Azgelişmiş...
Enver Aysever
Son Köşe Yazıları

Azgelişmiş...

27.02.2020 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Geçen yazıda -hiç de hoşlanmadan- “azgelişmiş ülke” diye söz ettim memleketimizden. Yıllarca uygar Batı(!), üzülmeyelim diye “gelişmekte olan ülke” olarak tarif etti Türkiye’yi. İnsan elde olmadan düşünüyor bu nasıl bir gelişme süreci ki bir türlü tamamlanamıyor, diye! Dahası, ilericilik-gericilik tartışmasını doğru dürüst yapmak da pek olası değil günümüz dünyasında. Ölçüler bozuk, terazi ayarsız.

Kendimizi kandırma konusunda becerili insanlardan oluşan bir toplumuz. Kolayca kusuru başkasına atar, kendimizi aklarız. -Bu ak olma hali de ayrıca matrak- Oysa bir toplumda, herhangi bir alanda hüküm süren kimsenin başarı sağlaması için kitlesel desteğe gereksinimi vardır. Kitle desteği iki türlü sağlanır; ya duyarlı insanların, düşünsel desteğiyle bir yere yol alırsınız, ya da uyuşmuş toplumun suskunluğuyla, tepkisizliğiyle! Bizde genellikle ikincisi söz konusudur. Demokrasi vasatın iktidarını hedefler, kapitalist toplum böyle kurulur. Bu yüzden düzene itiraz eden kimse yalnız kalır. Kapitalizm her duyguyu kullanarak, insanın haysiyeti dahil, alınır satılır olsun ister. İlkel dürtüler harekete geçer.

Mezhepsel, dinsel, ırksal duygular ilkel dürtülerdir. Birinin kendini kabaca büyük kesime ait hissetmesi sağlanır bu yolla. Yaşamınızda karşılaşma olasılığınız bulunmayan birinden nefret etmenin akılcı tarifi olamaz. Neden bir siyahiye düşman olur kişi? Niye Yahudiyi aşağılar? Hangi gerekçe ile Alevi komşu istemez? Cinsel yönelimi farklı birine niye katlanamaz? Tüm bu sorulara ikna edici yanıt bulmak olanaksızdır. Kapitalizm tüm bunlarla beslenir, destekler. İnsan ne denli düşünmekten uzak olursa o kadar kolay yönlendirilir.

Siyaset iyilik, güzellik, doğruluk için mi yapılır? Yoksa kişisel hesaplar için mi? Bizde ve belki dünyada ikincisidir. Siyasetçi kitleyi etkilemek ister, hızla. İktidar olmayı hedeflerken, yarışta düşünmeye zaman yoktur. Dahası düşünen kişi sevilmez. Düşünmek kavramlarla olur. Kavramlar arası ilişkileri doğru kurmak gerekir. Bunu başaran kimse eleştirel tutum takınır. Eleştiren kişi tehlikelidir, “müesses nizam”a çomak sokar. O halde ne yapmak gerekir? Meczup deyip toplum dışı edeceksin ki kimseciklerin rahatı bozulmasın. Peki, toplum niye bunda uzlaşı sağlar, göz yumar?

Yığınlar, düşünmekten hoşlanmaz. Düşünebilme becerisi yoğun emek, çalışkanlık ister. Oysa sorunları Tanrı, siyasetçi, kanaat önderi, din adamı falan çözüyorsa, sırtına daha az yük biner kişinin. Bu denklemi bozan tehlikelidir. Demokrasi vasatın iktidarını sağlar, bu da herkesin işine gelir. Bizde “entel” tarifinde olduğu gibi sığ alaycılık hep düşünen insanı hedef alır. Aslında aklının yetmediğini dışlamak, hatta cezalandırmak büyük yığınları mutlu eder. Bir tür esrime sağlar.

Biz geri kalmış ülkeyiz, hakikat bu. Her alanda vasatı, bayağı olanı tercih ediyoruz. Salt deprem ve koronavirüs tartışmalarının yapılış biçimine bakın, yeter. Bilim insanları ne oranda ses duyurabiliyor, görüyoruz. Ekranlarda yapılan siyasal tartışma programlarında kullanılan dile bakın örneğin. Söz konusu olan tartışma mıdır yoksa it dalaşı mıdır? Toplum bundan hoşlanıyorsa eğer, ilkesiz olanın ardına düşüyorsa hele, orada düşünür kimsenin hali güçtür.

Bizde geri kalmışlığın tarihi Köy Enstitülerinin kapanmasıyla başlar. Yakın dönem için diğer tarih 12 Eylül 1980’dir. İki olayda da toplum destek vermiştir. İkisinde de ahmakça yaratılan komünizm korkusu egemen olmuştur. Farklı yöntemlerle toplum etkilenmiştir. Elbette dincilik, mezhepçilik, milliyetçilik duyguları körüklenmiştir. Toplumdan özgün düşünme yetisi olan kimseler temizlenmiştir. Her siyasal iktidar, karşısında derin uykuda bir toplum ister. Hele bir de o kitlenin önüne sandık koydun mu, öylece uyuttun mu,  işlem tamamlanır.

Diyeceğim; eğer elin kalem tutuyorsa, okuryazar biriysen, işin güçtür bu coğrafyada. Sevimsiz olursun. Bunu göze almadan ayakta kalman da imkânsızdır. Bazen en yakınlarından da destek göremezsin, haklıdırlar üstelik, direnç kolay değildir. Ölçüsü kaybolan toplum için çabalamak yerinde bir soruyu da akla getirir: iyileşmek istemeyen hasta nasıl tedavi edilir? Yanıtı var elbette. Erdemli kimse bencilce çıkar peşinde koşmaz. Çoğu zaman kendinden vazgeçen insana, topluma rağmen hakikati arar. Yaşamın anlamını burada bulur. Umudumu yitirdiğim günlerdeyim, o ayrı. Ama elden ne gelir, varsa bildiğimiz söyleyeceğiz.

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet okuruna veda

Ustam Feridun Benden aradı “Altmış yıldır Cumhuriyet okuruyum, gazetenin sahibi sayılırım.

Devamını Oku
05.04.2021
İflas

İflas

Devamını Oku
25.03.2021
İstanbul Sözleşmesi erkekleri de yaşatır!

İstanbul Sözleşmesi erkekleri de yaşatır!

Devamını Oku
22.03.2021
Vicdan terazisine güvenmek

Ahmet Oktay gazeteciliği bırakıp zamanının tamamını edebiyata vermişti; söyleşirken “Günlük meseleler hep yazmaktan çaldı” dedi.

Devamını Oku
18.03.2021
12 Mart’ı doğru okumak

12 Mart’ı doğru okumak

Devamını Oku
15.03.2021
Yeni Türkiye’de makbul vatandaş kimdir?

Yeni Türkiye’de makbul vatandaş kimdir?

Devamını Oku
08.03.2021
‘Ne yapmalı’ sorusuna yanıt!

‘Ne yapmalı’ sorusuna yanıt!

Devamını Oku
04.03.2021
Grev

Grev

Devamını Oku
01.03.2021
İçindeki faşisti sustur!

İçindeki faşisti sustur!

Devamını Oku
18.02.2021
Sürü gururuna kapılmak!

Sürü gururuna kapılmak!

Devamını Oku
15.02.2021
Uzaya gitmek mi zor, anayasa yapmak mı?

Uzaya gitmek mi zor, anayasa yapmak mı?

Devamını Oku
11.02.2021
İstifa istemek demokratik haktır!

12 Eylül faşizminin güler yüzlü kahramanı Özal, ülkenin okuryazarlarını içeri tıkan darbenin ardından meydanı boş bulmuştu.

Devamını Oku
08.02.2021
İnsan olan boyun eğer mi?

İnsan olan boyun eğer mi?

Devamını Oku
04.02.2021
Kılıçdaroğlu haklı mı, haksız mı (!)

Kılıçdaroğlu haklı mı, haksız mı (!)

Devamını Oku
01.02.2021
Yeni Türkiye’nin elçisi!

Yeni Türkiye’nin elçisi!

Devamını Oku
28.01.2021
Hayat damarları kesilmiş ülke

Hayat damarları kesilmiş ülke

Devamını Oku
25.01.2021
Tek kale demokrasi oyunu

Tek kale demokrasi oyunu

Devamını Oku
21.01.2021
Kar, pisliğin üstünü örter mi?

Kar, pisliğin üstünü örter mi?

Devamını Oku
18.01.2021
Her yönüyle düşkünler toplumu!

Her yönüyle düşkünler toplumu!

Devamını Oku
14.01.2021
Kurtarıcılardan kurtulmak lazım!

Kurtarıcılardan kurtulmak lazım!

Devamını Oku
11.01.2021
Boğaziçi rektörsüz de olur!

Boğaziçi rektörsüz de olur!

Devamını Oku
07.01.2021
Neye şaşırdınız ki?

Neye şaşırdınız ki?

Devamını Oku
04.01.2021
Tuz koktuktan sonra!

Tuz koktuktan sonra!

Devamını Oku
31.12.2020
Yobazın duası kabul olur mu?

Yobazın duası kabul olur mu?

Devamını Oku
28.12.2020
Değişim hamaseti!

Değişim hamaseti!

Devamını Oku
24.12.2020
Kullar ve yurttaşlar!

Kullar ve yurttaşlar!

Devamını Oku
21.12.2020
Sınıf bilinci yoksa kuru ekmek bile yok!

Sınıf bilinci yoksa kuru ekmek bile yok!

Devamını Oku
17.12.2020
Modern gericilik!

Modern gericilik!

Devamını Oku
14.12.2020
Paranın dini imanı

Paranın dini imanı

Devamını Oku
03.12.2020
Katar’a devredilen ülke!

Katar’a devredilen ülke!

Devamını Oku
30.11.2020
Cin, cemaat, cehalet!

Cin, cemaat, cehalet!

Devamını Oku
26.11.2020
Ve Arınç yeniden sahnede!

Ve Arınç yeniden sahnede!

Devamını Oku
23.11.2020
Ağzının tadı ne zaman kaçacak kardeşim?

Ağzının tadı ne zaman kaçacak kardeşim?

Devamını Oku
19.11.2020
Saray dalkavuksuz, entrikasız olur mu?

Saray dalkavuksuz, entrikasız olur mu?

Devamını Oku
16.11.2020
Bir kira, bir yuva

Bir kira, bir yuva

Devamını Oku
12.11.2020
Bir ‘ABD’ Doları kaç ‘Türk’ Lirası!

Bir ‘ABD’ Doları kaç ‘Türk’ Lirası!

Devamını Oku
09.11.2020
Kapitalizmin tanrısı!

Kapitalizmin tanrısı!

Devamını Oku
05.11.2020
Enkaz!

İzmir deprem haberi önüme düşünce, pek çok kişi gibi hemen kendi deneyimlerimi anımsadım. İstanbul’da iki kez sallanmıştık, günlerce parkta yatıp, dehşet içinde haberleri gözlemiştik; ilk saatlerin ne denli zor olduğu gün gibi aklımda hâlâ!

Devamını Oku
02.11.2020
Devrimci Cumhuriyet için!

Devrimci Cumhuriyet için!

Devamını Oku
29.10.2020
Popstar dinciler ve Cumhuriyet

Popstar dinciler ve Cumhuriyet

Devamını Oku
26.10.2020