Ülkenin batısında belediye başkanlarından gazetecilere kadar birçok kişi cezaevlerine atılmışken doğusunda çok düşündürücü gelişmeler oluyor.
Devletin Şırnak Üniversitesi, Botan aşiretinden, Şafii mezhebinden Kürt kökenli din adamı ve şair olarak tanınan “Melaye Ciziri Sempozyumu” düzenliyor.
Sempozyuma Irak’ın kuzeyinde ABD mandası bir devletçik kurmuş olan feodal ağa ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani çağrılıyor.
Devletin Şırnak valisi ve AKP’li belediye başkanı, milletvekilleri Habur kapısına Barzani’nin ayağına kadar gidiyor, kendisini karşılayıp Şırnak’a getiriyorlar.

PKK-DEM’i de aralarına katıp hep birlikte ümmet yapılanmasına dönecekler ya... Bilimsel toplantı dedikleri şeye Barzani ile birlikte Cumhurbaşkanı Danışmanı Gülşen Orhan, İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, AKP, DEM ve HÜDA PAR milletvekilleri de katılıyor.
Bütün bu olup biten sırasında Barzani ağanın çevresinde, Amerikan mandası devletçiğin (Kürdistan Bölgesel Yönetimi) askeri gücü olduğu söylenen taktik kamuflajlı, bayraklı, uzun namlulu silahlar kuşanmış peşmergeler de bulunuyor.
Devletin bu görüntüyle nereye getirildiği ortadayken...
İmralı’dakini “önder” kabul etmiş olan Saray ortağı MHP’nin başkanı yakınıyor:
“Vatan topraklarımızda yabancı üniformalı askerlerin uzun namlulu silahla ortalıkta dolaşmaları tek kelimeyle rezalettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hak ve hukuku çiğnenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarına taammüden saldırıdır” diyor.
Bu sözlerin söylendiği gün, Cumhuriyet’in acar muhabirlerinden Aytunç Ürkmez’in haberi düşüyor gündeme:
“Terör örgütünün sözde komutanlarından Amed Malazgirt kod adlı terörist; ‘Bundan sonra bizim tarafımızdan atılacak başka bir adım olmayacak. Silahlarımızı teslim etmedik ve bunu sembolik olarak yaktık. PKK üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. Devlet önderliğin ayağına geldi; PKK’nin büyüklüğü buradan geliyor’ dedi.”
Bahçeli’nin rezalet dediği bir değil, iki değil, diz boyu.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarına taammüden saldırı”nın sorumlusu kim?
Asıl sorumlu olanlar, sorumluluktan kaçıp yalnızca dert yanıyor, gerekçe arıyor.
Rezaleti izleyen valiyi atayan onlar, belediye başkanını seçtiren onlar, Barzani’yi üniversiteye çağıran rektörü belirleyen onlar, danışmanı, bakan yardımcısını atayan onlar, İmralı’nın ayağına devletin en yüksek organı TBMM temsilcilerini götüren de onlar.
Asıl rezaletin daniskası iktidarın kendisinde.
ASGARİ ÜCRET NEDEN ARTMIYOR?
50’yi aşkın yasada adından söz ettiriyor.
Bir artırıldı mı...
SGK primleri, isteğe bağlı sigorta primleri, askerlik, doğum ve yurtdışı hizmetleri borçlanmaları, idari para cezaları, işsizlik maaşı, kısa çalışma ve nakdi ücret desteği, doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği, genel sağlık sigortası primi, çırakların ücretleri ve SGK primleri, aile destek ödemeleri, engelli ve yaşlı aylıkları, evde bakım yardımı, sosyal yardım hak sahipliği sınırları...
Say say bitmez.
Bir artırıldı mı, 200’e yakın kalemi birden doğrudan etkiliyor.
“Neden asgari ücret düşük tutuluyor?” diye soracak olursanız.
İşte bu yüzden...
İşin bu yüzüne bakan var mı? Yok.
Altta kalanın canı çıksın.