Hep Biz mi Ödeyeceğiz?

26 Ağustos 2018 Pazar

Artık üstümüze üstümüze geliyor. Ücretler yerinde bile saymıyor; enflasyon uçuşta, pazar çıldırdı; elektrik, su, doğalgaz kısaca kullanmaktan kaçınamayacağımız temel tüketim kaynaklarına zam üstüne zam yapılıyor. Krizlerde yük, gelir durumuna bakılmaksızın her zaman sayıca çok olanın üstüne yıkılmak durumundaymış, başka çare yokmuş.

***

Aslında sizin harcadığınız her kuruşun yaratıcısı biziz. Lüksünüzü, rahatınızı, ödediğiniz ya da ödemediğiniz, kaçırdığınız, cebe attığınız, sık sık affedilen vergilerinizi de yarattığımız değerin aldığımız azıcık ücretin dışında kalan büyük kısmıyla hep biz ödüyoruz. Şimdi krizin yükünü de biz taşıyacağız, öyle mi?

***

Hem kendi küçük konutumuzun kısılmış ışıklarının, az çalıştırmaya gayret ettiğimiz bulaşık ve çamaşır makinesinin harcadığı elektriğin faturasını hem de sizin faturaları ödedik. Sürekli kabaran, hâkim olamayacağınız dövizin katladığı milyonlarca dolarlık borçla sürdürdüğünüz talan kapitalizminin faturası da şimdi önümüzde.

***

Peki şimdi ne yapalım? Krizi nasıl alt edelim? İpler bizim elimizde değil, gittikçe yükselen dalgaların üstünde bir ceviz kabuğu gibi inip çıkan, her an batacakmış gibi görünen geminin dümeni sizde. Gemiyi sakin bir limana yanaştırmanız artık zor, yok artık öyle bir liman.

***

Tarihsel olarak sonunuzun yaklaştığını bilmiyor, iktidarı “devletleştirerek” korumayı, kriz koşullarında da artık değere el koyma mekanizmasını hızlandırmayı, kahkahalar atarak çeşitli yöntemlerle yaratılmış rant düzeninin nemalarını cukkalamayı, elinizi cebinize atmadan “krizi fırsata çevirmeyi” sürdürüyorsunuz. Ama yanacak yakında elleriniz.

***

Yakınlarda seyreden öteki “güçlü” gemilere gönderdiğiniz SOS mesajlarına, mayday çığlıklarınıza yanıt gelmiyor. Yalnızca “söz dinlemedin bak ne hale geldin” diyen telsiz mesajları, şantaj mektupları düşüyor kaptan köşkündeki işe yaramaz pusulanın, sekstantın üstüne. Yaklaşan seçimleri düşünüyor kabadayılığı biraz daha sürdürmenin yollarını arıyorsunuz. Ama bak çatırdıyor geminin gövdesi, iki yelken direği çoktan kırılıp düştü güvertede yine bizim tayfaların üstüne.

***

Aslında çaresizsiniz. Bu krizi atlatamayacak, borçları ödeyemeyecek, yoksullaşmanın mutlaklığı karşısında demagojiyle “ahbap çavuş kapitalizmini” sürdürmekte zorlanacaksınız. Mezarlıktan geçerken ıslık çalan biri gibisiniz. Hava gittikçe kararıyor, her şeyi bir yerde toplamakla iyi mi yaptınız kötü mü bilemiyorsunuz. İktidar iktidarını korumak için daha fazla iktidarın peşine düşüyor. Yasama, yürütme, yargı derken hep denetlenemeyen köşeler, açıklar, dondurucu soğukların gireceğini düşündüğünüz pencereler görüyor, oradan oraya koşuşturuyorsunuz.

***

“Yandaşlarımız ve ötekiler” diye kategorize ettiğiniz insanların başka türlü de bölünebileceğini fark edeceksiniz yakında. Size oy verenlerin içinde sayıları hiç de az olmayan, artık değerine din iman nutuklarının, sadaka eşliğinde el koyduklarınız da kıpırdanmaya başlarlarsa diye ödünüz kopuyor. Her şeyi bir yerde topladıkça eliniz kolunuz, onları tutmaya, yönetmeye yetmezse diye telaş içindesiniz.

***

Bizse bekliyoruz, krizin yükü bindikçe biniyor sırtımıza. Konuşmaya, tartışmaya yeni yeni başladık. Karanlıkta yanacak bir mum ışığı bekliyoruz. Sonra yürürüz herhalde, yanlış anlamayın, sizi değil, ülkemizi ve kendimizi, yoksullarımızı kurtarmak için, değiştirmek için gerçeğimizi...

***

Yürürüz eğer becerebilirsek sap ile samanı ayırmayı, sistemin eski dostları liberallerin kazmaya başladıkları yeni çukurları görmeyi, başarabilirsek dostu dost görünenden ayırmayı... Yürürüz... Neden yürümeyelim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları