Aydın Engin

Fatih bebeğin babaannesi

04 Haziran 2018 Pazartesi

Adı: Gülnaz Zıraplı.Mektup yağıyor. Kimi kâğıda yazılmış, kimi e-mektup olmuş bilgisayarımın ekranına konmuş mektuplar. Ya hapisteki bir kadın ya da erkekten geliyordur ya da hapistekinin eşinden, anasından, babasından. Masamın üst çekmecesini tıklım tıklım dolduran mektuplar...
Kimi çok eskiden geldi. Kimi pek taze. Hiçbirini çöpe atmadım, Bunu aklımdan bile geçirmedim. Her biri bir acı çığlığı. Her biri adalet arayışı. Her biri sıradan bir gazeteciden bir yardım, bir destek, bir umut bekliyor.
Gazeteci çaresiz. tomarlarla mektup canını acıtıyor, içini üşütüyor. Elinden bir şey gelirmiş de yapmamış gibi bir suçluluk duygusu gazeteciyi kemiriyor.

***

O tomarlardan bir mektubu rastgele çektim.
Gülnaz Zıraplı yollamış.
Obir babaanne. Fatih bebeğin ninesi. Oğlu ve gelini tutuklu. Mektubu bir kez daha okudum. Okurken hemen hatırladım. Özellikle “...Biz çiftçiyiz Aydın bey, tütün tarlasında, güneş altında büyüttüm ben çocuklarımı. alın teriyle. haram lokma almadan. Çok zor şartlarda okuttuk...” cümlesi zaten belleğimdeydi.
Ege çocuğuyum ben. Kavurucu Ege güneşinde tütün dikmenin, tütün çapalamanın, tütün kırmanın, tütün dizmenin ne demek olduğunu bilirim.
Fatih bebeğin ninesinin mektubunun tümünü buraya koyamam. Ama atlaya sıçraya aktaracağım:
“...Oğlum geçen sene 10 ekim deiçeriye alındı. Uşak Üniversitesinde Tekstil Mühendisliği araştırma görevlisiydi. Okuldan ihraç da ettiler mi bilmiyoruz. Bu işlerden eşimde anlamaz ben de. Cahiliz biz. Terör örgütüne yardım ve yataklıktan içeri alınmıştır dedi avukat bize. (….) Sonra da şikayet üzerine eşi alındı. Temmuzdan beri gelinim de içerde. İddinamesi bile hazırlanmamış. O yüzden mahkemesi de kesilemiyor dedi avukat. (…) Ben Denizli’nin Kale ilçesinde oturuyorum. Şu ramazan ayında sırf cezaevindeki oğlumla gelinime ve torunuma maddi yardımda bulunmak için hem oruç tutup hem de gece gündüz tarlada çalışıyorum. başkalarına ameleliğe gidiyorum. Gelinimi Uşak’tan Bursa Yenişehir kapalı cezaevine aldılar. Oğlumu da Uşak’tan Ödemiş kapalı cezaevine aldılar. Gelinime aylardır gidemiyoruz Bursa bize uzak. Maddi sıkıntılarımız var. Anca Ödemiş buraya yakın olduğu için iki ayda bir oğlumuzun açık görüşüne gidebiliyoruz. Sadece iki ayda bir. Aslında her hafta görüşü var ama yol parası zor bizim için. (...) Artık nereye başvuracağımı kimlere sesimi duyuracağımı bilemedim. Şu mübarek Ramazan ayında elimizden tutup yardımcı olmanızı bekliyorum Aydın bey... Artık evlatlarıma, torunuma kavuşayım; çocuklarım da çocuklarına kavuşsun...”

***

Bu kadar.
Yüzlerce mektuptan herhangi birini çekip aldım ve sizlerle paylaştım.
Bazen (son zamanlarda sık sık) bu mesleğin güneş altıda buza, fırtınada kuma yazı yazmaktan farkı olmadığını düşünüyorum.
Mesela ne yaptım bugün ben?
Bir okur mektubu ile Tırmık’ı doldurdum da günü mü kurtardım?
İçimin acısını sizlere de aktarmayı
mı denedim?
Buza yazı mı yazdım?
Bilmiyorum..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları