Feyzi Açıkalın

Yokuşcu emekçi, sprinter fırsatçıdır

05 Temmuz 2017 Çarşamba

Başlık bir bisiklet sporu anlatımına aittir. 104.sü düzenlenmekte olan dünyanın en büyük spor organizasyonlarından birisi olan Fransa Bisiklet Turu’ndaki güncel olayı anlatmaya çalışır.

Biz, her daim sıcak tutulan siyasi gündemimiz sayesinde dünyaya gözümüzü kapamış, sırtımızı dönmüşken (döndürülmeye çalışılırken) ne yazık ki özellikle Batı toplumları gelenekleriyle uyumlaştırılıp, zenginleştirilen bu gibi aktivitelerle yaşamlarını sürdürüyor.

Misal ülkemizde, CHP’nin sürdürdüğü “Adalet” yürüyüşünün nerede ve hangi güçler tarafından saldırıya uğrayacağı açıkça tartışılıyor. Gabriel Garcia Marquez bu duruma tanık olabilseydi “Kırmız Pazartesi” romanını mutlaka daha kalın tutardı!

Her daim bir “Afrin’e tacizde mi bulunsak, tasallut seviyesinde mi kalsak!” sorunsalı var ortalıkta. Sonra en sıcak gündem, oradaki AKP sever vatandaşlarımız sayesinde de artık bir “Düşman Vatan” haline getirilen Almanya’daki G20 zirvesi.

Almanya’daki protestolar, yaklaşan yıldönümü öncesindeki 15 Temmuz kutlamalarının ateşleyicisi olabilir... Yunanistan’ın “kaçakçılık yapılıyor” diye ateş açıp, ihbarda bulunduğu bir gemi, limana yanaştıktan ancak bir gün sonra aranıyor! 780 hakim ve savcı yine bir gecede yerlerinden ediliyor; gerekçesi konusunda çok bilgimiz yok.

İkinci altı aylık zam haberlerinin hemen ardından benzin ve “zıkkım olsun” intizarlarıyla uygulanan içki zamları geldi. Referandum sonrası duracağı muştulanan PKK terörü ile savaşıma bağlı kayıplar, arşa ulaştı.

Spor gündemimiz? Olmaz mı? Spor bakanı Ankara’da spor kompleksi müjdesi veriyor ama tesisin neleri içereceğini gazetelerde okuyamıyoruz. Ama orada maç yapan ayak topu kulüplerinin mağduriyetini gidermek için nerelerde oynayacağı detay bilgisi ulaşıyor. Bir kızımız tekvandoda sessizce dünya şampiyonu oluyor; kimseleri ürkütmeden...

İnsani kaliteleri değil ama tribünleri ateşleyecek yeteneğinin futbol bilgisinin önüne geçtiği bütün dünyaca bilinen bir yabancı futbolcu transfer ediliyor. Sabahın köründe Atatürk Havalimanında karşılamaya gidip, önüne bir kırmızı halı sermediğimiz eksik kalıyor.

Konuya dönersek; böylesine iç karartıcı ve insanı daraltan günlerde Eurosport aracılığıyla, nerdeyse bütün öğleden sonrasını içeren bir spor naklen yayını yapılıyor. Üç hafta sürecek olan Fransa Bisiklet Turu ilk kez her etabı ile başlangıcından itibaren canlı yayınlanıyor. Türkiye’ye bisiklet sporunu sevdiren, entelektüel, bilgili insanların anlatımıyla...

Kim ne derse desin, sporun ana vatanının Fransa olduğuna inanırım. Spordan “ekmek yeme!” konusunda Anglo-Sakson üstünlüğünü kabul etsem de, Fransa’nın tüm tarihi ve doğal güzelliklerini şahane çekimlerle gözler önüne seren bisiklet yayını ve organizasyonu konusunda kimse onların eline su dökemez.

Hal böyle olunca, yani pastanın payları da arttıkça kavgası da büyük oluyor tabi. Örneğin dünkü etapta Peter Sagan’ın Mark Cavendish’i finişte düşürdüğü için yarıştan ihraç cezası alması, nerdeyse dünya spor basının bir numaralı konusu haline geliyor.

Bisiklet otoritelerinin çoğunluğu, iki kez üst üste dünya şampiyonu olmuş, bir Rock yıldızı havasındaki Sagan’ın bu cezayı hak etmediğine inanıyor. Tur’un düzenleyecisi ASO ve hakem kurulunun büyük baskı altında kalmış olabileceği konuşuluyor. Jüri kararındaki, “Biz sprinterleri etap öncesi uyarmış, gözlerimizin onların üstünde olacağını söylemiştik!” söylemi amatör ötesi bir gerekçe olarak sırıtıyor.

Konuya yeni girenler için: Bu yarışta takımlar dokuzar kişiden oluşuyor. Yarıştaki etap dağılımına yani parkurun düz ya da yokuşlu oluşuna bağlı olarak takımın kurgusu çeşitlendiriliyor. Örneğin, genel klasmanda birinci olması beklenen bir sporcunu iyi yokuş çıkması mutlaka gerekiyor. Etap başarıları elde etmek için ise Peter Sagan, Mark Cavendish gibi “canavarlara!” gereksinim var.

Yokuş yeteneği olan ve çok acılar çekerek zirve finişi yapan bir sporcu ile düz etapta başarı elde edenin sevinç gösterisi, iki sporcu türü arasındaki farkı ortaya koyuyor. Ne kadar özde iyi insanlar da olsalar, sprinterler eşdeğer güçteki rakiplerini 200 kilometrelik bir yarışın, ancak son 200 metresinde, her ne koşulda olursa olsun alt edebilmenin hesaplarıyla kafaları meşgul oluyor, bu yönde kurgular yapıyorlar. Yaptıkları “küçük!” kural hatalarının görmemezlikten gelinebileceğine inanıyorlar. Çünkü geçmiş örneklerde bunları yaşamışlar. Sprinterler yokuşçulardan farklı olarak, abartılı ve reaksiyonel kutlamalarla ödüllendirildiği için, çok insani olarak egoları da bu düzeyde sabitleniyor.

Fransa Bisiklet Turu organizatörlerinin, turun PIAR değeri için de böyle bir “pek görülmemiş” uygulamaya gittiği söyleniyor. Diğer yönden daha bir çok etap alması beklenen ve tura ayrı bir değer katması beklenen Sagan’ın ihracı bir çelişki gibi duruyor. Ama şov, Sagan’sız ve ne yazık ki düşme sonucu omuz kemiği çatlayan Cavendish olmadan da devam ediyor.

Yazıyı; en azından bisiklet sevdalılarının gündemini, ülkemizin yorucu ve iç karartıcı olanından bir süreliğine de olsa ayıran bu günlerde, Ekim ayına “zorunluluk!” nedenleriyle kaydırılan ve bizde Fransa Turu ölçeğinde yer bulması beklenen Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’na üç ay gibi kısa bir süre kalmasına rağmen gelişmelerden pek haberimiz olmadığını söyleyerek sonuçlandıralım. Olan varsa dinlemeye hazırız...

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları