Çiğdem Toker

Bu Milletin Cengiz İnşaat’a Borcu

30 Haziran 2014 Pazartesi

Cumhurbaşkanı seçimini, ekonomik güç ilişkilerinden bağımsız düşünen yanılır.
Yavaş yavaş Köşk’ten toplanmaya başlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gitmeden kısa bir süre önce çok önemli iki yasayı daha -büyük ihtimalleonaylayacak. Biri Çözüm Yasası, diğeri Torba Yasa.
Çözüm Yasası’nın tatile günler kala Meclis’e getirilmesini, 10 Ağustos için Kürt seçmenlerin oylarına yönelik taktiksel bir hamle olduğunu düşünenler çoğunlukta. Doğru ama eksik.
Apar topar gelen düzenlemeyi, bir de KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan’ın bu düzenleme gelmeden sadece birkaç gün önce (18 Haziran) ANF’ye verdiği röportajla birlikte değerlendirmeyi deneyin:
“Süreç kritik ve hassas bir noktada. 1-2 haftada netleşir. Gelinen aşamada AKP’nin kesesinde bir şey varsa, bunu çıkarıp pratikleştirmesi, işleme koyması gerekmektedir. Yoksa herkes kendi yolunda yürüyecektir.”
“Kendi yolunda yürüme” gibi bir deyimle yapılan bu uyarının, “çatışmasızlığın bitmesi” anlamına geldiğini uzun uzun izaha gerek yok. Özetle, bu telaşlı yasada sadece pragmatizm değil “korku” saiki de belirleyici oldu.

***

Konuya dönelim. Nasıl Çözüm Yasası, Türkiye’nin siyasi geleceğini şekillendirecekse, Cumhurbaşkanı Gül’ün onaylayacağı ikinci yasa da ülkenin ekonomik geleceğini belirleyecek birbirine benzemez çok sayıda düzenleme içeriyor. Ve hiç de olumlu bir ekonomik gelecek değil bu.
Geçen yazıda biraz değindiğim, Hızlı Tren Projeleri’ne sağlanacak Hazine garantisi bu maddelerden biri.
Meraklısı hatırlayacaktır: İki ay önce Hazine garantisi kavramını kullanmadan çıkarılan Borç Üstlenimi Yönetmeliği ile 1 milyar TL’nin üzerindeki büyük altyapı projelerinin kredi borçlarını bizim üstlenmemize karar verilmişti.
Durumun vahametini yazdığımızda Hazine 29 Nisan’da bir açıklama yapmak zorunda kalmış ve “KİT’ler ile belediye projeleri kesinlikle borç üstlenimi kapsamında olmayacaktır” demişti.

***

Oysa TCDD bir KİT. Gül, bu yasayı imzaladığında, TCDD’nin hızlı tren projelerine Hazine marifetiyle borç bulunacak.
Hızlı tren deyince de ilk akla gelen güzergâh Ankara-İstanbul hattı. 29 Ekim’de açılması planlanan bu önemli hat, “26 No’lu tünel” olarak bilinen Bilecik civarındaki tünel inşaatı nedeniyle uzun süredir gecikiyor. Daha da gecikecek. Buna tünelin jeolojik yapısındaki zorlukların neden olduğuna dair pek çok haber çıktı.
Ankara-İstanbul otoyolu da Bolu Dağı Tüneli’nin zorlukları nedeniyle, planlanandan çok ama çok uzun yıllar sonra açılabilmişti.
Sorun bu değil.
Sorun, göz göre göre kandırılmamız. Bundan dört yıl önce dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın “Devletin cebinden bir kuruş çıkmayacak” dediği ve Cengiz İnşaat’ın üstlendiği projenin borçlarını Hazine’nin ödüyor olmasında.
Daha dün TMSF’den aldığı tarihi Hüseyin Avni Paşa Köşkü kuşkulu biçimde yanan Cengiz İnşaat’a borcumuzun, bir türlü bitmiyor olmasında.
Aynı yasada, “Özelleştirme davalarında iptal kararı çıksa bile satılan kamu malı geri alınmaz” denilen maddeden de Cengiz İnşaat’ın yararlanacak olmasında.
Anlayacağınız Cengiz İnşaat’a bu millet, daha uzun yıllar borç ödemeye devam edecek. Hem de yerleşik kuralların üstüne buldozer gibi dalan torba yasalarla. Hazine gibi itibarını önce adında taşıması gereken bir kurumdan yapılan açıklamanın kısa ömrü ise borcun ağırlığının yanında ince bir hüzün diye not düşülebilir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları