Saray’daki AKP’li sık sık bir sıkıntısını dile getirir:
“Eğitim ve kültür-sanat politikalarında arzu ettiğimiz mesafeyi kat edemedik.”
Hülya Koçyiğit, Orhan Gencebay ve benzerlerine sırtını dayamış biri olarak “kültür-sanat” konusunda aldıkları yol belli.
Eğitim alanına gelince…
Milli Eğitim Bakanlığı’nın görev tanımındaki “Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı,
demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen vatandaş yetiştirme” hedefi “kanun hükmünde kararname” ile kaldırmış...
Medreselere yasal statü kazandırılmış...
İlgili yönetmelikte değişiklik yapılarak Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı her kuruma mescit ve apdeshane açma zorunluluğu getirilmiş...
Anaokulu dahil, ortaokul ve liselerde kız öğrencilerine başörtüsü serbest bırakılmış.
Öğrenci andı kaldırılmış, müfredattan ulusal bayramlarla birlikte devrim tarihi kazınmış.
Diyanet’in açtığı kreşlerde 4-6 yaş arası çocuklara dini eğitim verilerek sübyan mekteplerine geri dönülmüş.
Çok değil, bundan iki yıl önce, Mayıs 2017’de, Saray’daki AKP’li, çocuk istismarları ile kamuoyu gündemine gelen Ensar Vakfı’nın 38. genel kurul toplantısını katılmış ve demişti ki:
“İmam hatiplere olan ilginin artması, tüm okullarda Kur’an-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Osmanlıca gibi derslerin seçmeli olarak okutulması başlı başına çok güzel şeyler. Bunlar önemli gelişmeler. Bununla birlikte ülkemizin ihtiyacı, milletimizin talebi, bizim hayalimiz olan nesillerin yetiştirilmesi konusunda hâlâ pek çok eksiğimiz bulunuyor. Dilimizden tarihimize kadar birçok alanda ecdadımıza ve kültürümüze duyulan husumetin ürünü bir yaklaşımla hazırlanmış olan müfredatlar daha yeni yeni değişiyor. Medyadan sinemaya, bilim ve teknolojiden hukuka kadar pek çok alanda hâlâ en etkin yerlerde ülkesine ve milletine yabancı zihniyetteki kişilerin, ekiplerin, hiziplerin bulunduğunu biliyorum. Açıkça söylemek gerekirse bu durumdan da büyük üzüntü duyuyorum.”
Saray’daki AKP’li, aynı konuşmasında, duyduğu üzüntüsünü giderecek “kızıl elma”ya 2053’te, yani İstanbul’un fethinin 600. yılında ulaşacaklarını da açıklamıştı.
Anasınıfından üniversiteye tüm okulları imamhatipleştirmelerine karşın daha şimdiden “kızıl elma”ya ulaşamayacakları anlaşılıyor.
LGS sonuçları ortada: İmam okullarında okuyan çocuklar bile imam okullarına gitmek istemiyorlar!
Çünkü, AKP, zamanın tekerine çomak sokuyor, toplumu ortaçağa döndürmek istiyor.
Tutar mı? Tutmaz. Olur mu? Olmaz.
Zorlama toplum mühendisliği ile Saray’dakini sarayda tutacak seçmen kitlesi oluşmuyor işte.
İmamın cemaati tutmuyor
Yazarın Son Yazıları
Faşist 12 Mart cuntasının Cumhurbaşkanı General Cevdet Sunay’ın o sözünü bir kez daha anımsayalım önce...
Saray’ın denetim ve gözetiminde yürütülen İmralı ve PKK pazarlığına ilişkin DEM’in hazırladığı rapor, ABD’nin sömürge valisi Tom Barrack’ın Türkiye’nin başına geçirmek istediği çuvalın çuvaldızı niteliğini taşıyor.
Milyonların acısına neden olan ABD işgali sonrası Irak’ta bir Amerikan mandası kuran feodal aşiret reisi Mesut Barzani’nin Şırnak’ta devlet töreni ile karşılandığını biliyoruz.
Ülkenin batısında belediye başkanlarından gazetecilere kadar birçok kişi cezaevlerine atılmışken doğusunda çok düşündürücü gelişmeler oluyor.
CHP’deki kimileri dahil, herkesin dilinde bir “eşit yurttaşlık” sözüdür, gidiyor.
Öcalan’ı “önder” diye niteleyen MHP lideri Devlet Bahçeli, gerekirse tek başına İmralı’ya gitme peşinde olduğunu belirterek kendince bir ısrar içinde.
Futboldaki bahis bataklığına yönelik operasyonlarda eski Kasımpaşaspor Başkanı Mehmet Fatih Saraç ifadesi alınıp hemen birkaç saat sonra serbest bırakıldı.
Saray’ın şahin takımından Mehmet Uçum, “Türkiye’nin bekası olan Cumhur İttifakı ile oynamayın, tutmaz” diyor. Cumhur İttifakı milliymiş, dahası kurucu ittifakmış.
Bu ülke çok sıkıyönetim gördü, ancak sivil sıkıyönetimi ilk kez yaşıyor.
Kıbrıs’ı Çürütme Göstergesi
Dünya sömürgenlerinin, Ortadoğu’da kirli-kanlı oyunları hiç bitmez.
Nereye varacaklar böyle?
Hanedan jetinde gezen uçan gazeteciler vardır; soru soramazlar; belleri, boyunları bükük tutanak tutarlar.
Özgür Özel, CHP’nin içini karıştırmaya yönelik kararı veren İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi yargıcı için ne demişti?
Şekspir’in Hamlet’indeki ünlü “Çürümüş bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda” repliğini alıp bugüne getirin Türkiye’nin başına koyun, cuk oturur.
Sattılar savdılar, perişan ettikleri ülke ekonomisine para bulabilmek için halen satmaya da devam ediyorlar.
12 Eylül 1980, yurt, can ve demokrasi kırımının günüdür.
O fotoğrafları içime sindiremiyorum.
Cumhuriyetin ölüm kalım mücadelesi
Süreç dedikleri şeyi başlatan MHP lideri, pazarlık yapılmadığını söylüyor, ancak öbür yana bakıldığında durum hiç de öyle gözükmüyor.
Epeydir bir Karagöz-Hacivat oyunu içindeydik.
Odak, sevgisizlik sözcüğünde.
Türkiye bir çukur içinde debeleniyor.
Üniter yapı ile dertleri var. Ulus ve yurttaşlık tanımıyla didişiyorlar.
Anayasa değişikliği istekleri, uygar Cumhuriyeti kurmuş CHP’ye yönelen baskılar, İmralı’daki ile pazarlıklar...
Bize barıştan ve kardeşlikten söz edenlere bakınca İmralı’dakinin PKK’yi hangi koşullarda kurduğunu anımsamak gerekiyor.
Bir yanda terör örgütünün üç beş silahı teslim etme törenleri düzenlenirken diğer yanda İmralı’daki büyük büyük konuşmalar yapıyor, “komünalist yoldaşlık hareketi”nin son aşamasını açıklıyor!
Ankara’daki yüksek gerilim, Türkiye’yi sonu belirsiz bir siyasi ve sosyal ortama sürüklüyor.
Yinelemeye gerek yok: Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasından bu yana, Saray iktidarının pekiştirilmesine, dolayısıyla ülkenin dünya egemenlerinin sözünden çıkmayan bir tek belirleyici tarafından yönetilmesini sağlamaya yönelik gelişmeler yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz.
Mehmet Uçum, Türkiye’de siyaseten yaşanan kurguların ardında yer alan Saray’daki şahin takımının başı olarak nitelendiriliyor.
Abdülhamit dönemine benzer istibdat jurnalciliğine soyunan başdanışman Oktay Saral’ın son açıklamaları, Saray’da solunan havayı özetliyor.
Devlet Bahçeli, “Bir kurucu anayasa anlayışı içerisinde yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu kabullenilmelidir” diyor.
Cumhuriyet okuru bilinçlidir, ufukludur, kül yutmaz...
Beklenen oldu: Saray’ın yeniden seçilme uğruna CHP’ye boyun eğdirmek, diz çöktürmek için kurguladığı “iç kavga” çıkarmaya yönelik senaryosu çerçevesinde, Özgür Özel’in CHP genel başkanı seçildiği kurultay hakkında dava açıldı.
Yaşananların tek bir nedeni, anlamı, gerekçesi var: Saray’daki AKP’li, Saray’ından kesinlikle ayrılmak istemiyor.
“Türkiye Yüzyılı”, Cumhuriyetin 100. yılında, Saray’ın propaganda bakanlığının 1923 Devrimi’ni sözüm ona yok saymak için türettiği bir söz.
Siyasi dinciler, etnikçi Turancılar ve etnikçi ayrılıkçılar, Türkiye’yi bir “sayım, suyum yok” mızıkçılığına doğru sürüklüyorlar.
Tüm dünyaya bağımsızlık savaşının nasıl verileceğini göstermiş, ortaçağda donmuş kalmış bir toplumun nasıl uygar bir ulusa dönüşebileceğini kanıtlamış, yaptığı atılımla dünya devrimler tarihine geçmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin yazgısına bir bakın:
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, terör örgütü PKK'nin silah bıraktığını ileri sürdüğü bildirisinin, ülkenin istihbarat örgütü ile iktidarın gözetim ve onayından geçtiğini söyledi. Yani, Özgür Özel'e göre, AKP-MHP ve paydaşları, bu bildirinin içeriğinden haberdardılar ve kabul etmişlerdi.
Cuntanın Somutlaşmış Hali