Hacı Bektaş’ı anmak ve anlamak

Ortada insanlık ailesine sunulacak evrensel bir değer var fakat bu değeri insanlar nitelikli bir biçimde fark edemiyor. Geleneğin takipçileri tarafından Hacı Bektaş’ın dile getirdiği ilkeler ve değerler, ifade edilme biçimi açısından dondurulmuş bulunmaktadır.

Hacı Bektaş’ı anmak ve anlamak
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.08.2023 - 12:50

Her yıl ağustos ayında Anadolu’yu mayalayan en seçkin öznelerin başında gelen Hacı Bektaş Veli’yi anıyoruz. Anma törenleri bittikten sonra diğer tüm övünç duyduğumuz öznelere yaptığımız gibi Hacı Bektaş’ın sözlerini de özlü sözler klasörümüze hemen kaldırıyoruz. O sözlere bazen gereksinim oluyor ve yıllık anma dönemini beklemeden klasörden lazım olanları çekip sosyal medyada kullanıyoruz elbette.

Hacı Bektaş’a ilişkin bilgimiz entelektüel düzeyde bile üç beş cümle çevresinde dönüyor ne yazık ki. Yıllardır durum bu. İsminin önündeki kelime “hace” mi olmalı yoksa “hacı” mı? “Hacegan” kelimesinden kaynaklı bir titr ve anlamı “öğretmen” demek. “Hace” denmesi daha doğru fakat halkın diline “hacı” kelimesi yerleştiği için değiştirmeye zorlamanın bir anlamı var mı, emin değilim.

“Bektaş” isminin yanına “ı” eki konmalı mı, konmamalı mı? Türkçe açısından konmasa iyi olur. Vilayetname (Velayetname) Hacı Bektaş’a ait mi, değil mi? Vilayetname’de anlatılan mitosların sekiz yüz yıldır Hacı Bektaş söylenceleri olarak halkın dilinde olduğu, o halktan karakter olarak iş yaptığı ve yapmaya devam ettiği bir hakikat iken metnin kendisi Hacı Bektaş’a ola ki ait olmasa ne olur!

Bu ve benzeri tartışmaların hiçbiri Hacı Bektaş’ı özne olarak tarih sahnesinde anmamıza neden olan şeyler değil. Durum bu olunca Hünkâr’ı neden andığımızı pek bilmediğimiz de ortaya çıkıyor. Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Nasreddin Hoca için de geçerli bu.

ALEVİ-BEKTAŞİLERE ELEŞTİRİ

Başta Hacı Bektaş olmak üzere Anadolu’yu mayalayan bu insanlarla neden sahici bir temas kurulamıyor? Ortada insanlık ailesine sunulacak evrensel bir değer var fakat bu değeri insanlar nitelikli bir biçimde fark edemiyor. Sorun nerede? Sorun geleneğin kendisinde değil onu yaşama ve aktarma biçimimizde. Alevi-Bektaşiliğin sırf belirli çevrelerce (72 millete açılamadan) ritüel evreni içine sıkıştırılması temel sorunlardan biridir. Geleneğin takipçileri tarafından Hacı Bektaş’ın dile getirdiği ilkeler ve değerler, ifade edilme biçimi açısından dondurulmuş bulunmaktadır.

YENİDEN YAPILANMA

Hacı Bektaş’ın ve Bektaşiliğin gelecek kuşaklara aktarılması için ciddi bir değişime gereksinim duyulduğu artık aşikardır. Kastettiğimiz şey elbette “Deridacı” anlamda bir “yapı söküm” değil daha çok Habermas’ın dile getirdiği “yeniden yapılanma”dır. Yeniden yapılanması gereken şey Hünkâr’ın düşünceleri değildir, çünkü bu düşünceler hâlâ evrensel ve yetkindir. Bu şu anlama gelmektedir: Hacı Bektaş’ın düşünceleri dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan insanın kolaylıkla içselleştireceği düşüncelerdir. Yeniden yapılanması gereken şey bu düşüncelerle olan ilişki biçimimizdir. Kendi ilişki biçimimizi Hünkâr’ın evrensel düşüncelerine karşın mutlak zannediyoruz. Sorun buradadır.

Alevi Bektaşi geleneği Anadolu’nun evrensel insan yetiştirme evidir. Bu evi inşa edenler cemi, on iki hizmeti ya da cemevini kutsalın yerine ikame etmek için değil insanı beşerin yerine ikame etmek için çaba göstermişlerdir. Ritüeller gelenekle kurulan ilişki biçimleridir ve kutsal olan biçimin kendisi değildir. 

ZAMAN PERSPEKTİFİ:

Yapıp etmelerimizin, davranışlarımızın genelde şimdiki sonuçlarına odaklanmış durumdayız. Bu davranışlar geleceği nasıl etkiliyor farkında değiliz. Bir tür zaman perspektifine gereksinimimiz var. Bilincimizi davranışlarımızın şimdiki sonuçlarına odaklanmaktan çekip geleceğe uzatmalıyız.  Bu başarılamazsa “72 milleti bir bilmeyen insan değildir” cümlesini dilimiz bilse de kulaklarımız asla duymamış olacaktır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler