Bardağın yarısı boş, yarısı zehir

17 Ağustos 2016 Çarşamba

Kalkalım, ölülerimizi mezarlarından usulca çıkaralım.
Onlar karşımıza dikilip yeniden konuşsunlar.
Toprağın altında çürümeyen, zamana yenilmeyen o dipdiri akıllarıyla bize artık kaybettiğimiz bir dünyanın içinden yeniden seslensinler.
Uğur Mumcu.
Aziz Nesin.
Türkan Saylan.
Bu üç aydınlık insanın yıllar önce çeşitli zamanlarda yaptıkları konuşmaları tekrar tekrar dinleyelim.
İşaret ettikleri tehlikelerin teker teker nasıl gerçekleştiğini;
Endişelerinin nasıl isabetli olduğunu;
Ta o zamanlar deşifre ettikleri tuzakların her şeye rağmen nasıl işlediğini; ülkenin muhalefet ve iktidar tarafından elbirliğiyle nasıl taammüden uçuruma sürüklendiğini;
Onların konuşmalarını dinledikçe tekrar tekrar görelim.
Ve tüm bu uyarılara yıllarca sağır ve kör olan bir ülkenin çöküşünü onların seslerindeki niyetten, gözlerindeki ferden utanarak izleyelim.
Onlar...
Filmin sonunu bize en başından söylemişler.
Bangır bangır bağırarak, “Katil uşak” demişler.
Ve biz onları hiç iplememişiz.
Evin anahtarını katile vermişiz; kasasını ona emanet etmişiz; yatağımızı o sermiş; yemeğimizi o pişirmiş; geçmişimizi geleceğimizi o dürmüş.
Biz gerçeklerle ilgilenmezken, katil mi uşak, uşak mı katil, zerre iplemezken;
O bizi hem göğsümüzden, hem sırtımızdan vurarak öldürmüş.
Arşivleri şöyle bir karıştıralım, kalbimiz sıkışsın;
Bu üç isme yapılanları hatırlayalım, yüzümüz kızarsın.
Artık koca bir ülkenin düştüğü bir tuzağın işleyişini nafile bir hevesle çözmekten vazgeçelim.
Sonuçlara bakalım. Bizden saklanan ve kafamızı karıştırmak için hurafelere bulanan gerçekleri bir kez daha onlardan dinleyelim.
İyi dinleyelim, iyi anlayalım, artık bir zahmet anlayalım.
Felaket sanki başkalarının başına geliyormuş gibi; bizim hukukumuz çiğnenmiyormuş, bizim geleceğimiz karartılmıyor; bizim kaderimiz yazılmıyormuş gibi olan biteni durup seyretmekten haz almayı öğrendiğimiz çağa lanet okuyalım.
Servis edilen iyimserliklere ve gerçeklerle ilgisi olmayan umut dolu çıkarımlara kana kana gelinen bu noktada;
İktidardan yana olmadığı halde, hâlâ dayatılan bir masumiyete ve olan bitenin aslında ülkeyi kurtaracak değişimlere işaret ettiğine inanmak isteyen kalabalıkları omuzlarından sarsacak ve gerçekleri onların gözüne sokacak kimse hayatta değil artık.
Eski dilleri, eski inançları ve eski idealleri ölülerimizle birlikte mezarlara gömdüğümüzden beri, kendimizden bile gizlediğimiz gerçekleri iktidara koşan art niyetlilere canı gönülden teslim ediyoruz...
Büyük ve gizli bir örgütün cinli perili aklına bırakılan bir istikbale koyun gibi boyun eğmemizde ve ölülerimizin bir zamanlar bize canhıraş anlatmaya çalıştıkları durumu hâlâ tam olarak anlayamamamızdaki gaflet gerçekten sonumuz olacak.
Eğer yine her zaman yaptığımızdan farklı bir şey yapmazsak;
O gafleti kuşanıp eksilte eksilte süründürdüğümüz hayatın elimizde kalan şu ufak parçası da avuçlarımızdan çok yakında hızla kayacak.
O yüzden dönelim ve ölülerimize bir daha bakalım; iyice bakalım; anlayarak bakalım.
Ölüler bu ülkede dirilerden daha çok şey bilir.
Bu ülkede artık bardağın yarısı boş... Yarısı zehir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları