Doğaseverlerin çektikleri acı

Uzun yıllar sokak köpekleriyle üzüle üzüle ilgilendikten sonra bir gün kendi kendime gerçekleştirdiğim tek kişilik bir psikodrama seansında şunu fark ettim, bu sahipsiz köpekler bana hem babamı, hem kendimi hatırlatıyordu.

Doğaseverlerin çektikleri acı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.09.2023 - 12:52

Tüm haberlerin, örneğin kadın cinayetlerinin veya depremdeki kayıpların arkasında sosyolojik, ekonomik, psikolojik, kültürel, tarihsel, siyasal vb. nedenler vardır. Benzer şekilde gerek doğanın katledilmesi gerekse duyarlı insanların bu durum karşısında acı çekmeleri de ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve siyasal birçok değişkenden kaynaklanır. Özetle güzel insanların acı çekmelerinin birçok nedeni vardır. Bunlardan bir tanesi de kişiye özgü psikolojik faktörlerdir.  

SOKAK KÖPEKLERİ VE BEN

Ormanlardaki canlılara, şehirlerdeki kedilere ve köpeklere ilgi gösteren çok kişi var ancak herkes kendi meşrebine göre ilgi gösterir onlara. Kimisi akılcı bir şekilde ilgilenir, kimisi acı çekerek ilgilenir. Ben sokak köpekleriyle yıllarca acı çekerek, derin bir sıkıntı hissederek ilgilendim. Sonra “Palandöken” isimli romanımda ayrıntılarıyla anlattığım üzere kendi içimde psikolojik analiz yaparak bir farkındalık kazandım ve daha az acı çeker oldum. Özetle şöyle:

Uzun yıllar sokak köpekleriyle üzüle üzüle ilgilendikten sonra bir gün kendi kendime gerçekleştirdiğim tek kişilik bir psikodrama seansında dehşetle şunu fark ettim, bu sahipsiz köpekler bana hem babamı, hem kendimi hatırlatıyordu, bizi sembolize ediyorlardı. Nasıl? 

Babam bir Kurtuluş Savaşı çocuğuymuş. Doğmadan babası şehit olmuş, iki yaşındayken annesi ölmüş, göç ettikleri uzak ilde akrabasız bir şekilde, sokakta, komşuların evlerinde kimsesiz bir çocuk olarak büyümüş. Azmiyle okumuş, iyi bir meslek edinmiş ancak çocukluğunda kimsesizmiş. Bana anlattığına göre bir gün dereye balık sürüsü akın etmiş, bütün çocuklar bu balıkları kova kova alıp evlerine götürmüşler. Babam da alıp o günlerde kendisine bakan aileye götürmüş, kızartıp yediklerini ama ona bir tane bile vermediklerini söylemişti. Sokaklarda aç susuz dolaşan köpekler benim gözümde yıllarca babamı sembolize etti sanırım. Bu köpeği kim doyurur, kim korur? Hiç kimse. Küçük Salih’i kim doyurur, kim yıkar, kim uyutur? Hiç kimse. 

Bu konuda ikinci bir olay da şu: Annem de babam da yakın akrabaları olmayan kişilerdi. Bir gün aralarında konuşurken “Bize bir şey olsa Üstün yetimhaneye düşer” dediklerini duydum, paniğe kapıldım. Yani babam gibi olabilirdim, annem babam ölecek olsalar komşular üç bakar sonra bir yetimhaneye koyarlardı. Babam gibi kimsesiz kalabilirdim. Sonuçta sokak köpekleri benim kimsesiz halimi ve özdeşim kurduğum öksüz ve yetim babamı sembolize ediyorlardı. Bunu fark ettim. 

Bunu fark etmek sokak köpeklerini gördüğümde hissettiğim acıyı büyük ölçüde giderdi. Bu hayvanlarla yine ilgileniyorum, onlara yönelik ilgimde bir azalma olmadı ancak şimdi acı çekmeden ilgileniyorum. Sanırım bu daha sağlıklı.

Bir şeye aşırı yani gerçeğin ötesinde sevgi veya öfke duyuyorsak bir ihtimal bu durum objektif gerçeklikten kaynaklanmak yerine bizim sübjektif yaşantımızdan kaynaklanıyordur. Bunu fark ettiğimizde doğayı daha gerçekçi, daha etkili koruyabiliriz. Panter lakaplı değerli bir çevreci, bir aktivist olan Emel Hanım vardı. Halen nice “Emel Hanım”lar var. Ancak bazılarının acı çekerek ormanları, hayvanları korumaya çalıştıklarını görmek beni üzüyor. Yukarıda sözünü ettiğim yaşantımdan esinlenerek kendi içsel nedenlerine ulaşır, acı çekmeden korumacı tavırlarını sürdürürlerse büyük mutluluk duyarım. Kedi, köpek, sincap, kaplumbağa katilleri acı çekmiyorlar da melekler niçin acı çeksinler?


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler