Barış Doster

Kıbrıs’ta neler oluyor?

13 Ekim 2018 Cumartesi

Suriye’deki gelişmeler ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin izniyle ABD’nin enerji şirketlerinden ExxonMobil ile ortağı Katar Petrol’ün ada açıklarında yıl sonuna doğru yapacaklarını açıkladıkları keşif sondajı, Akdeniz’in sularını daha da ısıtacak. Topraklarında iki İngiliz üssü varken, İsrail ve Fransa ile üs antlaşması yapan Rumlar, üs konusunda ABD ile de görüştüler. Rusya’nın son yıllarda Akdeniz’de artan nüfuzu; bölgenin enerji kaynaklarıyla ilgilenen, tedarikçilerini çeşitlendirmeye çalışan Çin ve Almanya’nın Ortadoğu’ya, Akdeniz’e yönelik hamleleri, rekabeti keskinleştiriyor.
Türkiye ise Kıbrıs’ta büyük hatalar yaptı. Kurumsallaşmış devlet politikasını terk etti. Annan Planı’nı destekledi. Avrupa Birliği’ne (AB) Kıbrıs konusunda ödün vereceğini kanıtladı. Kıbrıs’ta kırmızı çizgilerimiz vardı: 1) Adada iki eşit, iki egemen, iki bağımsız devletin kabulü. 2) Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devamı. 3) Adada Türk - Yunan dengesinin korunması. Hükümet, kırmızı çizgileri kamuoyunda tartışmaya açtı. KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı devre dışı bıraktı. Dünyanın gözü önünde eleştirdi. “Kıbrıs konusunda herkesten bir adım önde olacağız”, “Denktaş gitsin kendi meclisinde konuşsun”, “Çözümü tıkamasın”, “Danışmanlarını gözden geçirsin” dedi.
O yüzden Türkiye; mali, siyasi, diplomatik baskı altında daha büyük ödün vermeye zorlanıyor. Kıbrıs açıklarına sondaj gemisi gönderse bile, Suriye meselesi ile Akdeniz’in enerji kaynakları arasındaki ilişkiyi görememenin faturasını ödüyor. Mısır ile Rum - Yunan tarafı, İsrail ile Rum - Yunan tarafı arasında enerji odaklı gelişen işbirliklerini engelleyemiyor. Siyasi ve iktisadi açıdan sıkıştığından, Akdeniz’de ulusal güvenlik sorunuyla karşılaşıyor.
KKTC’de de işler iyi gitmiyor. Gerekli yatırım yapılmadığından, güneş ve rüzgâr enerjisinden yeterince yararlanılamıyor. Hayat pahalı, ekonomi kötü, işsizlik, yolsuzluk yaygın. Verimli arazilere rağmen, tarımsal gelir düşük. Turizm ve üniversiteler dışında ciddi gelir kaynağı yok. Ayrıca, KKTC’nin dünyadan dışlanması, dünyayla ticaret yapamaması, Türkiye’nin KKTC’nin tanınması için çaba göstermemesi ve son yıllarda KKTC’ye atanan Türk büyükelçilerin bazı yanlış tutumları Kıbrıs Türklerinin umudunu kırıyor. Türkiye’deki numaracı cumhuriyetçilerin, “yetmez ama evet” takımının KKTC’deki uzantısı “yes be annem” ekibi de fırsattan yararlanıyor. Türkiye karşıtlığı yapıyor. Türk askerini istemiyor. Daha da ileri gidip, Mehmetçiğe “işgalci” diyenler bile var.

Atatürk uyarmıştı
Sorun şu: Rum - Yunan tarafı, Kıbrıs’ın tamamında, tek başlarına hâkim olmak istiyorlar. Adadaki Türkleri azınlık cemaati olarak görüyorlar. Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla ve tüm adayı temsilen AB üyesi olmanın verdiği rahatlıkla hareket ediyorlar. Mevcut garantiler sistemini esnetmeye, mümkünse kaldırmaya çalışıyorlar. Denktaş çizgisinin zıddı olan mevcut KKTC yönetiminin ödün vermeye hazır olduğunu biliyorlar. Adada “sıfır garanti, sıfır asker” tezini savunuyorlar. ABD ve Avrupa da onları destekliyor. Federe devletleri, üniter devletleri parçalayan, bölmeye çalışan Batı emperyalizmi, Kıbrıs’ta iki farklı halkı, iki ayrı devleti birleştirmeye çabalıyor.
Oysa adada müzakereler 1968’den beri sürüyor. Şimdiye dek, Türk tarafının önerdiği metni esas alan bir anlaşma metni olmadı. Ortaya konan tüm metinleri BM genel sekreterleri hazırladılar. Rum - Yunan tarafının menfaatlarını, önceliklerini gözettiler. Buna rağmen metinleri hep Rumlar reddetti. Annan Planı bunun kanıtıydı. ABD, AB ve BM tarafından Rum kesimine sızdırılmıştı. Açıkça onları kolluyordu. Türk tarafı ise “Metindeki boşlukları Annan doldursun. Biz ona güveniyoruz” diyerek diplomasi tarihinde görülmemiş biçimde, iradesini baştan teslim etmişti. Buna rağmen referandumda Rum Kesimi’nde yüzde 75 hayır, KKTC’de yüzde 65 evet çıktı. Rumlar, oylamadan hemen sonra AB üyesi olurken, ABD ve AB Türklere verdikleri hiçbir sözü tutmadılar.
Kıbrıs, Girit misali kaybedilmesin diye, Atatürk yıllar önce uyarmıştı: “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir”. Uyarı; tarihi, siyasi, askeri, iktisadi, jeopolitik ve stratejik boyuttaydı. Dikkate almamanın sonuçları görülüyor.

Kıssadan Hisse: Kıbrıs’ta verilecek en küçük tavizin devamı, sadece Akdeniz’de değil, Ege’den Karadeniz’e dek her yerde gelir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları