Taraflara bakarsanız “terörsüz Türkiye” amacına ulaşmak konusunda herkes mutabık. Ama yapılanlara bakarsanız kimi o amacın sağından kimi solundan kimi altından kimi de üstünden çekiyor.
Ama herkesin mutabık olduğu bir nokta var:
Ağzını açan bu sürecin mimarının Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli olduğunu söylüyor.
Önce o noktayı düzeltelim:
12 Ekim 2024 tarihli Cumhuriyet gazetesinden aktarıyorum:
“1 Ekim günü TBMM Genel Kurul salonunda DEM Parti liderlerinin ellerini sıktıktan sonra MHP lideri Devlet Bahçeli, ‘bu beklenmedik jesti niçin yaptığını’ soran gazetecilere ‘cumhurbaşkanının kendisine verdiği görevi yerine getirmek için yaptığını’ söylemişti. Ertesi günden itibaren de ‘barış ve kardeşlik’ nutukları atılmaya başlandı.”
Gazetede ardından, TBMM’de AKP ile MHP ittifakının o tarihte (bağımsızlar ve küçük birkaç partinin desteğiyle) 329 sandalyeye sahip olduğu, DEM’in 57 milletvekilini de ekleyince bu sayının 386’ya ulaşacağı, böylece Erdoğan’ın anayasayı değiştirip ömrü boyunca cumhurbaşkanı kalabilme yolunu açma projesinin uygulamaya konduğu yazılmıştı.
Yani ortada “terörsüz Türkiye”ye erişmek diye bir konu yoktu. Tüm meselenin, anayasayı değiştirip Erdoğan’ın iktidar ömrünü uzatmaktan ibaret olduğu yazılmıştı.
Kısaca tüm hikâye 2024’ün eylül sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bahçeli’yi evinde ziyareti sırasında Bahçeli’ye “DEM’lilerle barışma görevini vermesiyle” başlamıştı. O nedenle yaşadıklarımız Bahçeli’nin değil, Erdoğan’ın kafasından çıkmıştır. Bu projeyi dengelemek için de Bahçeli’nin ağzından Öcalan’a “umut hakkı” vaadi verilmiştir.
Ama hepsinin gerisinde “ABD’nin Ortadoğu’da Kürtlere bir devlet kurdurma projesi” yatmaktadır.
Resmi tam ve doğru görmek hepimizin borcudur.
“Terörsüz Türkiye” amacını kendi amaçları için sağdan, soldan, alttan ve üstten çekenlere gelince:
Bunun ilk işaretini geride kalan temmuz ayında Öcalan, “Demokratik Toplum Manifestosu” adıyla yayınladığı videoda verdi. PKK’nin “var”lığı “Türkiye’de inkâr ediliyormuş” gibi PKK’nin “varlığının tanınmış olmasıyla ana amaç gerçekleştirilmiştir” dedi. Oysa PKK kurulduğu zaman ilan edilen amacı, “Türkiye topraklarında Marksist bir Kürt devleti kurmak”tı.
DEM Parti ise bu sürecin ilerlemesi için önce Öcalan’ın serbest bırakılmasını ve TBMM’de kurulan komisyonda dinlenmesini şart koşuyordu. Oysa şimdi o şartlardan söz eden kalmadı.
Bu arada PKK’nin uzantıları tarafından orada burada taşkınlıklar sergilendi. Örneğin DEM Parti’nin 7 Ekim 2025 tarihli TBMM grup toplantısında, “Öcalan’a özgürlük” sloganı atıldı. “Yaşasın!” diye haykırıldı.
Mersin’de bir binaya kocaman bir Öcalan posteri asıldı.
Aslında PKK’nin değil, sadece 20- 30 kişilik bir grubun Süleymaniye’de içinde yanıcı madde bulunan bir kazana attıkları silahları gösterişli şekilde yakmalarını, Devlet Bahçeli 7 Ekim 2025’teki grup toplantısında, “PKK varlığını lağv etti, silahlarını bıraktı” diye müjdelese de böyle bir şeyin olmadığını örgütün önde gelen isimlerinden Bese Hozat, “Biz suç işlemedik ki Türkiye bizi affetsin” itirazıyla ilan etti.
Bu gidişle bu süreç nereye varır, siz söyleyin.