Öner Yağcı

Köy Enstitüleri bir kültürdür

20 Nisan 2019 Cumartesi

Köy Enstitüleri, ülkemizin hem eğitim tarihiyle hem de siyasal, ekonomik, kültürel tarihiyle ilgili bir olay olarak doğru anlaşılmalı, yarına doğru aktarılmalıdır.
Köy Enstitüleri, ülkemizde geleceğe yönelik doğru adımlar atılabilmesi için eğitimcilerin, siyasetçilerin, ekonomistlerin, toplumbilimcilerinin, düşünen her insanın sonuçlar çıkaracağı bir toplumsal yaşanmışlıktır.
Bu yaşanmışlık, bağrından çıkanların ve duyarlı aydınların sürdürdüğü savaşımla dünden bugüne taşınmış bir gerçek olarak onur duyulan bir aydınlık anıtı ve bir kültürdür.
Köy Enstitüleri, Manifesto’nun ilk cümlesi “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor” gibi bir ruhtur.
Doğu’nun mazlum uluslarının kurtuluş umudunun, insanlaşma, özgürleşme düşlerinin gerçekleştirilmesi için cesurca atılan adımların kültürüdür, ruhudur.
Bencilliğin olmadığı, özverinin kitabının yazıldığı, hep birlikte büyütülen düşlerin müthiş adımlarının kültürüdür.
Bu kültür, “topraktan öğrenip kitapsız bilenler”in ufuklarına gökkuşağı yaratmasıdır.
Bu kültür, gökyüzünü fethetme ve “gerçekçi olup olanaksızı isteme” yürekliliğini bir imeceye, kültüre dönüştürmesidir.
Bu kültür, Tonguç’un “İnsanoğlunun kazanacağı en büyük zafer, korkuyu yenmesiyle elde edeceği zaferdir” sözünün toprağa basması, efsaneleşmesidir.
Atatürk, İnönü ve Nafi Atuf Kansu gibi devlet adamları, Saffet Arıkan, Hasan Âli Yücel gibi bakanların desteğiyle Tonguç’un hep yanında olan, ona güç veren, ipek gibi dostluklarla gelişen gözü pek, yakın tarihimizin adsız kahramanları olan öncü eğitimcilerin imecesinin yarattığı bir efsanenin kültürüdür Köy Enstitüleri.
Bu kültürün yarattığı köylü çocukları, bu gerçekçi devrimcilerin dirilttikleri insanlarla başlayan aydınlar kuşağı, yaşamımıza can suyu taşıdı. Kardeşçe bir yaşam özlemiyle insanı dirilttiler, özgürleştirdiler. Sonrası damlanın okyanus olması gibiydi...
Günümüz küreselleşme koşullarında Köy Enstitüleri, yakın tarihimizin örnek alınası, olmazsa olmaz bilinçlerindendir. Eğitim, kültür, toplumsal ve siyasal birikimimiz açısından da gözbebeğimiz gibi yarına aktarmamız gereken onurlu tarihimizdir. Bu onurlu tarih, yaşama biçimi algılanışı ve kültürü, ruhu olarak, toprağımıza ve insanımıza yakışan ses bayrağımız dilimiz gibi, Nâzım Hikmet, Aziz Nesin gibi vicdanımız ve aydınlık sevdamızdır.

Notre Dame’dan Köy Enstitülerine
Notre Dame Katedrali bugün görülmek için en çok gidilen bir insanlık değeri olmasını edebiyata borçludur. 20. yüzyılın büyük yazarı (ki en sevdiğim yazardır) Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu romanıyla ölümsüzleştirmesinin bir armağanı olan Notre Dame’daki yangın, bu nedenle insanlığa büyük bir yara açmıştır.
Tıpkı Köy Enstitülerinin kapatılmasının açtığı yara gibi...
Bu yara sarılıyor... Ülkemizin dört bir yanında bu hafta geleneksel etkinlikler yapılıyor. Belediye, kent konseyi, ADD, ÇYDD, Eğitim-Sen, Eğitim-İş, KEÇEV, YKKED, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı, Halkevleri, CUMOK, Ulusal Eğitim Derneği, Dil Derneği, Eğit-Der ve daha birçok kurum bu hafta boyunca geleneksel etkinlikler düzenliyor. Yücel ve Tonguç’un yaşamları eşliğinde Köy Enstitülerinin anlatıldığı Yücel’in Çiçekleri (Yön. Cengiz Özkarabekir) birçok yerde gösteriliyor.
Cumhuriyet, 17 Nisan günü Ceyhun Atuf’un Tonguç’un Kitapları’nı ek olarak verdi.

***

Bugün, Ayvalık ÇYDD Eğitim Evi’nde (saat 15) Eğitim-İş ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nce düzenlenen toplantıda Öğr. Gör. Dr. Pınar Kızılhan’la birlikte “Köy Enstitülerinden bugüne eğitimde çözüm önerileri”ni konuşacak, Tonguç’un Romanı’nı anlatacağız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okumak 16 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları