‘Vız gelir!’ demek kolay, ama...

23 Temmuz 2017 Pazar

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Almanya arasındaki kriz tırmanmaya devam ediyor. Büyükada’da serbest bırakılan dört kişi hakkında yeniden yakalama kararı çıkarılmış olması da Almanya ve dış dünyanın başka yerlerinde bunların Reis rejiminin rehineleri olarak algılanmalarına neden olacak gibi görünüyor. Bu durumda Ankara’nın “kabile devleti değiliz, çadır devleti değiliz” çıkışlarının inandırıcı olması beklenemez. Bu alanda dünyanın büyük bölümünde Ankara’nın iddialarının tam ters yönünde yerleşik bir kanaat oluşmuş durumda.
Türkiye’deki iktidarın icraatı ve muktedirin tutumları da bu kanaati daha da pekiştirici niteliktedir.
İktidar medyası muktedirin “Bütün bunlar bize vız gelir! Hodri meydan!” diyen politikasına destek vererek, yangına körükle giderken acaba aslında kime veya kimlere hizmet ediyor?
Ne dersiniz, Fethullah Gülen ve cemaati bu duruma üzülmekte mi, yoksa sevinmekte midirler?
Siyasette hamasi çıkışlar ile bir süre kitleleri galeyana getirmek, başlangıçta getirisi var gibi görünen bir yöntemdir.
Ama bunun sonuçlarını ve bedelini iyi hesaplamak gerekir.
Onu yapmazsan, dün yediğin hurmalar eninde sonunda bir yerlerini tırmalar.

***

Vız gelir!” demek kolaydır ama bu çıkışın bir de ödenecek bedeli vardır. Ortamı gererken, iki taraf da kendilerine çıkacak olan faturanın hesabını yapmak durumundadır.
Çünkü Ankara ile Berlin arasında sürekli tırmanma eğilimi gösteren gerginlik iki tarafta da hasara yol açacaktır.
Akıllıca olan daha çok zarara uğrayacak olanın, durumun normalleşmesi için daha çok çaba harcamasıdır.
Türkiye ile Almanya arasındaki krizin tırmanmasından daha çok zarar görecek olan kim olur dersiniz?
Bu sorunun yanıtını ararken göz önünde bulundurulması gereken hususlar şunlardır:
Bugün Almanya’da 3 milyondan fazla Türk asıllı insan yaşamaktadır ki, Almanya’nın bugün ulaştığı hukuk devleti yapısı, bunlara rehine muamelesi yapılmasına izin vermese bile, bu insanların günlük yaşamlarında gerginlikten hiç etkilenmeyeceklerini düşünmek de mümkün değildir.
Türkiye’nin cari açığının kapanmasında, iki yıldır olumsuz görüntü veren turizmin büyük katkısı var. Türkiye’ye gelen turistler arasında Almanlar önemli bir yer tutarken, 2015’te 5 milyon 600 bin olan Alma turist sayısı 2016’da yüzde otuz oranında düşerek 3 milyon 900 bine inmiştir.
Almanya’nın Türkiye’yi seyahat için güvensiz ülke ilan etmesi halinde, diğer ülke turistleri üzerindeki etkisini hesaba katmasak bile, Alman turist sayısı kaça düşer ve bunun faturası ne olur?

***

Almanya Türkiye’nin ihracat alanında olduğu gibi enerji dışındaki ithalat alanında da birinci partneri. İlişkilerin bozulması ve Sigmar Gabriel’in son konuşmasında sözünü ettiği ihracat kredilerini yeniden gözden geçirmesi ve AB’nin mali yardımlarının revize edilmesinin faturası ne olur?
Sıcak paraya fazlasıyla muhtaç, çarklarını çevirebilmek için yabancı yatırımlara gereksinim duyan Türkiye’nin, bütün gelişmekte olan ülkeler gibi kırılgan ekonomisinin daha da risklere duyarlı hale geldiği bir ortamda, Almanya’nın yatırım yapılması riskli ülke ilan etmesi, sıcak para bulma açısından Ankara için ne kadar büyük güçlükler doğuracak, zaten kritik durumda olan ekonomi üzerinde ne gibi etkiler yapacaktır?
Sigmar Gabriel, son konuşmasında Ankara’nın NATO ilkelerine uyumunu da söz konusu edebileceklerinin sinyallerini vermeyi de ihmal etmedi.
AB ile ilişkileri zaten dibe vurmuş olan Türkiye ilk defa olarak NATO içinde de sert eleştirilere maruz kalınca, dış politikasında yeni sorunlarla karşılaşmayacak mıdır?
Görülüyor ki, “vız gelir!” demek kolaydır. Ama, ya sonrası?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları