Özgür Mumcu

Nasıl olacak?

28 Haziran 2018 Perşembe

Seçimin ikinci tura kalacağı ve iktidarın Meclis’te çoğunluğu kaybedeceği beklentisi ve öngörüsü MHP’nin neredeyse bütün anketleri ve gözlemcileri şaşırtarak aldığı oyla suya düştü.
Böylelikle, kuvvetlerin tek elde toplanması üzerine kurulu bu antidemokratik yeni rejimin denetlenmesi umudu da çok zorlaştı. Meclis’in kanunlarla cumhurbaşkanının kararnamelerini hükümsüz kılması ve böylelikle keyfi bir yönetimi dengeleyebilmesi ihtimali şimdilik sadece teorik bir imkân. MHP’nin AKP’yle arasının bozulması elbette beklenmedik bir gelişme olmaz. Gelgelelim bu durumda dahi Meclis’in cumhurbaşkanını denetleyebilecek bir irade göstermesini beklemek bu aşamada hayalcilikten öteye gitmez.
Antik Yunan mitolojisindeki Pandora’nın kutusu kıssası, umudun insanlığın başına bela olan illetlerle aynı yerden çıktığını anlatır. Bunun sebebi umut sonrası yaşanan hayal kırıklığının yıkıcılığıyla açıklanabilir.
Uzun süredir bir çıkış yolu bulamayan muhalefetin, Muharrem İnce’nin etkili hitabeti ve meydanlarda sergilediği dinamizmle umutlandığı açık. Muhalefet partilerinin büyük bir uzlaşmaya erişebilme potansiyeli de bu umudu arttırmıştı.
Seçim gecesi İnce’nin ve diğer muhalefet adaylarının açıklama yapmaması, Adil Seçim Platformu’nun gerektiği gibi işlememesi yükselmiş umudun yere çakılıp şiddetle kırılmasında rol oynadı.
Neticede uzlaşma fikri değil kutuplaşma kazandı. Türkiye’de televizyonun hala en önemli ve rakipsiz kitle iletişim aracı olduğunun altı kalın çizgilerle çizildi. Parti devleti anlayışının git gide güçlendiği ve medyanın da neredeyse tamamının bu anlayışın kontrolünde olduğu bir ülkede adil bir seçim ortamını sağlamak mümkün değil. Koşullar bu kadar lehineyken, AKP’nin yüzde 42’lerde kalması ve Erdoğan’ın ancak MHP desteğiyle az farkla yüzde 50’yi geçebilmesi elbette dikkat çekicidir. İktidarın bir türlü mesela Putin Rusya’sındaki oranları yakalayamaması da not edilmelidir.
Gelgelelim sadece bu tespitten hareketle yine aynı yöntemlerle yapılacak muhalefetin pek bir yere varmayacağı da belli.
Burada sine-i millet seçeneği karşımızda. Daha hemen seçimlerin ardından muhalefetin Meclis’i boşaltmasından bahsetmiyorum. Hem erken hem de gerçekçi değil. Ancak muhalefetin siyasi ve toplumsal örgütlenme anlayışını değiştirmesi anlamında sine-i millete dönülmelidir.
Bu ülkenin laik duyarlılığa sahip kesimlerinin tarikatlar kadar yurt yapabilecek parası mı yoktur, insan kaynağı mı?
Seçim sandıklarına sosyal medyadan müşahit arayacak halde olan partilerin örgütlenmesinde bir sorun olduğu açık değil mi?
Dip dalga, dipten gelir. Manşetlerle dövüşerek iktidara sokak sokak, mahalle mahalle yeniden örgütlenerek gelinir.
Bu heyecanlı seçim döneminde beliren enerji aslında iktidar ve muhalefet cephelerinin kendi aralarındaki oy akışlarını yansıtmaktaymış. Muhalefetin, iktidara destek verenlerden oy almadan iktidara gelmesi imkânsız.
Seçim öncesi yakalanan uzlaşma fikrinden uzaklaşmadan yeni bir örgütlenme ve sivil toplum hamlesine ihtiyaç büyük.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları