Teokratik bir monarşi olan Suudi Arabistan, insan haklarının ve özgürlüklerin en fazla ihlal edildiği ülkelerden birisidir. Müslümanlara göre İslam dininin peygamberi olan Muhammed’in yaşadığı topraklarda kurulan bu devlet, sadece uluslararası hukuk açısından değil, İslam dininin temel kitabı olan Kuran açısından da, utanç verici bir yönetim tarzı sergilemektedir.
Ateizm, agnostisizm ve deizm gibi felsefi kuramlar açısından bakıldığında veya siyasi bağlamda laiklik ilkesi esas alındığında, İslam üzerinden yapılacak bir çözümleme anlamlı olmayabilir. Ancak Müslüman olduğunu iddia edenlerin, kendi içlerinde tutarlı olup olmadıklarını ve gerçekten Müslüman olup olmadıklarını anlamak için, İslam paradigması üzerinden bir çözümlemenin yapılması da kaçınılmazdır. Kuran, sadece kozmolojik açıklamalardan, tarihsel olayların aktarımından ve ritüellerin önerilmesinden ibaret bir kitap değildir.
Kuran aynı zamanda, bir ahlak anlayışını da ortaya koyar. Bu ahlak anlayışı da şöyle özetlenebilir: Müslüman isen, insan öldürmeyeceksin, zulüm yapmayacaksın, merhametli olacaksın, adil olacaksın, kibirlenmeyeceksin, böbürlenmeyeceksin, yalan söylemeyeceksin, iftira atmayacaksın, hırsızlık yapmayacaksın, mala, paraya, gösterişe düşkün olmayacaksın, muhtaç olanlara yardım edeceksin. Bu değerler ve ilkeler elbette dinin tekelinde değildir, dinlerden bağımsız olarak insanlık tarihinde ortaya çıkmıştır. Ancak bu değerler ve ilkeler, aynı zamanda, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi dinlerin de temelinde yer almaktadır.
Kuran’da bunlarla ilgili yüzlerce ayet vardır. Ancak bazı insanlar hâlâ, Kuran’daki ahlak boyutunu yok saymakta, Allah’ın varlığını ve Muhammed’in peygamber olduğunu kabul etmekle, namaz kılmakla, oruç tutmakla, içki içmemekle, domuz eti yememekle, örtünmekle Müslüman olunacağını sanmaktadırlar.
Vatandaşların beyanına göre Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerde, sadece evrensel insan hakları ve uluslararası hukuk açısından değil, İslam dininin kendisi açısından da büyük bir sorun yaşanmaktadır. Hatta, ateistlerin, agnostiklerin ve deistlerin, yani dinsizlerin çoğunlukta olduğu İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Fransa, Britanya, Hollanda, Belçika, İsviçre gibi ülkeler, insan haklarının ve hukukun en az ihlal edildiği, yolsuzlukların seviyesinin de en düşük olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. “Eurobarometer” adlı araştırma kurumunun dindarlık konusunda ve “Transparency International” adlı araştırma kurumunun yolsuzluklar konusunda yayımladığı raporlarda ortaya konan veriler, bunu açık bir biçimde göstermektedir.
Gazeteci-yazar Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda katledilmesi, Suudi Arabistan’daki insan hakları ihlallerinin ve genel yozlaşmanın gündeme gelmesini gerektiren bir olay olduğu halde, petrolsilah- dolar temelindeki kirli ve ahlaksız ilişkiler, bir yandan insan haklarını ve uluslararası hukuku, bir yandan da İslam dinini bekleme odasına alacak gibi görünmektedir.
İşin garibi, Türkiye’de her fırsatta Müslüman olduğunu iddia eden vatandaşlar ve onların kurduğu sivil toplum örgütleri de üç maymunu oynamaktadırlar. İsrail askerlerinin bir Filistinliyi katletmesi durumunda camilere koşarak tekbir getirenler, İstanbul’un ortasında bir Suudi Arabistan vatandaşı Suudi Arabistan yönetimi tarafından katledildiği zaman, herhangi bir büyük çaplı protesto eylemi yapmamaktadırlar.
Zulümün, merhametsizliğin, adaletsizliğin, kibirin, böbürlenmenin, yalanın, iftiranın, hırsızlığın, mala, paraya, gösterişe düşkünlüğün, bencilliğin son on yılda tavan yaptığı Türkiye’de, belki buna da şaşırmamak gerekir.
İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk, Türkiye’nin bir “Allah ile aldatma cenneti” olduğunu, halkının yüzde 99.5’inin değil, yüzde 0.5’inin bile Müslüman olmadığını söylemişti.
Türkiye dahil, Müslümanların çoğunlukta olduğu sanılan ülkelerdeki insanlar, bir an önce, Müslüman olup olmadıklarına karar verseler, Mevlana’nın deyişiyle, oldukları gibi görünüp, göründükleri gibi olsalar, insanlık açısından önemli bir adım atmış olurlar.
Müslümanlar nerede?
Yazarın Son Yazıları
Terör örgütü PKK’nin ve DEM’in talepleri, medyaya yansıyan açıklamalara göre, her ne kadar federasyon ve özerklik gibi unsurlardan söz etmese de Türkiye’nin üniter yapısına zarar verecek niteliktedir.
Demokrasi, halk egemenliğine dayalı yönetim biçimidir.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün solcu olduğu tezi birçok kesim tarafından kabul edilmez ve genellikle tepkiyle karşılanır.
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!
Hem yaşamda hem de siyasette en önemli şeylerden birisi tutarlılık ve samimiyettir. Bir kişinin tutarsız olması onun samimi olmadığının da göstergesidir. Bir kişinin samimi olmaması da tutarsızlığa yol açar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde mahalle, ilçe ve il kongreleri süreci başladı.