Dört teker üzerinde özgürlük yolculuğu

20. yüzyılın kültür çatışkısı içinde sıkışan Macar ve Türk gençlerin kaykay kültürü üzerinden kurduğu bağlar Burası Kaykay Parkı Değil isimli sergide gün yüzüne çıktı.

Dört teker üzerinde özgürlük yolculuğu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.12.2021 - 13:00

Türkiye ile Macaristan arasında kurulan kültür köprüsünün pek gün yüzüne çıkmamış ayaklarından birisi Macar Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Burası kaykay Parkı Değil” sergisinde gün yüzüne çıktı. 29 Ocak’a kadar sürecek sergi, 20. yüzyılın doğu bloku ve batı paktı arasında sıkışmış dünyasında kaykay kültürünün batıdan doğuya yolculuğuna odaklanıyor.

70’li yıllarda Macar gençlerinin demir perde baskısı altında kaykay kültürünü geliştirme çabalarını belgeleriyle anlatan serginin Türkiye ayağı ise sporun ülkedeki ilk öncülerine odaklanıyor. Her iki ülke gençlerinin kaykay macerasını, iki ülke arasındaki etkileşimi, Macar Kültür Merkezi Müdürü Gábor Fodor ile konuştuk.

Bu yaz Tokyo'da yapılan olimpiyatlarda kaykay ilk defa programda yer aldı ve beklenenin çok üzerinde bir ilgi gördü. Bunda sporcuların kendi aralarındaki pozitif ve birbirlerini destekleyici iletişimin de büyük rolü vardı. Bunu göz önüne alarak kaykay kültürünün diğer rekabetçi sporlardan farkı hakkında neler söylersiniz?

Küratör Zsolt Petrányi sergi üzerine çalışmaya başlarken en önemli üç terimi “yaratıcılık”, “risk almak” ve “tayfa oluşturmak” olarak belirliyor. Zamanla bir spor dalına dönüşen kaykayın belki bu anlamda, diğer tüm spor dallarından çok daha dayanışmacı bir yanı var. Kaykaycılar ekip ruhuyla hareket ediyor, kendi tayfasını oluşturmaya odaklılar.

20. yüzyılda Macaristan'ın da aralarında bulunduğu Doğu Bloku ülkelerinin batı kaynaklı kültürel yeniliklere karşı bir tutum olduğu gerçek. Böyle bir ortamda kaykay kültürü Macaristan ve diğer Doğu Bloku ülkelerine nasıl giriş yaptı?

Budapeşte’deki kaykayın tarihi 1970’lere dayanır ve bu dönemde ülkeye hakim olan komünizm baskısı altında gençler, kaykayda özgürlüğün farklı bir anlamını buldukları için kaykay yapmaya başladılar. Sergi bu mevzunun birçok aşamasını anlatıyor ama esas olarak, önceki nesillere karşı direnen bu gençlerin kendi kimlik arayışlarında kaykayı uygun görmeleridir. Şehri yani Budapeşte’yi kaykayla keşfetmek, yeni mekanları kullanılmak, kendi yaptıkları rampalar ve bu süreçte oluşan tayfalar, bir kültürün oluşmasın önemli rol aldı.

Serginin ismi "Burası Kaykay Parkı Değil." Neden bu ismi tercih ettiniz?

Serginin Macarca başlığını, “Burası Sizin Oyun Alanınız Değil” gibi çevirebiliriz. Bu aslında Macarca’da, çocukların sokakta oynadıkları zaman yetişkinler tarafından onları kovmak için kullanılan bir tabir. Bunu Türkçe’de nasıl ifade edebiliriz diye düşünürken ve sonuçta bir sokak kültürünü sergi salonuna taşıdığımız için, Türkiye’de kaykaycılara yöneltilen en yaygın uyarıyı başlığa taşıdık.

Kaykay Macaristan gençleri için nasıl bir kendini ifade aracına dönüştü? Bir alt kültür olarak doğuda kaykay kültürü ile batıdaki arasında ne gibi farklar oluştu?

1970’lerden 90'lara kadar Macaristan'da kaykay satın almak kolay değildi, fiyatı aylık ortalama gelirin birkaç katıydı. 1970'ler ve 80'lerde kaykay tahtası gibi parçaları alamayıp kendi yapanlar çok oldu, ayrıca farklı işler yapan atölyelerle anlaşarak torna tekerleği veya döküm dingili ürettirenler de vardı. Bu parçalar kırıldığında veya eskidiğinde bile dikkat etmek gerekiyordu, kaykaycılar için ucuz fiyat çok kıymetliydi, malzemeler kalitesiz olsa bile bazı hareketleri yapmak için kullanılabilirdi. 80'lerde, birkaç özel spor ürünleri mağazası, Macaristan'a kaykay ithalatı yaptı. Birçok durumda bir kaykay için altı ay beklemek gerekirdi, hatta müşterinin sipariş ettiği ürünün eline ulaşacağı belli bile değildi. Viyana'daki en yakın kaykay mağazasından kaykay alanlar da vardı fakat bu durumda yurt dışına çıkarken kişi başına belirlenmiş döviz limiti sorunu doğuyordu. Bu sorun ise dört kişilik bir ailenin yurt dışında çıkmasıyla çözülürdü, böylece yüksek değeri olan malların geri dönüş yapmasına izin verilirdi. 1970'lerde kaykayın yayılmasında en büyük rolü fotoğraflar oynadı. O zamanki kaykaycılar, yabancı kaykaycıların yaptığı gibi poz vermeyi, bir kaviste eğilmeyi, yükseğe veya uzağa zıplamayı istiyorlardı. Zamanla, 80'lerin sonunda video kameralar yaygınlaştı ve kaykayı filme çekmek herkes için gerekli oldu. Budapeşte'de ilk kaykay gösterisi 1978 yılında, Országház Caddesi'nde, Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali çerçevesinde bir tanıtım etkinliğinde gerçekleşti.

TÜRKİYE’DEN MACARİSTAN’A

Sergide kaykayın Türkiye'deki serüvenine de yer veriliyor. Türkiye Macaristan'ın aksine batı paktı içinde yer alan bir ülke olsa da kaykayla buluşması Macaristan’la eş zamanlı. Türkiye'de kaykayın gelişimi hakkında neler söylersiniz?

Sergi ikinci defa ziyaretçilerle buluşuyor, Budapeşte’den sonra İstanbul’da açıldı. Bunun arka planında ilgi çekici gerçekler de var. Budapeşte’deki ilk kaykaycılardan birisi ilk kaykayını Türkiye’den getirtmiş, yani Macaristan’a ilk kaykay Türkiye üzerinden geldi diyebiliriz. Ayrıca Türkiye Kaykay Federasyonu ile işbirliği yaptık ve Türkiye’deki ilk kaykaycılardan malzemeler aldık. Sergide Türkiye’de üretilmiş ilk kaykay da bulunuyor. Macaristan’daki seyrine benzer şekilde Türkiye’de de fotoğraf kaykay için önemli bir malzeme olarak görünüyor. Bu fotoğraflar arasında Budapeşte’de de çekilen fotoğrafların yer aldığını görmek bizi hem çok şaşırttı hem de hayran bıraktı. Yani iki ülke arasında yalnızca diplomatik ilişkilerin kurulması yanında kültür ve spor alanında da güçlü ortaklıkların olması bizim için çok değerli.

Kaykay günümüzde bu coğrafyadaki gençler için ne gibi bir anlam taşıyor?

Kaykay kurumsallaştı, bir spor dalına dönüştü fakat özgürlükçü ruhunu kaybetmedi diyebiliriz. Hem Budapeşte hem de İstanbul sokaklarında daha sık görünür olmaya başladı. Gençlerin kendini daha alternatif bir biçimde ifade edebilmesine halen daha imkan tanıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon