Özgür Mumcu

Kartaca Yıkılmalıdır

28 Mart 2015 Cumartesi

Ne güzel fikirdi. Memleket uzun uykusundan uyanacak, bir parantezi kapatacaktı. Bir yandan “askeri vesayet” bitirilecek, öte yandan Avrupa Birliği’ne girilecek. Dışlandığı söylenen mütedeyyin kesimler Cumhuriyete kazandırılacak, memleket “normalleşecekti”.
Ulus-devlet kurma adına sırt çevrilen tarihi mirasa sahip çıkılacaktı. Mazlumların gözü eskisi gibi yine payitahta dönecekti.
Her anlaşmazlıkta, anlaşmazlığın bütün taraflarıyla konuşabilen “ağabey- devlet” olacaktık.
Bu denli saygı duyulan bir ülkenin de komşularıyla sorunları sıfırlanacaktı.
Paradan sıfır atılınca ekonomi güçlenmişti, komşularla da sorunlar ortadan kalkacaktı.
Bunların hepsini yapmak kolaydı. Çözüm o kadar basitti ki. Alt tarafı Cumhuriyetin kuruluşundaki temel hatalar terk edilecekti. Senelerce ince ince işlenmiş bir entelektüel, siyasi projeleri vardı. Onlara fırsat verilmemişti.
Sonunda fırsatı ele geçirdiler. Her şey düğün bayram ilerlemekteydi.
Modernizmin bütün hastalıklarını tedavi edeceklerdi. Onların formülleri modernizm öncesiydi. Kendilerine modernizmle derdi olan postmodern başka mahallenin sakinlerinden de destek gelmekteydi.
Batı, kendisine entegre olabilecek bir İslami devlet formülü peşindeydi. Eh, kendilerinden daha iyi bunu sunabilecek kimse de yoktu.
Yazıp çizdiklerini takip eden ve az biraz da dünyanın farkında olanların eleştirilerini bertaraf etmek de kolaydı.
Darbeciydiler, vesayetçiydiler, beyaz Türktüler, imtiyazlarının ellerinden gitmesine isyan ediyorlardı.
Eleştirenlerin bir kısmı hakikaten öyleydi. Fakat bu vesileyle eleştiriler hiç tartışılamadı. Dış politika tehlikeli şekilde mezhepçi bir çizgi tutturdu diyene darbeci demek yeterliydi. İslamcı bir ajandanın ve otoriterleşmenin belalarına dikkat çekenleri “bu milletin değerlerine uzak olmakla” suçlamak da öyle.
Entelektüel, siyasi ve ahlaki üstünlüğe sahip olduğu zannındaki iktidar yanına aldığı cemaat ve liberal desteğiyle çok rahattı. Her şeyin cevabını biliyorlardı, her şeyi çözeceklerdi.
Hem bakın Arap baharı da onların haklı olduğunu göstermiyor muydu? Kemalist Baas rejimleri yıkılıyor, yerli, milletin değerlerine dayalı yeni iktidarlar kuruluyordu.
İçten pazarlıklı Cemaat safrası artık atılabilir ve mızmız liberaller güzelce tasfiye edilebilirdi. Müslüman Kardeşler Ortadoğu’ya hâkim olacak, ağabeyleri ise onların uysal başları okşayarak bir cihan devleti olmanın tadını çıkartacaktı.
Netice?
Suriye’de denetimi imkânsız cihatçılara ele yüze bulaştırılan destek.
Yemen’de başlayan Sünni-Şii savaşında Sünni blokuna kuyrukçuluk.
Dün küfrettiğin Sisi ile silah arkadaşlığı.
Neredeyse düşsün diye gözünün içine baktığın Kobane’den PYD onayıyla geçip yine PYD bölgesine “ecdad türbesi” kaçırmak.
Eski destekçilerin “bu iktidar başta iyiydi sonradan kötü yola saptı” diyerek avunmaları anlaşılır. İnsani bir histir.
Ancak yazıp çizdiklerine, söylediklerine bakınca işlerin buraya varacağı anlaşılıyordu. Arap Baharı ile cilalar döküldü. Ama cilaların dökülmesi mukadderdi.
Madem Yiğit Bulut, Erdoğan’ı Sezar’a benzeterek Roma’yı hatırlattı, hatırlayalım.
“Kartaca yıkılmalıdır.”
Yıkılmazsa herkes birer birer önce Cumhurbaşkanı’na hakaretten sonra başka sebeplerle susturulacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları