Şehirlere göçü tersine döndürelim mi?

14 Ekim 2018 Pazar

Çiftçi için ürünü üretmek kadar satmak da zor. Ürün fiyatı tekellerin elinde oyuncak. Neden? Çünkü tarımsal ürünlerin fiyatına müdahale eden, çiftçiyi koruyan yapılar artık yok. Tarım Satış Kooperatifleri, TMO, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu gibi yapıları ya kapattılar veya işlevini değiştirdiler. Halbuki tarımsal üretimin en önemli aşamalarından birisi de fiyatlama ve pazarlama.
Çiftçi üretimi biliyor ama pazarlamacı değil. Karşısında ya aracı, ya tekel veya büyük bir uluslararası şirket. Ürünü için “şu kadar para” dedi mi çaresiz ve örgütsüz. Ne beraber hareket ettiği bir kooperatif ne onu uluslararası sermayeye karşı koruyan bir devlet.

Hemen
Üretim ve satış kooperatifleri ile piyasaları ve fiyat oluşumlarını kontrol eden kamu kurumları yeniden yapılandırılacak. Çıktı fiyatları kontrol edilecek, çiftçiye sahip çıkacak mekanizmalar işleyecek. Çiftçi üretime konsantre olacak. Ürününden kazanacak. Kimi üründe ürün borsası kurulacak. Elbette borsa küresel tekellerin kontrolü altında olmayacak. Yani devlet girdi ve çıktı süreçlerine müdahale edecek ve denetleyecek. Serbest piyasa rekabetçi ve kontrollü olacak.

Tarım sanayii ve kümeleme
Verimlilik haritası ve ürün ihtiyaç planı kapsamında tarım sanayiinde kümeleme çalışması hazırlanacak. Yani tarım ürünlerini işleyecek fabrikalar, soğuk hava depoları, seralar aynı bölgede yer alacak. Tedarik sistemi hızlanacak ve maliyet düşecek, kurulacak fabrikaya 12 ay boyunca ürün girdisi sağlanacak. Tarım sadece ham ürün olarak değil, işlenmiş olarak da ülkeye kazandırılacak.
Ve toprak reformu... Size dünya tarihinden toprak reformu örneklerini, tecrübeleri ve sonuçları ayrı bir yazıda anlatacağım.

Hayvancılık
Verimlilikte yerli ırk bir, ithal ırk üç veriyor. Neden? Çünkü ithal ettiğimiz ülkeler seleksiyon yöntemi ile verimlilik çalışması yaptı, ırkları ıslah etti. Biz ise onlarınkini ithal ettik! Kendi ırkımızın verimliliğini artıracak çalışmaları ciddi bir biçimde ele alacağız. Hayvancılıkta en önemli maliyet yem. Çözümü çeşitli; ilk sırada meralarımız var. 1960 yılında 287 bin kilometrekare olan mera alanları, bugün 146 bin kılometrekareye geriledi! Oysa mera hayvancılığına uygun bir coğrafyamız var. Meraları ıslah edip hayvancılığa kazandıracağız. Yem bitkileri için, doğru coğrafi ve mikro iklimler saptanarak, özel teşvikler getirilecek. Bunları yaptıkça maliyet düşer, hayvancılığın cazibesi artar.

Yılda 800 bin buzağı ölüyor
Şaşıracağınız bir bilgi vereyim; yılda 600 bin canlı hayvan ithal ediyoruz. Buna karşılık ülkemizde yılda 800 bin buzağı ölüyor! Neden? Barınaklar çok bakımsız, çiftçi bu konuda eğitimsiz, ithal hayvanla gelen hastalıklar çok ve veterinerlerimiz yetersiz. Yani biz ithal hayvana ödeyeceğimiz parayı bu eksikleri gidermeye harcasak, bırakın girdi çıktı desteklerini, sadece buzağı ölümünün önüne geçsek, ithal ete harcadığımız para cebimize kalacak. Bunu kim yapacak? Bugün tasfiye edilmiş olabilirler. Ama bu ülkenin iyi yetişmiş, bilgili, deneyimli, yurtsever ve göreve hazır pek çok bürokratı var.

Kaynak var mı?
Çıkarları dışarı bağlı olan bir grup var. Söz konusu yerli üretim, kalkınma olunca kuyruklarına basılıyor. Hemen “kaynak nerede” diye soruyorlar. Gülüyorum; “İyi ki 1890’larda doğup ekonomist olmadın. Mustafa Kemal Atatürk, savaşarak kurduğu ülkenin ekonomisti diye seni çağırıp soracaktı; ‘çocuk nasıl kalkınacağız, bu fabrikaları nasıl kuracağız’ ”diye. Ona da kaynak yok diyecektin!.. O da gülecekti. Sonra, Köy Enstitüleri gibi dünya tarihine geçecek başarıda bir projeyle eğittiği halkın içine seni de katacak; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir Cumhuriyet çocuğu yapacaktı. Ve 1923’ten 1940’a kadar bu toprakların nasıl kalkındığını, fabrikaların nasıl kurulduğunu, demir ağların nasıl örüldüğünü şaşırarak izlemen karşısında gülümseyip, kafanı okşayacaktı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Karagöz ile Hacivat 2 Aralık 2018
Osman Kavala olayı 27 Kasım 2018
Çizgi nedir? 25 Kasım 2018

Günün Köşe Yazıları