'Türkiye yüzyılı'nda 'gerçek ötesi'ni yaşamak - NAMIK TAN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

'Türkiye yüzyılı'nda 'gerçek ötesi'ni yaşamak - NAMIK TAN

10.06.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bu yazıyı, günlük yaşamda artık sıradanlaşan, kanıksadığımız, anlamak için çaba harcamaktan vazgeçer olduğumuz, omuz silkip geçtiğimiz fakat hayatımızın her alanını ve geleceğimizi derinden etkileyen “gerçek ötesi” kavramı üzerine düşünmeye çağırma amacıyla kaleme alıyorum.

Batı ülkelerinde çok tartışılan bir kavram bu. Bazen dezenformasyon, bazen çarpıtma, gerçeğin bükülmesi ve bozulması şeklinde tanımlanıyor. Yaşıyor, fakat çok az tartışıyoruz. Anlamak ve önleyici tedbir almak konusunda kaygılı olduğumuz da söylenemez.

“Gerçek ötesi” (post-truth) ilk kez 1992’de toplumbilimci Steve Tesich tarafından önerilen bir kavram. Türkiye’ye ulaşması epeyce zaman aldı. Fransız felsefeci Foucault’nun önerdiği “gerçeklik rejimi”nin başlattığı tartışma zemininde gelişmişti. Foucault, “gerçeklik rejimi”nin modern dönemde devletlerin ürettiği baskın ideolojik anlatı üzerine inşa edilen bir toplumsal rıza üretim aracı olduğunu savunmuştu. Ona göre toplumun denetimi ve rejim meşruiyeti bu yolla sağlanıyordu.

TOPLUMUN ALGISI BULANIKLAŞIRSA...

“Gerçek ötesi” tam da bu aşamadan sonra başlıyor. Bu yeni söylem, devletlerin akla ve bilime dayalı geliştirdikleri, neden-sonuç ilişkilerini ortaya koyan açıklamaları sekteye uğratıyor; bilimsel dayanaktan yoksun uydurulmuş anlatılar yoluyla toplumları yönlendirmeye ve yönetmeye çalışıyor. Kimi kere siyasetçiler veya siyaset kurumu, çoğu halde basın ya da “saygın” kurumlar tarafından gerçek bükülerek, değiştirilerek anlatılıyor.

“Gerçek ötesi” bilinçli bir bozma eylemi. Amacı, rasyonel gerçeğe duyulan güveni sanılara dayanan görüşler yaratarak ortadan kaldırmak. Bunu yaparken Türkiye’deki örneğiyle “Anadolu irfanı”, “halkın şaşmaz akıl terazisi”, “kamu vicdanı” gibi soyut ve ölçülemez kaynaklara başvuruyor. Komplo teorileri, rivayetler, asılsız ve gerçekliği olmayan iddialarla pekiştiriliyor. Bu yönüyle, sürekli dezenformasyonla toplumun üzerine örtülüyor, algılar boğuluyor ve bulanıklaştırılıyor. Örneklerini Soğuk Savaş döneminde totaliter yönetimlerin propaganda araçlarından anımsadığımız bu yönteme, kitle iletişim araçlarının kullanımıyla popülist sağın yükseldiği tüm ülkelerde rastlıyoruz artık. Buna Türkiye’de dahil. “Gerçek ötesi” söyleminin amacı çok basit: İlk aşamada, toplumun ve toplumsal muhalefetin bilimsel ve akılcı gerçeklikle bağlantısını kesmek. İkinci aşamada, zihni bulanıklaşan, kafası karışan ve gerçeğe karşı kayıtsızlaşan toplumda, asıl gerçeğin ne olduğunu anlamaya yönelik araştırma ve tartışma güdülerini yok etmek. Böylece gerçeği görünür olmaktan çıkarmak ve gerçekler üzerinde kuşku tohumları ekmek.

“Gerçek ötesi” sistemli şekilde ve üç aşamalı bir patikada gelişiyor: Önce, liyakate ve donanıma dayalı doğru, gerçek, olgusal bilgi üreten akademi, basın, bürokrasi gibi yerleşik kurum ve kuruluşların meşruiyetini sorguluyor. Sonra, bilgiye dayalı tartışma ortamını sakatlamak için gerçeği bükecek alternatif basın ve “bilim” çevreleri yaratılıyor. Sonunda somut tabanı olmayan popüler söylencelere, kamuoyu görüşlerine, “toplumun irfanı”na dayalı sanal ve sadece sağduyuyla ölçülebileceği iddia edilen yeni bir “gerçek” yaratılıyor. Bu süreç saptırma, inkâr, suçlama psikolojisi eşliğinde ilerliyor. Sağ popülizmin ayrıştırma ve kutuplaştırmayla beslediği, “yankı odaları”yla güçlendirdiği, “biz ve onlar” ayrımıyla takviye ettiği, “milli iradenin düşmanlarıyla mücadele” iddiaları; “gerçek ötesi” söylemin basit sonuçları. Böylece kendi kendini yeniden üreten, belirsizlikle beslenen, somut ve asıl gerçekleri inkâr eden “gerçek ötesi” söylem yerleşiyor, adeta sorgulanamaz bir hal alıyor.

Dünyanın her yerinde görülen “düz dünyacılar”, Evrim Kuramı karşıtları, iklim değişikliğini inkâr edenler, COVID-19 döneminde yaşanan aşı karşıtlığı, “iç ve dış güçler” söylemleri “gerçek ötesi”nin somut örnekleri. Bir de Türkiye’nin yaşadıkları var: “yerlilik ve millilik” iddiası, “ilahi bir kararın yarattığı mukadderat”, kaçınılmaz “kader çizgisi” bunlar arasında. Sorgulamanın ve eleştirinin önünü daha rasyonel tartışma başlamadan kapayan, bidat, şirk ve nas gibi dogma ve dini referanslarla kesen “kanunlar” bu örneklere eklenebilir. Bu sistematik, asıl ve gerçek sorunların tartışılmasını ve toplumsal eleştiriyi önlemekle kalmıyor, zihinleri bulanıklaştırıyor, gündemi değiştiriyor ve bulanık suda balık avlamayı vaat ediyor. Toplumsal rıza ve meşruiyet üretimi sanal gerçekler ve sanılar üzerine inşa ediliyor.

‘NEOLİBERAL AÇIKGÖZLÜLÜK’

Karşılaştığımız ekonomik iflas, yüksek enflasyon, KKM rezaleti, gelir dağılımının servet transferiyle ve devlet eliyle bilinçli şekilde bozulması, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” gibi süslenmiş ifadelerle sunulan çağdışı ve gerici girişimler sadece birkaç güncel örnek. 22 yılda 15 defa “eğitim reformu” yaparak içinden çıkılmaz bir bulamaç yaratan siyasi iktidarın son “reform” girişimiyle aklı ve bilimi önceleyen matematik derslerini seçmeli, dogma ve biatı koşullayan din derslerini zorunlu hale getirmesi başka nasıl açıklanabilir? Ortaya çıkarılan bu koşullar ekonomiden savunmaya, dış politikadan sağlığa, tarımdan çevreye, göçten güvenliğe kadar her alanda bir “paralel siyaset” yaratmıyor mu? Böylece sadece gerçek değersizleştirilmiyor mu? Yalan siyasetinin yüceltildiği, siyasetin toplumsal beklentilerden koptuğu, toplumsal güvenin ve dayanışmanın güdükleştiği bir ortamda yaşamaya zorlanmıyor muyuz?

Bu manzaranın, hızlı toplumsal değişimlerin yaşandığı, akılcılığa inancın ve güvenin zayıfladığı, bireylerin aidiyet hislerinin kaybolduğu, kuşkunun alabildiğine arttığı, kısacası bir anormallik durumunun güçlendiği her toplumda ortaya çıktığını biliyoruz. Türkiye, kendi başına tekil bir örnek değil. Türkiye’nin ve dünyanın son yüzyıl içinde kısa öyküsü “modernleşme” iddiasıyla yola çıkan, aslında “kalkınmacılık” oyununu topluma yutturmaya çalışan, zenginleşirken iktidarlarına yanaşık, besleme kesimleri güçlendirmenin ötesine geçmeyen, eşitsizliği ve fırsatçılığı savunan tüm sağ siyasi yönetimlerin başarısız maceralarından ibaret. Son kuşak boyunca süregiden neoliberal açıkgözlülüğün adil dağılımı önceleyen sosyal refah devletini sakatlaması da aynı kaynaktan besleniyor. Öyleyse olan bitenden ders çıkarmak yerine bu sarsıcı macerayı her defasında yeniden yaşamaktan yorulmadıkça, görünen o ki “Türkiye Yüzyılı” kurgusunda “gerçek ötesi” söylemlerin büyüsü altında yaşamaya devam edeceğiz.

NAMIK TAN

CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ, EMEKLİ BÜYÜKELÇİ

Yazarın Son Yazıları

İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025