Sandalye sadece bir aksesuvar (14.12.2019) (14.12.2019)
Bale öğrencisi 17 yaşındaki Ece Tunca ve 45 yaşındaki ortopedik engelli Mehmet Arık’ın dansa başlama hikayeleri birbirlerinden farklı olsa da yaratma arzusu ve sıra dışı bir şeyler yapma istekleri yollarının kesişmesine sebep olmuş. Her zaman sanata dair bir şeyler yapmak istemişler, kendilerini hep sahnede hayal etmişler. Onları bir araya getirense İzmir Devlet Opera ve Balesi bale sanatçısı Banu Dağcıoğlu Türkeli’nin “Wheelchair Dans Project/Tekerlekli Sandalye Dans Projesi” ve dansa olan tutkuları.
Wheelchair Dance Project/Tekerlekli Sandalye Dans Projesi ( WCDP ) İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2013 yılında ilk kez düzenlediği Engelsiz İzmir Kongresinde, ortopedik engelli bireyler ile bir kereye mahsus bir dans gösterisi olarak başlamış. Projenin yaratıcısı, İzmir Devlet Opera ve Balesi bale sanatçısı Banu Dağcıoğlu Türkeli, 5 dansçıyla gerçekleştirdiği ilk gösteriden sonra projenin sürekliliğinin daha önemli olduğunu fark ederek gönüllü olarak koreografilerini yapmaya ve dans eğitimi vermeyi sürdürmeye karar vermiş.
Ortopedik engelli dansçılar ve bale ana sanat dalı öğrencileri, kendi istekleri ve velilerinin desteği ile projede yer alıyorlar. Grubun yaş aralığı 11-45 arasında değişiyor. Tekerlekli Sandalye Dans Projesi’nde eğitmenler ve müzisyenler de dahil olmak üzere herkes gönüllü olarak yer alıyor. Projede yer alabilmenin tek şartı devamlılık ve disiplinli bir çalışma sistemine uyum sağlanması. Bugüne kadar 60 temsil gerçekleştirdiler ve 35 bin seyirci ile buluştular
2018 yılında Sabancı Vakfının “Fark Yaratanlar” programına seçildiler. Banu “Kendimi bir fark yaratan olarak düşünmemiştim. Herhangi birine dans etmeyi öğretmek benim için gayet normal bir durumdu. Gönüllü olarak hizmet vermenin, karşılıksız yapılan her işin manevi karşılığı paha biçilmez. Dans etmek, öğretmek, seyretmek, yaratmak, değişmek, değiştirmek esas muhteşemlik burada” diyor.
Ekip olarak Engelli Haftası veya Dünya Engelliler Günü etkinliklerinden de fazla hoşlanmadıklarını, ötekileştirmeden uzak, samimi etkinlikleri tercih ettiklerini anlatan Banu, projenin ajitasyondan uzak olduğunun önemini vurgulayarak “ WCDP dansçılarını ve ekip arkadaşlarımı inanılmaz buluyorum. Sahneye çıktığımızda bizi gerçekten iyi dans ettiğimiz için alkışlıyor seyircimiz. Sandalyeler sadece aksesuvar rolündeler. Evet çok farklı olduğumuz kesin” diye konuşuyor.
WCDP ekibinden 17 yaşındaki Ece, tüm çocuklarının bale yapmasını isteyen anneannesinin yönlendirmesiyle 10 yaşında Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Bale Bölümüne girmiş. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Bale Ana Sanat Bölümü’ne devam ediyor. “İlle de dansçı olacağım diye bir düşünce yoktu kafamda ama daha ilk yılımda dansı çok sevdim. Dans ettikçe daha da çok sevdim. Bedenimi kullanarak kendimi daha iyi ifade edebildiğimi anladım” diyor. Çocukluğundan beri sıra dışı bir şeyler yapmak ve sanatın içinde yer almak istemiş. Dans etmenin kendisi için nefes almakla eşdeğer olduğunu ifade eden Ece “Kendimi anlatmak için sözlere ihtiyacım yok. Hep sıra dışı bir şey yapmak isterdim ve dans hiç de sıradan bir şey değil” diye vurguluyor.
WCDP dansçısı Mehmet’in dans yolculuğuna ise kardeşi olduğum için çocukluğumdan beri tanığım. Dans etmeye dönemin popüler danslarıyla başladı “lambada” ve “moonwalk” en favori danslarıydı. “Her zaman sanata düşkün biriydim. Kendimi hep sahnede hayal ederdim. Resme, tiyatroya ve dansa meraklıydım ama dans her zaman bir adım öndeydi” diyor. Doğuştan ortopedik engelli olduğu için profesyonel bir dansçı olacağını hiç düşünmemiş. “Hem çevremde yol gösterecek biri yoktu, hem de akademik kurumların ortopedik engelli bireylere bakış açısı sebebiyle sanata yönelik bir eğitim almadım. Amatör olarak tiyatro yaptım, modelistlik eğitimi aldım” diye anlatıyor sanata ve yaratıcılığa olan tutkusunu. Dans etmenin en büyük hayali olduğunu buna 39 yaşında kavuştuğunu söyleyen Mehmet “Klasik bir dans eğitimi almadım ama disiplinli bir çalışma ve yaratıcılığımı birleştirerek çok yol kat ettim. Farklı dans disiplinlerine ilgim sebebiyle İngiltere’ de workshoplara katıldım. Önemli olan hayallerinizi gerçekleştirmeniz. Bunun ne zaman olacağının bir önemi yok” diyor. Günlük yaşamında tekerlekli sandalye kullanmayan Mehmet, bir kamu kurumunda işçi olarak çalışıyor, 1998’den beri tekerlekli sandalye basketbolu oynuyor.
Mehmet’e ve Ece’ye tekerlekli sandalye dansına nasıl başladıklarını soruyorum. İkisinin cevabı da aynı “Banu sayesinde oldu.” Tekerlekli Sandalye Dans Projesi için çalışmalar yürüten Banu Dağcıoğlu Türkeli, 2013 yılında Mehmet’in oynadığı basketbol takımının antrenmanında projeden bahsetmiş. Mehmet “Basketbol oynuyordum ama tekerlekli sandalyeyle dans edeceğimi hiç düşünmemiştim. Ayakta dans ederim diye düşündüm. Banu dansın ille de ayakta yapılan bir şey olmadığını, sandalyenin sadece bir aksesuvar ve araç olduğunu öğretti. Tekerlekli sandalye yabancı olduğum bir şey değildi bunu avantaja çevirdim.6 yıldır bu ekibin parçasıyım” diyor.
Ece ise Banu’nun konservatuvarda eğitmenlik yaptığı yıllarda öğrencisiymiş “Projeden haberim vardı ama hiç izlememiştim. Dans beni her zaman etkilemiştir. Tekerlekli sandalyeyle nasıl dans edileceğini hiç düşünmemiştim. İlk izlediğimde gösteriden çok etkilendim. Dondum kaldım ve bir parçası olmaya karar verdim.”2017 yılından beri de repetitör (çalıştırıcı) olarak gönüllü çalışıyor. Birlikte dans etmeye ise Mehmet’in önerisiyle başlamışlar. “Sandalyeyle neler yapabileceğimizi düşünüyorum. Önce deniyoruz sonra birlikte çalışıp hareketleri geliştiriyoruz. Son kararı Banu veriyor” diyor Mehmet. Ece de klasik bale eğitiminden gelmesinin avantajlarını kullandığını söylüyor : “ Daha önce tekerlekli sandalye kullanan bir dans partnerim olmamıştı. Doğal olarak bir alışma süreci yaşadım. Dans eğitimi alan biriyim ve dans etmeyi seviyorum. Tekerlekli sandalyeyi bir araç ve enstrüman olarak görmeye başlayınca daha yaratıcı oluyorsunuz. Sandalye bizi kısıtlamıyor aksine özgürleştiriyor.”
Banu’ya içeriği nasıl hazırladığını sorduğumda “Danslarda genelde klasik batı müziği kullanıyorum. Klasik bale kol formları ve modern/çağdaş dans disiplinlerini kullanıyorum. Doğaçlama atölye çalışmalarıyla bedenlerini daha iyi tanımalarını ve sınırsız hareket kabiliyetleri olduğunu ortaya çıkaran çalışmalar yapıyorum. Kulak eğitimi için de ritim çalışmalarına yer veriyorum çünkü önce müziği doğru duymak gerekiyor. Önce kulak duymalı. Beden o zaman hissediyor diye düşünüyorum” cevabını alıyorum. Sonra devam ediyor “Bedenle çalışırken zeka ve azmin, istek ve kararlılığın şahane sonuçlarını alkışları duyunca daha fazla hissediyorum. Hepimiz aynıyız, sadece farklı bedenlere sahibiz. Tüm dansçılarımla inanılmaz gurur duyuyorum, bu cesaretlerini, çalışkanlıklarını ve inançlarını her temsilden sonra alkışlayarak ve önlerinde saygıyla eğilerek kutluyorum.
İzmir Fuarı Sosyal Projeler Merkezi’nde çalışmalarını sürdüren WCDP topluluğu 19 Ocak 2020 Pazar günü İzmir Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde sahneleyecekleri temsille 6’ıncı yılını kutlayacak. Geceye 13 dansçıyla hazırlanan ekibe şef İbrahim Yazıcı da destek verecek.
En Çok Okunan Haberler
- 'HTŞ'yi kim finanse ediyor' sorusuna yanıt verdi
- Erdoğan'dan cihatçılara açık destek!
- 'En çok aranan' tetikçi yakalandı!
- Lisede korkunç olay
- Galata Kulesi'nde korkunç olay
- Canlı yayında 'HTŞ' kavgası
- 'Narin'in iç çamaşırında bulunan PSA'ya sessiz kalındı!'
- Suriye'nin kuzeyinden peş peşe açıklamalar!
- İktidardan mülksüzleştirme adımı
- Tarihi çarşı eski günlerini mumla arıyor