Fuat Avni her kimse, yine haklı çıktı. Onun neden olduğu birkaç günlük rötarla “Cemaate operasyon” yapıldı. Bu sefer de merkez medyaya yapılacak olanı “müjdelemeye” başladı. Hani o uslu görünmek için kendi evlatlarını sokağa atan merkez medya var ya? Onlara işte!
Haklı çıkmaktan bıktım. Tam 28 yıldır Türkiye’nin başına örülen çorapları tüm mantık ve öngörülerle yazdım, anlattım... “Bu paranoyak yine ne anlatıyor?” dediler. “Yanılıyorsunuz, demokrasiyle tüm ilişkileri, ona düşman olmalarıdır” dedim, “Siz Jakobensiniz, onlar bizi Avrupa standartlarında demokrasiye taşıyorlar” dediler. “Tüm çağdaş yaşam tarzlarına düşmanlar” dedim, “TV’den bağırıp saçmalama, türban konusunda ne kadar özgürlükçü olduklarını onlar kanıtlıyor, yasakçı sizsiniz” dediler. “Bu referandum, bağımsız yargının sonudur” diyenlerle beraber hareket ettim, “Hayır bunlar çok demokrat, 12 Eylül’le hesaplaşmak için bu yetkileri istiyorlar” dediler. “Allah akıl fikir versin” dedim! Şimdi bu aklıevvellerin her biri mahcup. Geçen gün aralarından bir “Parti Başkanı”(!) gördüm sokakta. Zevcesi ile yürüyordu tıpış tıpış. Gözlerini kaçırdı, gitti. Televizyonda Hasan Cemal’i gördüm. O hiç olmazsa AKP’nin yanlış yolda olduğunu bağırıyordu. Ama tabii onun da ağır bir özeleştiri yaptığına henüz şahit olamadım. “Kandırılmışım, kendimi sizden zeki sanıp haksız yere ukalalık taslamışım, yetmez ama evetçi olmuşum” sözlerini henüz duyamadık...
Cemaat medyasına yapılan operasyonlara tabii ki kızgınım, zaten gerekçeyi biliyoruz! “Düşmanlarına” hukuksuz operasyon yapıldığı için sevinen solcuları, emin olun anlayamıyorum. Bu kadar ilkel bir “oh olsun” olabilir mi? Ortada yakın geçmişin başka bir demokrasi düşmanına yönelik saldırının yaşandığı kesin. Tabii ki Zaman ve diğer medya organlarının önünde “özgür basın susturulamaz” diye tempo tuttuklarında acı acı gülümsüyorum. Çünkü biliyoruz ki benzer durumlarda tam tersine, Kemalist gazetecilerin en yüksek cezaları almaları için çok uğraşmışlar ve başardıklarında da bunu dünyaya “demokrasi zaferi” olarak tanıtmışlardı. Şimdi attıkları o geçmiş sevinç naraları boğazlarına düğüm oldu. Silivri’de veya Gezi’de atılırken alay ettikleri sloganlarımız, artık tek umutları... Bildiğim şey, hayatımın hiçbir gününde şükür ki benzer bir çelişki yaşayıp, kitaplarımı, TV panel ve konferanslarımı yerlerde gezdirmedim, geçmişimden tek bir satır saklamaya gerek duymadım.
Aslında Cemaat medyasının, kumpaslar sonucu hapse attırdığı onca mert ve dürüst gazeteci ve asker konusunda -salt oportünizmden olsa bile- acilen ağır bir özeleştiri yapması lazım. “Biz ettik, siz etmeyin, biz meğer ayağımıza kurşun sıkmışız” demeleri lazım! Ama henüz yalnız Zaman’ın ABD muhabiri Ali H. Aslan’ın yarım ağızla özür dilediği kısa tweet var elimizde! Kolay değil bu kadar büyük suçların itirafı, bu kadar derin ve abartılı çelişkilerin hazmı. Ama buna rağmen anlayamıyorum operasyona sevinenleri! Ertesi gün sıranın kendilerine geleceğini düşünmekten bu kadar âciz olabilirler mi? Ortada ana hedefi “hukuki dürüstlük arayışı” olan bir hamle filan var sanıyorlarsa, acilen bir psikoloğa görünsünler. Konu tabii ki 17-25 Aralık haftası kimilerinin üstüne karabasan gibi çökmeden, onların kontratağa geçip, en iyi müdafaa taaruzdur taktiğinden gitmeleri! Nasıl olsa ellerinde şaka gibi bir joker kart rezilliği var: “Makul şüphe” komedyası. “Komedyası” dedik ya, ne de olsa olaya artık dizi yönetmelerinin, senaristlerin, hatta stajyerlerin bile şüpheli olarak gözaltına alınabildiğini öğrendik! Yani şüpheli tanımında bir sonraki etap, herhalde ilkokul talebeleri olacak! Bu arada “makul şüphe” mi dediniz? Aranızda Anayasa Mahkemesi’nin net kararına göre, bu ülkenin rejimini doğrudan değiştirmeye soyunmuş, Cumhuriyet’in her zerresine doğrudan saldıran bir “makul şüpheli” hatırlayan var mı?
CHP’nin tavrı doğrudur. Cemaat medyasının geçmiş büyük suçları ne olursa olsun, bu bugün onlara reva görülen anti-demokrat uygulamaları haklı çıkarmaz. Sosyal demokratlar, politikalarını kin ve kan üstüne kurmazlar. “Kurmazlar” dedim ama maalesef bir de geçen hafta yaşadığımız Süheyl Batum krizi var. Zamanvari çelişkilerle gelen ihraç kararı, tamamen partinin günlerdir verdiği demokrat mesajlara, hatta iktidara son krizde getirdiği eleştirilere aykırı. Partinin bu yüz kızartıcı karardan vazgeçmesi lazım. Çünkü doğal akışta, Batum’un dönüş kararı yargıdan geldiği zaman, bu CHP adına şık olmayacak...
Demokrasi(!) Operasyonlarının Hedef Tahtası Türkiye!
Yazarın Son Yazıları
İnsanlarımız şaşkın.
1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.
CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.
İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.
Pek de sürpriz olmadı.
Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.
Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.
Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.
Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.
Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.
Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...
Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.
Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...
Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.
Bunu da gördük.
Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.
Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...
Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.
Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…
Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.
Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...
Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.
Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...
Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.
Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.
Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.
Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!
Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet
Gezi ve Saraçhane farkı!
Çok "özel" bir lider, Özgür Özel
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi