlikler” yok, “sömürülecek kaynaklar” var.

Buna karşılık, önce kendi çıkarlarını gözetmek zorunda olan ulus devletler onun küresel çıkarlarıyla çatışma halinde. Elde etmek istediği “sınırsızlık” için ulus devletleri ortadan kaldırmayı istemesi de bu yüzden. Bu engellemelerle karşılaşan geleneksel sömürgeci ruhu ve arzuları onu; önüne çıkan ulusal yapıları yemeye hazır bir canavara, değiştirilmiş bir diplomata dönüştürüyor.

Diplomasi eğitimi almamış, bir biçimde “devlet adamlığı ve diplomasi zarafeti” taşımaktan yoksun bu “istenmeyen” büyükelçi, gerçekte diğerlerini “yutmaya alışmış” ve servetini bu yolla yapmış bir CEO. En hafif deyişle, çokuluslu bir şirketin uzaklardaki ofisine atadığı bir yönetici gibi davranması bundan. Nasıl ki kendi kariyerinde başka şirketleri yiyerek büyümeyi hedeflemişse şimdi de aynı bakışla ulus devletleri yok ederek kendi büyüğü olan ABD bünyesinde Ortadoğu’yu yeniden çizmeye çalışıyor. Tüm bunları paranın da güvencesi olacak büyük İsrail’i gerçekleştirmek için tasarlıyor.

Dünyayı “küresel bir şirket”, ulusdevletleri de yutulması gereken şirketler olarak gören, diplomasi geleneğinden uzak bu ‘tek dişi kalmış’ büyükelçiye ona uygun bir tanımdır Barrack-us.

SAYISIZ KUMPASLAR

Şimdi bu Barrack-us, eşyanın doğasına uygun olarak bağımsızlık yolunda verdiği mücadeleyle, kazandığı hak ve özgürlüklerle işgal altında ve sömürülen bütün uluslara ilham veren Türkiye Cumhuriyeti’ni, Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusal direnişi başlattığı 1919’u hedef alıyor:

“1919’dan beri ulus devletler tarafından engellenmiş durumdayız. Her devletin farklı bir hükümet türü tarafından yönetilmesi fikri pek iyi işlemedi” deme cüretini, hadsizliğini, küstahlığını gösteriyor ve enerji kaynaklarına rahat ulaşamadıkları için sitemde bulunuyor.

Aslında bu korkunç ifadeler, neden bu topraklarda Atatürk düşmanlığının hortlatılmaya, olmayan sorunlarla “bölücülük” yapılmaya çalışıldığının, PKK’nin neden ve nasıl ortaya çıktığının itirafıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal-üniter yapısını yok etmek üzere FETÖ’cülerin Türklerin ünlü destanı Ergenekon’a atıfla Türk ordusuna kurduğu sayısız kumpasın açıklamasıdır.

Barrack-us ve türevleri ulusal devletleri ısırarak parçalamak isterken, bugün her zamankinden uyanık olunmalıdır. Kolayca yutabilmek için bizleri küçük parçalara ayırmak isteyen Barrack-us’un 1919’dan beri bilenmiş dişleri birliğimizi ve bütünlüğümüzü koruyarak kırılmalıdır.

Çılgın Türkler’in tarihi kendisine bir daha anımsatılmalıdır.

Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

İlgili Konular: #Tom Barrack

Yazarın Son Yazıları

Yeni bir tür: ‘Barrack-us’ - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

“Devletler arasındaki çıkarları uzlaştırma sanatı” olarak tarif edilen diplomasiyle ülkelerarası diyalogun yapılandırılmasında; bir devletin kimi, nereye, ne zaman gönderdiği son derece önemlidir.

Devamını Oku
15.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025