Zondulgak

09 Haziran 2018 Cumartesi

Dil, beni en çok şaşırtan olguların başında geliyor. En büyük meraklarımdan biri sözcüklerin nasıl oluştuğuna ilişkindir.
Nasıl oluyor da aynı nesne her dilde başka başka seslerden oluşan sözcüklerle adlandırılmakta.
Aynı dil öbeği içinde yer alan dillerde bu sözcükler ya aynı ya da benzer seslerden oluşsa da, farklı dillerde yüz binlerce nesnenin yüz binlerce farklı adı var.
Bu farklılık yansılama sözcükler (genellikle fiiller) için de geçerli.
Su her dilde farklı bir sesle şırıldarken güneş farklı ışıldıyor, kediler ve köpekler başka başka miyavlayıp havlıyorlar…
Kuşkusuz bir açıklaması var hepsinin… Doğaya, kültüre, tarihe, sayısız rastlantıya ilişkin…
Yine de açıklanması olanaksız bir şeyler kalacağını sanıyorum…
Sonuçta bu adları, fiilleri vb. nereden ve nasıl çıktıklarını bilmeden, düşünmeden öğreniyor ve öylece de tekrarlayarak aynı dili konuşanlarla iletişime geçmiş oluyoruz…
Bir başka deyişle, anadilimizde ya da çok iyi bildiğimiz bir başka dilde konuşurken kullandığımız sözcükleri, zihnimizden dilimize üzerlerinde tek tek düşünerek aktarmayız…
Onlar konuşma sürecinde kendiliğinden akıp gelirler…
Eğer böyle olmuyorsa, gereken sözcük kendiliğinden gelmiyor ya da bozularak geliyorsa bir sorun var demektir.
Bu sorunun bilgi eksikliği, bellek zayıflığı, yorgunluk vb. çok önemli olmayan, ya da geçici nedenleri olabilir ve genellikle de öyledir.
Fakat dil sürçmelerinin, bir sözcüğü dile getirmede takılmaların; yanı sıra da olayları, olguları durumları algılamada yanlışlık ve bozuklukların üste üste gelmesinin çok daha önemli nedenleri de olabilir.
Bunlar belki daha da ciddi zihinsel rahatsızlıkların habercisidir.

***

Bu yazının başlığını “Zondulgak” değil de “Zonguldak” diye (yani doğrusunu) okuyanlarınız olmuştur kuşkusuz.
Bunun nedeni gördüğümüzü değil zihnimizdekini okumamızdır ve çok sık rastlanan, çok da önemli olmayan bir görme dikkati kusurudur.
Fakat AKP Genel Başkanı ve önümüzdeki seçimlerin başkan adayının Zonguldak’ta iftar yemeğinde maden işçilerine hitap ederken Zonguldaklılar yerine Zondulgaklılar, ardından Zonduklarlılar demesi, sonrasında da “Zonduk…” diye takılıp kalması ve “Niye böyle oldu…” şaşkınlığı ve yakınması, hem asla hafife alınmayacak bir olay, hem de her şeyi yapmaya muktedir olduğu sanılan kişinin tek bir sözcük karşısında düştüğü çaresizliğin hazin görüntüsüdür.
Söz konusu kişinin ekran karşısında ilk kez bireysel, insani bir paniğini de ele veren bu görünüm; kim bilir, gelecekte tanık olunabilecek çaresizlik görünümlerinin de belki bir ilk örneğidir…

***

Kesinlikle abarttığımı düşünmüyorum ve ironi de yapmıyorum.
Buradaki üniversiteyi biz yaptık derken belki de Isparta’da değil başka bir şehirde olduğunu düşünüyordu.
Nitekim birkaç gün önce de Bitlis’te toplanan ahaliye üst üste Diyarbakırlılar diye hitap ederken kitlenin sessiz kalması bile yaptığı yanlışı fark ettirmedi ve yanlışını tekrarlamayı sürdürdü…
Ruh hekimi değilim, fakat bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde, bir dil sürçmesi ya da zihinsel yorgunluk ötesinde, daha ciddi sorunların işareti olabilecekleri sonucuna varmak hiç de aşırı bir yorum sayılmamalıdır.
Sıradan bir yurttaştan değil şu anda elinde ülkemizin kaderini tutmakta olan ve bunu önümüzdeki zamanlarda daha da büyük yetkilerle sürdürme şansına küçümsenemeyecek bir olasılıkla sahip birinden söz ediyoruz.
Zonguldaklıları, Zondulgaklılar ya da Zonduklarlılar diye okuyormuş gibi uzak ve yakın tarihimizin demokrasi, çağdaşlık, aydınlanma değerlerinin bozularak ve bütünüyle tersyüz edilerek yok edilmesine; Bitlis’in Diyarbakır’la, Isparta’nın kim bilir nereyle karıştırılmasına hazır değilsek, önümüzdeki seçimlerde bu sıkıntılı durumdan mutlaka kurtulmalıyız.
Ulusça bunu başarabilecek güce ve birikime sahibiz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Canım Eros 20 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları