Sultan’ın Söylemi ve Kadın Politikaları

26 Kasım 2014 Çarşamba

Neden herkes şaşırdı anlamadım. Ak-Saray’ın Sultanı ilk kez söylemiyor ki kadın ve erkeğin eşit olmadığını, fıtratlarının farklı olduğunu... Bundan 4 yıl öncesine gidelim. 20 Temmuz 2010’a. Dolmabahçe Sarayı’nda kadın örgütü temsilcileriyle demokratik açılımla ilgili olarak yaptığı toplantıda da hemen hemen aynı sözleri sarf etmiş ve aynı şok etkisini yaratmıştı. Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın söyleminde de görüşlerinde de bir değişiklik olmadığı aşikâr. Tam da böyle olduğu içindir ki Türkiye’de kadınların hali ortada. Böyle konuşmayı sürdürdüğü için, kadınlar daha çok şiddete maruz kalıyor; daha çok evin içine itiliyor; daha çok işsiz kalıyorlar...
Ve böyle konuşmayı sürdüreceği için bu ülkede kadının koşulları pek de fazla gelişmeyecek. Neden-sonuç ilişkisini bunun üzerine kurmadığımız, tepkilerimizi bu doğrultuda şekillendirmediğimiz sürece bu sürecek. Kadına yönelik şiddet de bir sonuç. Kadınların gelir getirici çalışmanın dışında kalması, erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakkümünün en somut yansımalarından biri olarak karşımızda. Bu yüzden kadın işgücü, istihdamı ve işsizliğindeki gelişmeleri anlamak ve irdelemek o kadar önemli. Ve tabii hükümetin son yıllarda sıklıkla dile getirdiği “kadın istihdamını artırıyoruz” söyleminin perde arkasını..
Kadın Emeği ve İstihdamı Platformu (KEİG), geçen hafta Türkiye’de kadın istihdamının durumu ve geleceği üzerine hazırladığı iki raporu kamuoyuyla paylaştı. KEİG uzmanlarıyla yaptığımız sohbet toplantısında, kadın istihdamını artıracağı iddiasıyla öne çıkarılan “esnek ve atipik” çalışma biçimlerinin nasıl yaygınlaştığını da konuştuk.
KEİG’in araştırma uzmanı Aslı Çoban, bu tarz çalışma biçimlerinin ortaya çıkardığı eğretilik halinin beş unsurunu şöyle tanımlıyor:
• Alternatifsizlik: İşgücü piyasasına çıkan kişi, önerilen iş dışında bir alternatife sahip değil.
• Çalışan yoksulluğu: Koşullar, çalışana refah sağlamıyor ve yoksulluk koşullarından çıkarmıyor.
• Güvencesiz koşullar: Çalışma koşulları sağlık ve güvenlik şartları açısından olumsuz.
• Geleceğe dönük belirsizlik: Çalışanlar hayata ilişkin kritik kararları almakta güçlük çekiyor.
• Örgütlenememe: Çalışanın örgütlenme ve/ veya temsil edilme hakkı bulunmuyor. Şimdi “bunlar sadece kadının sorunu değil ki, Türkiye’de çalışan kitlelerin büyük çoğunluğunun sorunu aynı zamanda” diyeceksiniz. Tamamen doğru. Ama burada temel sorun kadına yönelik politikaların ağırlıklı olarak “esnek ve atipik çalışma” üzerine kurgulanıyor olması. KEİG uzmanları bu durumu da şöyle özetliyorlar:
• Esnekleşme ve atipik çalışma gündemi:Kadınların kendilerinin esnek çalışmak istedikleri” iddiası çocuğuna uzun bir dönem, evde, kendi başına bakmak isteyen “iyi anne” kurgusuna dayandırılarak sık sık gündeme getiriliyor. Ancak bu kurgu yerine anneliğin bireysel bir seçim olarak yaşanmasını sağlayacak gerçek alternatiflerin yaratılması ve ulaşılabilir, kaliteli bakım hizmetlerinin yaygın olarak sağlanması gerekiyor. Örneğin kreş bu noktada can damar; ancak bir türlü yaşama geçirilmiyor.
• Kadın girişimciliğinin desteklenmesi söylemi: İstihdam olanağı bulamayan kadınlar, ev eksenli çalışma ve küçük ölçekli fason üretim gibi düşük profilli işlere teşvik ediliyor. Bu politika, kadın istihdamı için alternatif politikalar düşünülmemesine sebep oluyor.
• Düzensiz çalışma biçimlerinin kısmen desteklenip kurumsallaştırılmaması: Ev hizmetlerinde çalışanlara yönelik kısmi kapsayıcılık içeren sosyal güvenlik düzenlemeleri yapılıyor, tarımda çalışan kadınlar ve ev eksenli çalışan kadınların kooperatifleşmesi destekleniyor, hane içi bakım yükü nakit transferi yoluyla istihdam benzeri bir statüde düzenlenmesi isteniyor. Ancak bu iş alanlarında, çalışanların istihdam statülerini yasal zeminde tanıyıp destekleyecek, meslek ve işçi kimliğini güçlendiren düzenlemeler yapılmıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları