Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Her şey...
Çok güzel olacağına yüzde yüz inanmamıştık zaten. Öyle de olmadı. 10 Mayıs Cuma tarihli yazımın bir yerinde aynen şöyle yazmışım:
“…Ama, acaba gerçekten her şey ‘daha güzel olacak’ mı?
İzninizle, (yine çıkıntılık yaparak) rezervimi koymak istiyorum...”
Umutlanmak ve bir umudun gerçekleşmesi için kendi kapasitesi içinde mücadele etmek tabii ki güzel. Ancak, buranın Türkiye olduğunu da unutmamak gerek. Nitekim, bu niteliğini-özelliğini her sabah kalktığımızda bir kez daha hatırlatıyor canım faşist muktedirleri.
İktidara gelene kadar, kendilerine en ufak bir toz kondurulmaya çalıştığında, “Hööytt!. Biz seçilmişiz. Millet seçti bizi. Atanmışların ne haddine bize laf etmek?..” diye höykürenler, iktidarları süresince bile yaptıkları her türlü yasadışı işin üzerine gitmeye çalışanlara aynı şekilde mukabele ettiler. “Seçilmişliğin” kimseye suç işleme ve hukukun üzerine çıkma ayrıcalığı vermediği gerçeğini hep inkâr ettiler. Üstelik bunu, ortada bir yığın şüphe ve bir yığın “bas bas bağıran” delil olduğu zaman bile yaptılar. 17-25 Aralık sürecinde patlamış lağımlardan, rögar kapaklarından fışkıran pisliklerin bile üzerini örterek “Bunları FETÖ uydurdu” diye soruşturmaları engelleyip savcıları görevden aldılar. Bir tek kaydın bile “otantik olup olmadığının” araştırılmasına müsaade etmediler. Ülkenin en yüce makamının “sahte diploma ile işgal edildiği” iddialarına bile sırt çevirerek araştırılmasını engellediler.
Bugün ise ortada somut delil olmadan, sadece söylenti-şüphe-ihbar ile milyonlarca insanın oylarını alarak, seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak demokrasinin özünü çiğneme pervasızlığına başvuruyorlar. Daha 3 gün önce 3-5 oy uğruna ayağına gittikleri, elebaşlarından birini TRT’ye çıkardıkları terör örgütü ile “iltisak” gerekçeleri de cabası..
Zaten seçimden önce de, bizzat Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı söylememiş miydi? “Seçilseler bile görevden alırız...” diye.
Bunun adı, “Sadece bizim istediklerimizi seçerseniz çalışmasına izin veririz”dir. Bunun adı, CHP’li ve başka muhalif belediyelere de “parmak/sopa sallamak”tır.
Anayasanın ve tüm ilgili yasaların açıkça utanmazca ihlali anlamına gelen bu tasarrufları protesto etmek bile yasaktır. Milletvekilleri dahil olmak üzere duruma tepki gösterenler, en ağır şiddete maruz kalmaktadır. Yerlerde yatan bir göstericinin kafasına plastik mermi sıkıldığına, HDP’li milletvekillerinin kafasının patlatıldığına, sopa ile tazyikli suyla dövüldüklerine tanık olmaktadır sokaklar.
E hani “Her şey çok güzel olacak..”tı?
CHP’ye tarihi görev
Olmadığına göre, herkesin bu adaletsizliğe ve demokrasi ayıbına karşı birlikte mücadele etmesi gerekmektedir. CHP’den ilk anda gelen protestolar içimize umut doldurdu ise de, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sokağa çıkmak gereksiz” mealindeki açıklamaları hayal kırıklığı yaratmıştır. Enis Berberoğlu’nun hapse atılmasına karşı Türkiye’yi haklı olarak ayağa kaldıran ve Ankara-İstanbul arası sokağa döken Kemal Bey, bugün en az o derece ağır bir hukuksuzluk karşısında neden “sokaktan korkma” çizgisine gelmiştir? Anlaşılır gibi değil.
Mahkemelerin, yani adaletin iktidar boyunduruğuna girdiği anlaşılmış bir ülkede (ki bu gerçeği CHP lideri kendisi de yüzlerce kez teyit etmiştir) meşru anayasal protesto hakkını kullanmak neden “ürkütücü” bir şey sayılmaktadır?
Kitlelerin önünde, meydana çıkıp “Durun!. Yapamazsınız bunu! Demokrasiyi iyice öldürürsünüz” demenin zamanı, bugün değilse ne zamandır? İstanbul-Ankara ve İzmir’de, demokratik bir ittifak içinde Türkiye tarihinin en büyük seçim zaferlerinden birine imza atan müttefikiniz HDP ile kol kola görünmek bu kadar büyük bir “zül” müdür?
“Aman germeyelim” diyerek nereye kadar gerilemeyi düşünüyorsunuz? Yarın aynı şeyin Ekrem Bey’in, Mansur Bey’in, Tunç Bey’in başına gelmesini mi bekliyorsunuz?
İflas etmiş, Suriye’de artık oynayacak bir tek dama taşı kalmamış, adli yıl açılış töreni rezaleti ile kuvvetler ayrılığının tabutuna son çiviyi çakmış, ekonomide atacak zarı da kalmamış, orman yangınlarına bile müdahale edebilmekten aciz bir iktidarın, çaresizlik içinde attığı hukuksuz adımlara, basın toplantıları ve basın açıklamalarıyla mı dur diyeceksiniz?
Hani, her şey (birlikte sizin adaylarınıza oy atınca) daha güzel olacaktı?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama