Kalkalım, ölülerimizi mezarlarından usulca çıkaralım.
Onlar karşımıza dikilip yeniden konuşsunlar.
Toprağın altında çürümeyen, zamana yenilmeyen o dipdiri akıllarıyla bize artık kaybettiğimiz bir dünyanın içinden yeniden seslensinler.
Uğur Mumcu.
Aziz Nesin.
Türkan Saylan.
Bu üç aydınlık insanın yıllar önce çeşitli zamanlarda yaptıkları konuşmaları tekrar tekrar dinleyelim.
İşaret ettikleri tehlikelerin teker teker nasıl gerçekleştiğini;
Endişelerinin nasıl isabetli olduğunu;
Ta o zamanlar deşifre ettikleri tuzakların her şeye rağmen nasıl işlediğini; ülkenin muhalefet ve iktidar tarafından elbirliğiyle nasıl taammüden uçuruma sürüklendiğini;
Onların konuşmalarını dinledikçe tekrar tekrar görelim.
Ve tüm bu uyarılara yıllarca sağır ve kör olan bir ülkenin çöküşünü onların seslerindeki niyetten, gözlerindeki ferden utanarak izleyelim.
Onlar...
Filmin sonunu bize en başından söylemişler.
Bangır bangır bağırarak, “Katil uşak” demişler.
Ve biz onları hiç iplememişiz.
Evin anahtarını katile vermişiz; kasasını ona emanet etmişiz; yatağımızı o sermiş; yemeğimizi o pişirmiş; geçmişimizi geleceğimizi o dürmüş.
Biz gerçeklerle ilgilenmezken, katil mi uşak, uşak mı katil, zerre iplemezken;
O bizi hem göğsümüzden, hem sırtımızdan vurarak öldürmüş.
Arşivleri şöyle bir karıştıralım, kalbimiz sıkışsın;
Bu üç isme yapılanları hatırlayalım, yüzümüz kızarsın.
Artık koca bir ülkenin düştüğü bir tuzağın işleyişini nafile bir hevesle çözmekten vazgeçelim.
Sonuçlara bakalım. Bizden saklanan ve kafamızı karıştırmak için hurafelere bulanan gerçekleri bir kez daha onlardan dinleyelim.
İyi dinleyelim, iyi anlayalım, artık bir zahmet anlayalım.
Felaket sanki başkalarının başına geliyormuş gibi; bizim hukukumuz çiğnenmiyormuş, bizim geleceğimiz karartılmıyor; bizim kaderimiz yazılmıyormuş gibi olan biteni durup seyretmekten haz almayı öğrendiğimiz çağa lanet okuyalım.
Servis edilen iyimserliklere ve gerçeklerle ilgisi olmayan umut dolu çıkarımlara kana kana gelinen bu noktada;
İktidardan yana olmadığı halde, hâlâ dayatılan bir masumiyete ve olan bitenin aslında ülkeyi kurtaracak değişimlere işaret ettiğine inanmak isteyen kalabalıkları omuzlarından sarsacak ve gerçekleri onların gözüne sokacak kimse hayatta değil artık.
Eski dilleri, eski inançları ve eski idealleri ölülerimizle birlikte mezarlara gömdüğümüzden beri, kendimizden bile gizlediğimiz gerçekleri iktidara koşan art niyetlilere canı gönülden teslim ediyoruz...
Büyük ve gizli bir örgütün cinli perili aklına bırakılan bir istikbale koyun gibi boyun eğmemizde ve ölülerimizin bir zamanlar bize canhıraş anlatmaya çalıştıkları durumu hâlâ tam olarak anlayamamamızdaki gaflet gerçekten sonumuz olacak.
Eğer yine her zaman yaptığımızdan farklı bir şey yapmazsak;
O gafleti kuşanıp eksilte eksilte süründürdüğümüz hayatın elimizde kalan şu ufak parçası da avuçlarımızdan çok yakında hızla kayacak.
O yüzden dönelim ve ölülerimize bir daha bakalım; iyice bakalım; anlayarak bakalım.
Ölüler bu ülkede dirilerden daha çok şey bilir.
Bu ülkede artık bardağın yarısı boş... Yarısı zehir.
Bardağın yarısı boş, yarısı zehir
Yazarın Son Yazıları
Yanık saraylar
Patron çıldırdı
‘O kadar istiyorsan eve bir mülteci al besle’
Vatandaşın evi
Mültecinin evi
Atinalı Sokrates’ten Boğaziçili direnişçilere
Sizin hiç silahınız çalındı mı?
Uçağın kadar konuş!
Merve’nin kaderi ve bizim kaderimiz
‘Ben Aziz Nesin...’
Çocuk tacizinin önlenemeyen devamlılığı
Her şey ‘gerçekten’ çok güzel olsun diye...
O çocuklar sizi hiç sevmeyecekler
Katil belli, refleks belli, sonuç belli
Gazeteciliğin karanlık yüzü
‘Hadi’ ama kime hadi?
Mafyayı bilmek ve mafyayı anlamak
‘Ne oldu? Öldürdün mü?’
‘O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz!’
Neyi bekliyorsunuz?
Kimin lehi, kimin aleyhi?
Mafyanın ve iktidarın selameti, ülkenin kıyameti
Gençliğe hitabe
Sen de vaat edilmiş, ben diyeyim işgal edilmiş
Devlet, mafya ve siyaset üçgeni değil, dairesi
Çocuklarımızın ismini neden Deniz koymuştuk biz?
Temel ihtiyaçlar listesi
Beş maymun* ve bir toplum
İnsanlığın aydınlık ve karanlık yüzü
Bugün 23 Nisan, öfke doluyor insan!
Burada yazar ne demek istemiştir?
Geçmiş olsun Ahmet Altan
‘Patates soğan, güle güle Erdoğan’
‘Darbe’nin kelime anlamı ve bizim için anlamı
Günün mönüsü: Emekli generaller
Geniş kalçalı ve çok memeli kadın tanrılar
Kokain cesareti
İktidarın yüzüncü yıl fantezisi belli, peki ya sizinki?
Siyasi başarısını;
Tek parti, tek akıl, tek uçurum