'Devletin ceberutluğunu şahsen öğrendim'
Selin Ongun
Son Köşe Yazıları

'Devletin ceberutluğunu şahsen öğrendim'

07.04.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Barış İçin Akademisyenler inisiyatifinin Güneydoğu’daki operasyonlar ve sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan hak ihlalleriyle ilgili olarak “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisine imza attığı için tutuklanan dört akademisyenden biri Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Esra Mungan.

Bildiriye attığı imzanın ardından İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İngilizce Mütercim-Tercümanlık bölümündeki görevine son verilen Yrd. Doç Meral Camcı ile birlikte Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda aynı koğuşu paylaşıyorlar şimdi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Muzaffer Kaya ve Nişantaşı Üniversitesi’ndeki görevine son verilen Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ise Silivri’deler.

“Türkiye ceza infaz sisteminin ve uygulamasının içyüzüne, bizim araştırma metotlarında ‘katılımcı gözlem’ dediğimiz yöntemle tanık olma imkânı oldu” deyişiyle bardakta “dolu” taraf bulma hasletini yine de koruyan Esra Hoca’nın sorularımıza gönderdiği yanıtlar için buyrun.

 

İnanç ile ‘fakir kene’ hattı

- Orada bir gününüzün içinde en çok ne var?

Kitap okuyarak, buradaki kadınların hikâyelerini ve mesleklerini dinleyerek çünkü çıktığımda bu meselelere yönelik çalışmak isterim, aklımda içinde müzik de olan birkaç fikir var ve buranın “üst yönetimiyle” mücadele ederek geçiyor.

- Öğrencilerinizden o kısmı sık duyduk: “Esra Hoca bu! Kendisini iyileştirecek bir şeyler yine de bulacaktır!” Bardağınızın dolu tarafında vaziyet nedir?

Bir bakıma Türkiye ceza infaz sisteminin ve uygulamasının içyüzüne, bizim araştırma metotlarında “katılımcı gözlem/ perticipant observation” dediğimiz yöntemle tanık olma imkânı oldu. Normalde ömrümde deneyimleyemeyeceğim şeyler gördüm. Kimileri olumlu anlamda şaşırttı, ki bu daha çok infaz koruma memurları açısından oldu. Kimileri ise sanki bir cezaevi müdürlüğünün talimat temelli kendi kurallarını bile ihlal etmeye iten durum, vaziyetin hazin görüntüsü, karar metinlerindeki o iç çelişkilerle dolu, nereden tutsanız elinizde kalacak tuhaf tuhaf cümleler... Bir felsefe mantık dersinde bu metinler ele alınsa nefis olur aslında. Hepsi bende saklı duruyor.

- Ya Türkiye’nin bardağının dolu tarafı?

O bardağın dolu tarafı, on yıllardır ezmeye çalışan egemenlere inat, tüm kırımlara, korkutmalara, sindirme denemelerine karşın dimdik safları sıklaşmış, barıştan, demokrasiden, hak, hukuk, adaletten yana olanlarımızın sayısının giderek artması. Bu köklü ve inatçı mücadele (inat sözcüğünü her kullandığımda çok sevdiğim bir arkadaşımın bana hediye ettiği, sevgili Birhan Keskin’in ‘fakir kene’sini referans vermek istiyorum) ise bizi bulunduğumuz coğrafyada çoğu ülkeden ayıran ve bana her şeye rağmen muazzam umut veren bir şey. Bu ülke, bu zorla giydirilmeye çalışılan deli gömleğinden kurtarıldığı an onu kimse tutamaz, sezgilerim bu yönde. Müzikte bir rönesans yaşanıyor, bilimde de ilginç kıpırdanmalar var, mesela bizim müzik kognisyonu alanında ve tüm diğer alanlarda da. Tabii bu ülkenin iki bin küsur akademisyenini tasfiye ederse bedeli ağır olur ama bunu görüp kavrayabilmek için de öncelikle üniversitenin ne olduğunu kavrayabilmek lazım. Dolayısıyla Türkiye’de bir de bunun mücadelesini sıkı bir şekilde sürdürmek lazım. Çünkü iyi bilim ancak özgür bir ortamda yapılabilir.

- Nezarethanede geçirdiğiniz geceden itibaren, bu süreç, bilmediğiniz ne öğretti size?

Devletin ceberutluğunu şahsen deneyimleme ve o konuda zaten varolan kanaatimizi pekiştirme “imkânı”nı tanıdı.

- Pek çok akıldan geçiyor: “Bildiriyi iki bin 200 öğretim üyesi imzaladı. Neden Kıvanç Ersoy, Muzaffer Kaya, Esra Mungan, Meral Camcı tutuklandı?” Bu sorunun sizdeki karşılığı nedir?

İstanbul yerelinin “Barış İçin Akademisyenler”i olarak 11 Ocak’tan bu yana neler yaşadığımıza ve tüm bu sindirme operasyonlarına karşı, o tekmeyle devrilen barış masasının tekrar ayağa kalkması için neler yapacağımızı kamuoyuna iletmek üzere 10 Mart’ta bir basın toplantısı yaptık, özellikle de dışarıdaki dezenformasyona karşı. Dört akademisyen metni paylaşarak okumaya gönüllü olduk. Bunun üzerine o hafta izinli olduğunu öğrendiğimiz savcı İrfan Fidan’ın 13 Mart Pazar günü dördümüz hakkında yakalama-gözaltı talimatı yazıp başka bir savcıya ifademizi aldırttıktan sonra meşhur sulh ceza mahkemesine sevk ve tutuklama döngüsünün işletildiğini bizzat deneyimlemiş olduk.

 

Nezarethaneden bu yana

- “Tutuklanma” şıkkı aklınızdan hiç geçmiş miydi?

Hedef haline getirildik. İmza sayısı 12 Ocak itibarıyla, hele de mafya liderinin tehditleri ve Cumhurbaşkanı’nın ağır suçlamaları ve hedef göstermelerine rağmen katlanarak arttı ve bir anda 11 Ocak’ta 1128 olan imza sayısı 21 Ocak’a kadar TBMM Başkanlığı’na da sunduğumuz gibi 2212’ye yükseldi. Bu esnada imzasını ortadaki tehdit ve hedef gösterme ortamı içinde çekenler, şaşırtıcı ve sevindirici derecede tek tük kaldı eklenen artı bin 500 üzeri imzayı düşündüğümüzde. Barış İçin Akademisyenler’in İstanbul yereli olarak 10 Mart Perşembe günü Türkiye kamuoyunun bu uğradığımız baskıyı (soruşturmalar, işten atmalar, kapılara yapılan çarpı işaretleri vb.) görünür kılmak ve buna rağmen barış talebimizde ısrarlı olduğumuzu, bundan sonra bu uğurda ne gibi uğraşlarda bulunacağımızı aktarmak için bir basın toplantısı yaptık. Aramızda metni paylaşarak okumak üzere dört kişi gönüllü olduk, güzel de bir duygu oldu kolektifimizi yansıtması açısından: İkimiz kadın ikimiz erkek, ikimiz devlet ikimiz vakıf üniversiteli. 14 Mart’ta dersimi verdim, telefonum kapalıydı. Ders sonrası yemeğe gittiğimde akademisyen arkadaşlarım kaygıyla iyi olup olmadığımı, polisin bu sabah evime geldiğini öğrendiklerini söylediler. Türkiye’de bulunan üç akademisyen arkadaş olarak kendi ayağımızla Vatan Emniyet’e gittik. Anladık ki savcı İrfan Fidan yememiş içmemiş 13 Mart Pazar (!) günü hakkımızda “yok yok” tipi bir yakalama ve gözaltı kararı çıkartmış!

 

Tutuklanma ve sonrası

Böylece normal prosedürde kimlik tespiti sonrası ertesi gün adliyeye gidebilecekken geceyi nezarethanede geçirdik. Ertesi gün adliyeye götürüldük ve öğlen İrfan Fidan önümüze çıkmadı. Faruk Söker diye adını hatırladığım bir savcı çıktı. Hepimiz ifademizi verdik ve uzun bir günün gecesinde 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nin önüne çıktık, o hâkimin ismini de ömür boyu unutmayacağım, Cevdet Özcan, o inanılmaz kararı verdi: “Tutukluluğuna...” Nuri Bilge Ceylan “benim güzel yalnız ülkem” demişti, ülkenin neden yalnız olduğunu bir kere daha anladık... Ömrümde ilk defa bu ülkenin yargı sistemi önüne geldim, ne ben ne de oldukça büyük anne tarafı ve baba tarafı ailemde kimse bu devletin yargısıyla karşı karşıya gelmemiştir ve tabii kendimi her şeye hazırlamama rağmen olduğum yerde kalakaldım.

 

İçeri atılmam gerekliymiş!

- Geçirdiğiniz sürede yaşadıklarınız nedeniyle aklınıza düşüyor mu, böyle neticeleneceğini bilseniz yine imzalar mıydınız?

Kimi yayın organlarında da çıkan o 14 soru dışında başka soru sorulmadı. Emile Zola 19. yüzyılda “j’accuse” demişti ve doğru demişti, biz de “bu suça ortak olamayacağız!” dedik ve doğru dedik. Hiçbir pişmanlık duymuyorum, yine olsa yine imzalardım, ne de olsa bizler kendi aklı, muhakemesi ve vicdanı olan insanlarız ve hepimiz devlet istediğinde örneğin 2013’teki barış sürecinde olduğu gibi karşılıklı ölümlerin olmayabileceğini gördük! Bizler yurttaş olmamız sebebiyle devlete hitap ettik. Eleştireceğimiz, talep edeceğimiz yer doğal olarak sadece devlettir.

- Aklınızda en çok neler var şimdi?

En çok öğrencilerimin yarım kalan derslerini, tez öğrencilerimin yarım kalan tezlerini düşünüyorum. Haftada 55 bazen 60 saatimi üniversitede çalışarak geçiren biri olarak aslında ilginç bir şekilde ilk defa bedenen olağanüstü dinlendim. Meğer okulda ne kadar yoruluyormuşum, en titizlikle yürütmeye çalıştığımız dersler, araştırmalar ve bitmez tükenmez cevaplandırılması gereken e-postalar dünyası ne kadar yorucuymuş. Burada e-postasız olmak ve güzel kitaplar okuyabilmek bütün kötülüklerin içinde güzel bir şey oldu. Demek benim dinlenmem için içeriye atılmam gerekiyordu! Ama yine de patolojik derecede yüksek sorumluluk hissim nedeniyle, en çok öğrencilerime verebileceklerimden uzak tutulduğum için üzülüyorum.

 

Bir öğrenci ve iki akademisyen aynı koğuşta

- Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e, “Esra Hoca’ya ne sorardınız” dedik. Dündar’ın sorusu çok sevdiğiniz kısımdan: “Sinemaya ilginizden haberdarız. Akademisyenler bildirisine imza atmanızla başlayan sürecin filmi çekilecek olsaydı nasıl bir film hayal ederdiniz?”

Bunun filminin yapılmasını istemezdim ama olup biteni sembolize edebilecek olağanüstü filmler var, onlardan biri mesela Andrey Zvyagintsev’in “Leviathan” filmi, “büyük yüce devlet erki” karşısında elinde haklılığı dışında hiçbir şeyi olmayan sade yurttaş.

- Erdem Gül’ün sorusu da oradan: “İçeride ilk okuduğunuz kitap?”

Nezaretle başlayan ve resmi adıyla Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun kabul kısmındaki geçici koğuşta geçirdiğim ikinci gecenin sabahı olduğunda ömrümde ilk defa tam 50 saat bir şey okumadan geçirmiştim. En katlanılması zor kısım buydu. Sabah memura bana kitap vermelerini rica ettiğimde, cezaevinin kütüphane kitap listesiyle geri geldi. Cılız bir liste beklerken ilk defa ezber bozucu bir şey oldu, liste enfesti! “A” harfinde Amin Maalouf’u görür görmez seçimimi yapmış oldum. 90’ların sonları ve 2000’lerin başlarında bolca okuduğum Maalouf’ları tekrar okumanın olağanüstü olacağını biliyordum. “Doğu’nun Limanları” ile başladım ve okurken bulunduğum durum ile ilgili paralellikleri hissettikçe gülümsedim. Tüm Maalouf’ları tekrar okuyorum. Laf kitaptan açılmışken buranın öylesi güzel bir kütüphanesi var ki, sakın kimse bana kitap yollamasın, hazır üniversitedeki aşırı yoğun çalışma tempomdan kurtulmuşken okumak istediğim kitapları o listeden seçerek belirlemek istiyorum, zaten daracık tek kişilik hücrede kalıyoruz iki kişi olarak, yer de yok. (Esra Hoca şu anda cezaevine girdiği ilk günden bu yana dilekçe vererek geçmek istediği koğuşta kalıyor. 13 kişinin olduğu koğuşta Boğaziçi Üniversitesi’nden bir öğrencisi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi’ndeki görevine son verilen Yrd. Doç. Meral Camcı bulunuyor- S.O)

Yazarın Son Yazıları

'Acıyı açık artırma pazarı var, ortak yas yok'

Acıyı açık artırma pazarı var, ortak yas yok. Ölenler de kavgaya vesile

Devamını Oku
03.07.2016
“Bu kriz 2020'den önce bitmez, fon yaratılmazsa sektör batar”

“Bu kriz 2020'den önce bitmez, fon yaratılmazsa sektör batar”

Devamını Oku
27.06.2016
"Hakan Fidan iki defa Fethullah Gülen'e gitti"

"Hakan Fidan iki defa Fethullah Gülen'e gitti"

Devamını Oku
20.06.2016
Kan testi yaptılar, A pozitif, dünya vatandaşı çıkmışım. Yetmez mi!

Kan testi yaptılar, A pozitif, dünya vatandaşı çıkmışım. Yetmez mi!

Devamını Oku
13.06.2016
"Suriye'de federasyon gözüküyor, kırmızı çizgiler Türkiye'yi kurtarmaz"

"Suriye'de federasyon gözüküyor, kırmızı çizgiler Türkiye'yi kurtarmaz"

Devamını Oku
05.06.2016
Demirtaş: 'Kılıçdaroğlu, Genelkurmay'dan dokunulmazlık brifingi aldı'

Demirtaş: 'Kılıçdaroğlu, Genelkurmay'dan dokunulmazlık brifingi aldı'

Devamını Oku
30.05.2016
İslamcılık çöktü

İslamcılık çöktü

Devamını Oku
21.05.2016
AKP: Neydi, ne oldu, ne olacak?

AKP: Neydi, ne oldu, ne olacak?

Devamını Oku
20.05.2016
Abdullah Gül biliyordu

Ahmet Sever: Gül, işlerin bu noktaya gelmesine şaşırmadı

Devamını Oku
10.05.2016
Ahmet Sever: Trol'lerin talimatları Saray'dan geliyor

Ahmet Sever: Trol'lerin talimatları Saray'dan geliyor

Devamını Oku
08.05.2016
MHP'li Oğan: MHP’deki değişim AKP’nin sonu olur

MHP'li Oğan: Bizim de paralele teslim edecek partimiz yok

Devamını Oku
18.04.2016
'Yangına körükle gitmek istemiyorum, gece ikide çağırsınlar yine giderim'

'Yangına körükle gitmek istemiyorum, gece ikide çağırsınlar yine giderim'

Devamını Oku
11.04.2016
'Devletin ceberutluğunu şahsen öğrendim'

'Devletin ceberutluğunu şahsen öğrendim'

Devamını Oku
07.04.2016
'Pandoranın kutusu açıldı, Diyanet ile bakanlık sessiz'

'Pandoranın kutusu açıldı, Diyanet ile bakanlık sessiz'

Devamını Oku
04.04.2016
‘Ayar almam ayar veririm’ siyasetinin sonuna geldik

‘Ayar almam ayar veririm’ siyasetinin sonuna geldik

Devamını Oku
28.03.2016
Ülkemizi küçük düşürmeden...

Kısa süre önce annesini yitirdi Sezen Aksu. Başsağlığı için aradığımızda en çok onu söyledi: “Buradan da geçeceğiz..” Tutuklu akademisyenlerden Doç. Dr. Esra Mungan “İlk kez yaşamımda 50 saat kitap okumadım. Psikolojik işkenceydi” diyor. Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Bülent Arı ise “Ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış cahil halktır” görüşünde.

Devamını Oku
28.03.2016
Çıkış için üç anahtar

Çıkış için üç anahtar

Devamını Oku
21.03.2016
Enkaz altındayız

Enkaz altındayız

Devamını Oku
20.03.2016
‘Vize muafiyeti olmayacak kıyamet haziranda kopacak’

‘Vize muafiyeti olmayacak kıyamet haziranda kopacak’

Devamını Oku
14.03.2016
'Allah ıslah etsin demekten başka sözüm yok'

'Allah ıslah etsin demekten başka sözüm yok'

Devamını Oku
07.03.2016
'Artık idrak etmeliyiz: Cumhuriyetin en sorunlu günlerindeyiz!'

'Artık idrak etmeliyiz: Cumhuriyetin en sorunlu günlerindeyiz!'

Devamını Oku
29.02.2016
'ABD, patlamayı YPG'nin yaptığına inansa da PYD politikasını değiştirmez'

'ABD, patlamayı YPG'nin yaptığına inansa da PYD politikasını değiştirmez'

Devamını Oku
22.02.2016
'Türkiye yeni soğuk savaşta cephe ülkesi, Rusya'nın kuşatması altında'

Irak işgalinde Bağdat büyükelçimiz olan Çeviköz: Türkiye’nin YPG’yi vurması IŞİD’e alan açmak olarak yorumlanabilir

Devamını Oku
15.02.2016
'Ambulans gelir yaralıları alır diye 5 gün bekledim'

Eski DBP Eşbaşkanı Emine Ayna siyasetten çekilmesinin ardından ilk kez konuştu

Devamını Oku
08.02.2016
'Esad'ın Suriyesi Rusya'nın mandası oldu'

Özülker’e göre Türkiye, Esad’la PYD arasında seçim yapma noktasına gelebilir.

Devamını Oku
01.02.2016
Genel başkanlık mı? Aman Allahım!

CHP’nin yeni parti sözcüsü Böke, “Partililerin desteklerinden müthiş onur duyuyorum” dedi.

Devamını Oku
25.01.2016
‘Feryat ediyorum, başaramadık Türkiye’ye yazık, hepimize yazık...’

Demokratik Toplum Kongresi EşBaşkanı Dicle Cumhuriyet’e konuştu: “Halklarımıza barış hediye edemedik. Bazen düşünüyoruz, ölüm orucuna mı yatsak? O top sesleri gelirken evde yatağa girmekten utanıyoruz...”

Devamını Oku
18.01.2016
‘Kin gütmem, demek partim bu duruma gelmiş derim, geçerim’

Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış: "Türkiye mezhepçilik yapıyor algısı var. Bizim o algıyı derhal ortadan kaldırmamız lazım. Suudi Arabistan ve İran’a eşit mesafede durmazsak bu algı daha da güçlenir...”

Devamını Oku
11.01.2016
'Necip Fazıl yaşasaydı Erdoğan’ı desteklemezdi'

2015 yılı ile birlikte Altan Öymen 83’ünü, Hüsamettin Cindoruk da 82’sini tamamlarken konuştuk

Devamını Oku
04.01.2016
‘Hemen adım atılmazsa şu anki durumu mumla ararız’

Cumhuriyet, CHP ve HDP’nin Diyarbakır il başkanlarını bir araya getirdi. CHP, HDP ve Hüda-Par’lı temsilciler “Kaybedecek vakit yok” diyor. Vatandaş, yaşananların taraflı haberleştirilmesinden bıkkın.

Devamını Oku
28.12.2015
Bir yol var: Yaşamak ve yaşatmak...

Sezen Aksu Cumhuriyet'e yazdı: Düşmanlık, öldürmenin rasyonelleştiği o pusuda pazarlanıyor.

Devamını Oku
21.12.2015
'Fokurdayan tencere patlar'

Eski BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Sözcüsü Metin Çorabatır: “Entegrasyonu yapmazsak sosyal patlamalar olacak. Açlık düzeyinde yaşayanlar, okulsuz çocuklar, hastalananlar... Entegrasyon olmazsa bu fokurdayan düdüklü tencere patlar.”

Devamını Oku
14.12.2015
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Öneş: O barikatları anlamak gerek

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş: Mesele artık sadece Öcalan değil, o barikatları kuranlar 90’lı yılların taş atan çocuklarının öfkeyle büyümesidir.

Devamını Oku
08.12.2015
'Devlet sırrı da yok casusluk da'

Eski MİT Müşteşar Yardımcısı Cevat Öneş: Demokratik ülkelerde, istihbarat teşkilatlarının yasadışı faaliyetleri yargılanır, otoriter ülkelerde tartışması olmaz.

Devamını Oku
06.12.2015
Dink’ten Elçi’ye güvercin kasapları

DP milletvekili Mithat Sancar, Tahir Elçi’nin katledilmesinin aklına Hrant Dink’i getirdiğini söyledi.Sancar, “Bir başlık koymak gerekirse: Güvercinler ve güvercin kasapları...” dedi.

Devamını Oku
30.11.2015
Ruşen Çakır: İslam yok ortada iktidar savaşı var

İslamcı hareketler konusundaki uzmanlığıyla tanınan Ruşen Çakır’a göre geçen 13 yılda İslami hareket büyük bir meydan okuma ile iktidarı ele geçirdi, sonunda devlet oldu. Cemaat ile AKP savaşı ise İslami hareketin birikimlerini sıfırladı. Şu anda hükümet kazanıyor gibi görünse de iki taraf da kaybediyor.

Devamını Oku
23.11.2015
'HDP'yi sakatladılar'

Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner: Kandil’dekiler, AKP’ye ‘senin savaş oyununda yokum’ deseydi, HDP büyük bir manevrayla inisiyatif sahibi olacaktı.

Devamını Oku
16.11.2015
Ahmet Tezcan: Erdoğan'ın dar uçak kadrolarını oluşturanlar işlerini yapmadı

Ahmet Tezcan'a göre Başkanlık: Erdoğan dışarıya set çekmek istedi

Devamını Oku
12.11.2015
‘MKYK’de Tayyip Bey’e çekilseniz diyenler vardı’

Erdoğan’ın eski basın danışmanı, gazeteci-yazar Ahmet Tezcan: Nokta günlükleri vaziyeti nasıl sorguladıklarının göstergesi. Arınç’ların kopacağına inananlar bunu atlıyor.

Devamını Oku
11.11.2015
‘Demokrasiyi sürdürmek mümkün mü, sanmıyorum’

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ersin Kalaycıoğlu: 1 Kasım itibari ile Türkiye hâkim parti sistemini geçti. AKP hegemonyacı bir parti olmaya doğru gidiyor.

Devamını Oku
10.11.2015