Rusya, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun Suriye hesaplarının köküne kibrit suyu dökmeye devam ediyor. Tam da rejim güçlerinin ülkenin belli kesimlerinde yenilgiye uğratılmaya başladıklarına dair haberlere sevinecekleri bir sırada, Moskova o ülkedeki askeri varlığını artırma kararını aldı.
Rusya’nın bu çerçevede Lazkiye Havaalanı’nı genişletip modernize etmeye, yakınında da 1500 askeri personeli barındıracak lojmanlar inşa etmeye başladığını bildiriyorlar. Bu arada, başta tanklar olmak üzere, Suriye’ye ağır silah sevkıyatını sürdürüyor.
Moskova için ortada bir gariplik yok. Şam ile eskilere dayanan anlaşmalara işaret ederek, ayrıca BM’nin aldığı herhangi bir yaptırım kararının olmadığını vurgulayarak, her şeyin “legal” olduğunu söylüyor.
“Legal” olmayan hususun ise, dış güçlerin egemen bir ülkenin hükümetini, terörist grupları kullanarak devirmeye çalışması olduğunu savunuyor. İsmini açıkça zikretmese de, Moskova, Türkiye’yi, Suriye’yi karıştıran ülkelerin başında gördüğünü “nüanslı” açıklamalarla ortaya koyuyor.
Türkiye de, haliyle, Rusya’yı Suriye’deki iç savaşı içinden çıkılmaz hale getirmek ve oradaki insanlık faciasını artırmakla suçluyor. Fakat bunu söylerken Ankara da Rusya’yı ismen suçlamaktan kaçınıyor.
İki ülke arasındaki devasa ekonomik çıkarlar ve stratejik nitelikteki enerji işbirliği, ayrıca Rusya’nın süper güç statüsü, Ankara’nın Moskova’ya tepki gösterme kapasitesini sınırlıyor.
Ancak Türkiye her halükârda bu denklemin zayıf halkasını oluşturuyor. AKP’nin “İslami/Sünni beklentilere” endeksli Suriye hesapları tümüyle yanlış çıktı. Ankara, hatalı politikaları yüzünden sadece Suriye’de değil, Ortadoğu’da etkin oyuncu olma fırsatını kaçırdı.
Rusya ise Suriye’deki nihai çözümün üzerinde söz sahibi olan ülke konumundadır. Ayrıca, Ukrayna’da Batı’ya karşı kaybettiği zemini Suriye’de kaybetmemeye kararlı görünüyor. Bu da Ankara’nın Suriye beklentilerini iyice suya düşürüyor.
Rusya’nın son Suriye hamlelerine Türk tarafında duyulan kızgınlığı, resmi kanallardan değil, hafta başında Hürriyet’te “Ankara Moskova’ya sert çıktı” başlığı ile yer alan haberden öğrendik.
Herhangi bir kaynak vermeyen, fakat resmi çevrelere dayandığı belli olan, habere göre Ankara rahatsızlığını “bir şekilde” (hangi “şekilde” belli değil) Moskova’ya ileterek, “sorunu derinleştiriyorsun” demiş. Türkiye’nin Rusya ile “bazı ikili temasları ertelemesi” bile konuşuluyormuş.
Ancak, Dışişleri Bakanı Sinirlioğlu’nun bu hafta Soçi’de Lavrov ile görüşmesinin buna dahil olmadığı anlaşılıyor. Bundan da Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde diplomatik gerginlikten çekindiği anlaşılıyor. Hürriyet’e sızdırılan haberi ise, iç tüketime dönük bir “dostlar alışverişte görsün egzersizi” olarak değerlendirmek gerekiyor.
Dışişleri çevreleri, hoşumuza gitmese de Moskova’nın Suriye konusunda başından beri “net, tutarlı ve tahmin edilebilir” bir politika izlediğini, Doğu Akdeniz’deki stratejik çıkarları yüzünden bundan vazgeçmesinin ise mümkün olmadığını belirtiyorlar.
Bölgeyi çok iyi bildiğini iddia eden Başbakan Davutoğlu’nun, ta işin başında hesaba katmadığı için AKP’nin Suriye planlarını altüst eden, bu arada Türkiye’yi çok zor durumlarla baş başa bırakan temel hatası işte budur.
Davutoğlu, Dışişleri Bakanı sıfatıyla Ağustos 2011’de Şam’da 6 saat görüştüğü Esad’ı demokratik reform konusunda ikna etmeye çalıştığını, ancak başaramadığını her fırsatta hatırlatıyor.
Türkiye için olmayacak hayali bölgesel roller çizdiği o sıralarda biraz daha az konuşup, başkalarının özellikle de Rusya’nın söylediklerine daha fazla kulak verseydi, “vizyon” dediği şey Suriye’de kendisine “illüzyon” olarak dönmezdi.
AKP’nin Rusya yüzünden suya düşen Suriye planları
Yazarın Son Yazıları
Kahraman’ın sözleri yararlı oldu
Gül’ün adı niçin yok?
Dış politikada demagojiye devam...
Çağdaşlık treni kaçıyor
Erdoğan’ın istediği sonucu alması zor görünüyor
Batı'nın tonu giderek sertleşiyor
Türkler Preet Bharara’yı niçin bu kadar çok seviyor?
Akılcı perspektiflerin kaçınılmaz zorunluluğu
Erdoğan’ın ABD ziyareti
Erdoğan’a diplomatik ‘mukabele-i bilmisil’
Erdoğan sevmese de diplomasi kuralları değişmez
Belçika’yı topa tutarken kendi zafiyetlerimizi unutmayalım
Ülkenin gidişatı hiç de parlak değil
Anlaşmayı ciddi zorluklar bekliyor
Liderler ‘yıkım senaryolarından’ medet ummamalı
Gün elbirliği ile çözüm arama günüdür
Mülteci anlaşmasının ‘getirisi’ ve ‘götürüsü’
Davutoğlu’nun İran ziyareti...
PYD’nin durumu sanıldığı kadar sağlam görünmüyor
Gerçek gazetecilere karşı yürütülen algı operasyonu
Yoksa AKP Sünni Araplara güvenmiyor mu?
Etrafımızdaki çember daralıyor
Ortadoğu bataklığına sürüklenmemeliyiz
Umarız ‘büyüklerimiz’ ne yaptıklarını biliyorlar
AKP’nin Türkiye için yarattığı Suriye hezimeti
Suriye gerçeğini ‘Eyli meyli’ çıkışlarla anlamak mümkün değil
Erdoğan'a sitemden başka seçenek kalmadı
Rusya ile çatışma olasılığı yabana atılamaz
Türkiye’nin PYD baş ağrısı bitmiş değil
Türkiye’nin PYD sınavı
Biden ziyareti anlaşmazlıkların altını çizdi
Davutoğlu’nu dinleyen var mı?
Davutoğlu’nun çıktığı Avrupa turunun arka planı
‘Akıllı dış politikanın’ kaçınılmaz önemi
AKP ‘coğrafyanın intikamı’ ile tanışıyor
Türkiye adına kim konuşuyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düşürüldüğü vahim durum
Dış politikada zor bir yıl bekliyor bizi
Bölge yeniden şekillenirken Türkiye’nin rolü ne olacak?
Amerika’daki Donald Trump vakıası